( (
GÖKMEN
Köşe Yazarı
GÖKMEN
 

SEHER VAKTİ

                                                 SEHER VAKTİ   Her gece olduğu gibi yine gecenin son çeyreğiydi. Bazen kahredici , bazen ürpertici , bazen  cezbedici  bir tarzla, Bazen  de gecenin tüm sakinliğini deforme eder bir nazla, Uyandırır beni , portatif gardrobumun üzerindeki insafsız alet .   Tereddütüm  var , kalkıp kalkmama ; Rabbimle başbaşa  kalıp kalmama hususunda Nefsimle mücadele etmek yetmiyor , şeytanın da bir karabasan  gibi ağırlığını üzerimde hissediyorum. Şüphelerim var , seher vaktinin geçip geçmediği , meleklerin bekleyip beklemedikleri konusunda. Tam  o  sırada ; dilimden dökülen besmele,  aklımı,  ruhumu  ve  nefsimi  silkelediğini  anlıyorum.   Açılmak  istemeyen  göz  kapaklarımın  faldaşı  gibi  olduğunu  görüyorum. Öncelikle  namaz  kılmak  için  gerekli  olan  abdestimi  alıyorum. Ellerimi  yıkarken  ellerimin  günahlarının ,  gözlerimi  yıkarken  gözümün  günahlarımın  döküldüğünü  düşünüyorum. Hatta  ayaklarımın  yıkanışında ,  kulaklarımızın  meshedilmesinde  hep  aynı  duygularla  çalkalanıyorum,   Öteden  beri  teheccüd  namazı kılmak  benim  için  adeta  normal  vakit  namazı  gibiydi. Zira  o ,  herkesin  mışıl  mışıl  uyuduğu  bir  zamanda  benim  ayakta  kalmamı  sağlayan  şeydi. Özellikle  zifiri  karanlık, ‘şafağın  sökeceği  zulmün  sona  ereceği’  en  yakın  zaman  dilimiydi Hatta  o  an ,  ilahi  rahmet  debisinin  en  yoğun  olduğu  duygu  seliydi.   Teheccüt namazı kılmanın verdiği huzur ta iliklerime kadar işlemişti. Artık sabah namazına kadar  vird çekmenin , ruhu beslemenin zamanı gelmişti. İşte o sırada geçen kara tiren , sadece gecenin değil  , aynı zamanda tüm sessizliğin bozulduğunu haber vermişti. Kara trenle birlikte penceremin camını kırarcasına , kafeste olmamasına rağmen; benim diye avunduğum kanaryamın enfes beste ve güftesi , beni biraz daha mest etmişti.   İşte o zaman ; zikirle coşmanın , fikirle taşmanın , tevhidle buluşmanın tam zamanıydı. İşte o zaman ; yıldızları gözlemenin , aya bakmanın , semayı seyretmenin tam zamanıydı. İşte o zaman ; yalvarmanın ,yakarmanın , dua etmenin tam zamanıydı. İşte o zaman ; dağ olmanın , not almanın , yok olmanın ,vuslata ulaşmanın tam zamanıydı.   Bu hengamede derinden , uzaktan , içten , özden ve sabah makamında okunan ezan ; adeta bu topraklarda imanın sönmeyeceğini haykırıyordu. O ezanı diğerleri takip ediyor , farklı nağmeler , farklı makamlar , farklı yorumlar birbirine nisbet ediyordu. Böylesine ahenkli ses cümbüşünü , ilahi atmosferi, tek bir renge büründürmek isteyenlere , o ambiyans; en  güzel cevap veriyordu. Ha unutmadan , bu masmavi gökyüzüne dek  ulaştığına inandığım Hoş  Sedanın içine cemadat ve nebatatın tesbihleri eşlik ediyordu.   Sabah namazını cemaatla kılmanın ve daha fazla sevap kazanmanın gerekliliği aşikardı. Camiden içeri girerken meleklerin hoş geldin dercesine karşıladıklarını  ve gelmeyenler için yas ilanlarını hissetmemen  hemen hemen  imkansızdı. Namaz çıkışında üç-beş cemaatla salavatlaşmanın , yakınlık kurmanın , güven duygusunu tazelemenin verdiği mutluluğu anlamamak  mümteniydi. Hele bazılarının ; cami avlusunda , gerek kabristandakilere ve gerekse geçmişlerine  okudukları Kur’andan nasiplenen mevtaların , sevinç ve mutluluklarına ortak olmamak muhaldi.   Akabinde hafif adımlarla yürürken , kuşların birbirleriyle olan şakalaşmalarına tanık oluyorum. Onların da yeni bir güne başlarken ‘güneş üzerimize doğmasın’ anlayışı ile hareket ettiklerini düşünüyorum. Derken cümle kapısından içeri giriyor , güneşin doğuşunu beklemeye başlıyorum. Aynı zamanda gözlerimin , dimağımın , kalbimin bir maratoncu gibi yorulduğunu hissediyorum.   Seyretmeğe doyamadığım gökyüzündeki yıldızların birer birer söndüğüne şahitlik ediyorum. Ama içlerinden ‘sabah yıldızının’ inat edercesine , baş kaldırır gibi çırpınışına tanık oluyorum. Oysa her şey nafile! Güneşin doğuşuyla birlikte bütün yıldızların yok olduğunu hem hüzün  , hem de sevinçle gözlemliyorum. Artık  ağaçların yeşili , gökyüzünün mavisi ve Güneşin  sarı renginin akşama kadar sürecek olan nikahlarına şahitlik ediyorum
Ekleme Tarihi: 16 Ağustos 2017 - Çarşamba
GÖKMEN

SEHER VAKTİ

                                                 SEHER VAKTİ


 


Her gece olduğu gibi yine gecenin son çeyreğiydi.


Bazen kahredici , bazen ürpertici , bazen  cezbedici  bir tarzla,


Bazen  de gecenin tüm sakinliğini deforme eder bir nazla,


Uyandırır beni , portatif gardrobumun üzerindeki insafsız alet .


 


Tereddütüm  var , kalkıp kalkmama ; Rabbimle başbaşa  kalıp kalmama hususunda


Nefsimle mücadele etmek yetmiyor , şeytanın da bir karabasan  gibi ağırlığını üzerimde hissediyorum.


Şüphelerim var , seher vaktinin geçip geçmediği , meleklerin bekleyip beklemedikleri konusunda.


Tam  o  sırada ; dilimden dökülen besmele,  aklımı,  ruhumu  ve  nefsimi  silkelediğini  anlıyorum.


 


Açılmak  istemeyen  göz  kapaklarımın  faldaşı  gibi  olduğunu  görüyorum.


Öncelikle  namaz  kılmak  için  gerekli  olan  abdestimi  alıyorum.


Ellerimi  yıkarken  ellerimin  günahlarının ,  gözlerimi  yıkarken  gözümün  günahlarımın  döküldüğünü  düşünüyorum.


Hatta  ayaklarımın  yıkanışında ,  kulaklarımızın  meshedilmesinde  hep  aynı  duygularla  çalkalanıyorum,


 


Öteden  beri  teheccüd  namazı kılmak  benim  için  adeta  normal  vakit  namazı  gibiydi.


Zira  o ,  herkesin  mışıl  mışıl  uyuduğu  bir  zamanda  benim  ayakta  kalmamı  sağlayan  şeydi.


Özellikle  zifiri  karanlık, ‘şafağın  sökeceği  zulmün  sona  ereceği’  en  yakın  zaman  dilimiydi


Hatta  o  an ,  ilahi  rahmet  debisinin  en  yoğun  olduğu  duygu  seliydi.


 


Teheccüt namazı kılmanın verdiği huzur ta iliklerime kadar işlemişti.


Artık sabah namazına kadar  vird çekmenin , ruhu beslemenin zamanı gelmişti.


İşte o sırada geçen kara tiren , sadece gecenin değil  , aynı zamanda tüm sessizliğin bozulduğunu haber vermişti.


Kara trenle birlikte penceremin camını kırarcasına , kafeste olmamasına rağmen; benim diye avunduğum kanaryamın enfes beste ve güftesi , beni biraz daha mest etmişti.


 


İşte o zaman ; zikirle coşmanın , fikirle taşmanın , tevhidle buluşmanın tam zamanıydı.


İşte o zaman ; yıldızları gözlemenin , aya bakmanın , semayı seyretmenin tam zamanıydı.


İşte o zaman ; yalvarmanın ,yakarmanın , dua etmenin tam zamanıydı.


İşte o zaman ; dağ olmanın , not almanın , yok olmanın ,vuslata ulaşmanın tam zamanıydı.


 


Bu hengamede derinden , uzaktan , içten , özden ve sabah makamında okunan ezan ; adeta bu topraklarda imanın sönmeyeceğini haykırıyordu.


O ezanı diğerleri takip ediyor , farklı nağmeler , farklı makamlar , farklı yorumlar birbirine nisbet ediyordu.


Böylesine ahenkli ses cümbüşünü , ilahi atmosferi, tek bir renge büründürmek isteyenlere , o ambiyans; en  güzel cevap veriyordu.


Ha unutmadan , bu masmavi gökyüzüne dek  ulaştığına inandığım Hoş  Sedanın içine cemadat ve nebatatın tesbihleri eşlik ediyordu.


 


Sabah namazını cemaatla kılmanın ve daha fazla sevap kazanmanın gerekliliği aşikardı.


Camiden içeri girerken meleklerin hoş geldin dercesine karşıladıklarını  ve gelmeyenler için yas ilanlarını hissetmemen  hemen hemen  imkansızdı.


Namaz çıkışında üç-beş cemaatla salavatlaşmanın , yakınlık kurmanın , güven duygusunu tazelemenin verdiği mutluluğu anlamamak  mümteniydi.


Hele bazılarının ; cami avlusunda , gerek kabristandakilere ve gerekse geçmişlerine  okudukları Kur’andan nasiplenen mevtaların , sevinç ve mutluluklarına ortak olmamak muhaldi.


 


Akabinde hafif adımlarla yürürken , kuşların birbirleriyle olan şakalaşmalarına tanık oluyorum.


Onların da yeni bir güne başlarken ‘güneş üzerimize doğmasın’ anlayışı ile hareket ettiklerini düşünüyorum.


Derken cümle kapısından içeri giriyor , güneşin doğuşunu beklemeye başlıyorum.


Aynı zamanda gözlerimin , dimağımın , kalbimin bir maratoncu gibi yorulduğunu hissediyorum.


 


Seyretmeğe doyamadığım gökyüzündeki yıldızların birer birer söndüğüne şahitlik ediyorum.


Ama içlerinden ‘sabah yıldızının’ inat edercesine , baş kaldırır gibi çırpınışına tanık oluyorum.


Oysa her şey nafile! Güneşin doğuşuyla birlikte bütün yıldızların yok olduğunu hem hüzün  , hem de sevinçle gözlemliyorum.


Artık  ağaçların yeşili , gökyüzünün mavisi ve Güneşin  sarı renginin akşama kadar sürecek olan nikahlarına şahitlik ediyorum

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ipekyoluhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
( (