Bu Denklem, Kaç Bilinmeyenli ?
Zaman tünelinde kısa bir yolculuk yapma imkanına sahip olsaydınız acaba, hayatınızın hangi dönemine geri gitmek istersiniz diye bir soru ile karşı karşıya kaldığınızı varsaymış olsaydık acaba, nasıl cevaplar gelirdi sizce? İnanın, çok uçuk, çok çarpıcı ve çok beklenmedik cevaplar ile karşı karşıya kalacağımızdan eminim.
Bazılarımız, lise yıllarına dönmek isteyecektir, bazılarımız üniversite yıllarına dönmek isteyecektir, bazılarımız iş hayatı yıllarına dönmek isteyecektir, bazılarımız orta yaşlılık ve hatta bazılarımız yaşlılık dönemine bile gitmek isteyecektir.
Ancak yine de kahir ekseriyetimizin, ilkokul yıllarına yani çocukluk yıllarına dönme tercihinde bulunacağını düşünüyorum. Fakir bir aile çocuğu olup bir simit alamamanın verdiği ızdırabı ve yürek ezikliğini bütün benliğimiz ile içerimizde hissetmiş olsak da,
zengin bir aile çocuğu olup şımarık, ukela, kendini beğenmiş ve herkese tepeden bakan bir yapımız olsa da,
bir evin tek çocuğu olup bütün isteklerimizin ve arzularımızın adeta emrimize amade kılındığı bir ortamımız olsa da,
10 çocuklu bir ailenin çocuğu olup patates kızartması için kardeşler arasında ufak tefek sataşma ve hatta bazen kavgaya varan ortamlar oluşmuş olsa da,
daha küçücük iken amansız bir hastalığa yakalanıp ailemiz bizi doktor doktor dalaştırıp derdimize çare aramış olsa da,
sağlıklı bir çocuk olmamıza rağmen bazen kendimize olan ilgiyi artırmak, bazen şımarıklığımızın gereği olarak ve bazen de sırf etrafımızdaki kişileri yorma adına hasta numarası yapıp kendimize olan ilgi ve alakayı sağlamış olsak da
hemen hemen hepimizin çocukluk yıllarına dönme tercihinde bulunacağı tezini savunuyorum.
Değerli dostlarım, zaman tüneli kavramı zannedersem fizik ve kimya alanına yani Fen Bilimleri alanına giren bir konu herhalde, isterseniz gelin biz, bir de matematik bilgilerimizi şöyle bir gözden geçirelim ne dersiniz. Konumuz da matematiğin en zor konularından biri olsun. Denklemler… Eskilerin ifadesi ile Cebir, hani ebeveynlerimiz boşuna dememişler; dünyada cebir, ahirette kabir diye…
Lisede aslında matematiği iyi olan öğrencilerden biri idim ve hatta sizlerle paylaşmak istediğim küçük ve tatlı bir anım var doğrusu. Yaşıyorsa Allah Selamet versin, öldüyse Rabbim rahmet eylesin, matematik öğretmenimiz Cevher KOÇUM isimli bir hanımefendi idi. Mesleğinde çok başarılı ve anlatım tarzından da anladığım kadarı ile, mesleğini seven bir hanım efendi idi. Denklemler konusunu anlatmaya başladı ve arada bizlere anlamadığımız yerleri sormamızı istedi. Ben parmak kaldırdım. Öğretmen benden problem çözümü konusunda bir şey soracağımı zannetti ve pür dikkat beni dinlemeye başladı ve bütün sınıf sessizliğe büründü. Zannedersem sınıfımız 45-50 kişilik bir sınıftı. Ben kalktım hocam bu dersi bize niye anlatıyorsunuz acaba, öğrendiğimiz bu bilgileri hayatımızın hangi aşamasında kullanacağız acaba, alış veriş yaparken mi, mesleğimizi icra ederken mi vs…?
Öğretmenimiz önce böyle bir soru beklemediği için olacak ki, duraksadı ve sonra bütün sınıfın içinde gülme krizine girdi. Gülme krizi bittikten sonra, doğrusunu söylemek gerekirse bazı bilgiler vermeye çalışsa da, yapılan açıklamalar ne beni tatmin edebildi ve ne de sınıfı tatmin edebildi?
Böyle bir girişten sonra matematik ile ilgili bazı bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
İçinde bir tane bilinmeyeni bulunan ve üssü bir olan denklemlere birinci dereceden bir bilinmeyenli denklemler denir.
İçinde iki tane bilinmeyeni bulunan ve üssü bir olan denklemlere birinci dereceden iki bilinmeyenli denklemler denir.
Yani denklemler, içindeki bilinmeyen sayısı ve bilinmeyenin üssüne göre adlandırılır.
5x – 5 = 15, açık önermeleri bir bilinmeyenli birinci dereceden bir denklemdir.
2x + y = 9 açık önermesi iki bilinmeyenli birinci dereceden bir denklemdir.
x + y + z = 4 açık önermesi üç bilinmeyenli birinci dereceden bir denklemdir.
x² - 9 = 16 açık önermesi ikinci dereceden bir bilinmeyenli denklemdir.
Gelelim ülkemizdeki ve dünya üzerindeki siyasal, sosyal, ekonomik, askeri hadiselere ve denklemlere.
Öncelikle ülkemizde meydana gelen siyasal, sosyal ve ekonomik hadiseleri şöyle bir göz önünde bulundurursak, yaşamış olduğumuz olaylar adeta çok bilinmeyenli denklemlere benzemektedir. Ak Parti’nin, iktidara geldiği andan, Gezi Hadisesine gelene dek, ekonomik göstergeler aşırı iyimser bir tabloyu gösteriyordu. Sürekli düşen bir enflasyon vesürekli düşen bir faiz sistemi, siyasal ve sosyal istikrar, büyüme rakamlarındaki ciddi iyimser ivmeler, dış ticaret açığının düşmesi, gayri safi milli gelirin ciddi oranda artması, ihracaat rakamlarındaki artış, milli gelirin borç stoğumuzu karşılama oranındaki iyileşme, sanayi üretiminde çok büyük artışlar, dünyada ve çevre ülkelerdeki her türlü olumlu veya olumsuz olaya karşı doğru bir tutum belirleme vesaire vesaire…
Dış mihraklar, iç mihraklar, aleni ve aleni olmayan mihraklar; hemen zinde güçleri harekete geçirdi ve ekonomik, siyasal ve hatta sosyal istikrarı bozma adına çeşitli atraksiyonlarda bulunmaya başladılar. Gezi olayları, 17 ve 25 Aralık 2013 ihanet süreçleri ve nihai olarak 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi…
Bütün bu hadiselerin akabinden yaşadığımız Kuzey Suriye meselesi ve bu süreçteki en önemli hadiselerden biri haline evrilen DEAŞ, PKK, PYD, YPG hadisesi.
Bu örgütlerin hemen hemen hepsinin öncelikle emperyalizm tarafından sahaya sürüldüğünü, sahada insanların dini, etnik, mezhep ve meşrep farklılıklarını ve bu konudaki hassasiyetlerini kullanarak, onların duygularını ajite ederek, onlara ekonomik, siyasi, askeri vaadlerde bulunarak onları sahaya sürdüğünü bilmemiz gerekir.
Emperyal Güçler, kendi siyasal yapılarını riskte gördükleri an, emperyal yapılar kendi ekonomik yapılarını riskte gördükleri an, emperyal yapılar kendi sosyal yapılarını riskte gördükleri an, emperyal yapılar kendi demokratik ve demografik yapılarını riskte gördükleri an; hertürlü hile, çamur, çirkeflik, iğrençlik aklınıza kötülük adına ne gelirse gelsin hepsini yapmaktan asla çekinmeyeceklerdir.
Kendi etnisitesi için, kendi din kardeşine, kendi coğrafi kardeşine, kendi kültürel kardeşine, kendi bölgesel kardeşine silah kullanan ve bunu da basit bir doktirin adına yapanlara söylemek isterim ki, bu anlayış, sizi başka coğrafyalara, sizi başka etnik yapılara, sizi başka dini gruplara ve sizi başka milletlere UŞAK ve KÖLE yapacaktır. Aslında şu anda bile onların uşaklığını, onların kul ve köleliğini farkında olmadan kabul etmiş durumdasınız. Allah’ın size gönderdiği Kur’an ışığında ve Rasülullah’ın size çizdiği sünnet yolunda, Ehli Sünnet alimlerimizin size sunduğu ifrattan ve tefritten uzak istikamet çerçevesinde, aklınızı ve iradenizi kullanmanız ve asla amiyane tabirle oyuna gelmemeniz ve tabi ki tuzağa düşmemeniz gerekir.
Suriye özelinde, dünyadaki meseleleri benim çizdiğim çerçeveden ele alırsanız, göreceksiniz ki, bu denklem çok bilinmeyenli bir CEBİR problemine benziyor. Bir bilinmeyenli desek, doğru değil, iki bilinmeyenli desek doğru değil, üç bilinmeyenli desek doğru değil, öyleyse kaç bilinmeyenli acaba? Birinci dereceden mi, ikinci dereceden mi, üçüncü dereceden mi yada rakamların üslerindeki küçük rakamların sayısı belli mi değil yani kaçıncı dereceden ve kaç bilinmeyenli bir denklem olduğu belli değil mi yoksa?
Çok zeki olmaya gerek yok dostlarım, bu denklem çok bilinmeyeni olan ve kaçıncı dereceden olduğu da belli olmayan tam anlamıyla bir problemler yumağı durumundadır.
Bakınız, PYD/YPG artık DEAŞ ile de, ESED ile de, başka etnik ve dini yapılar ile de birlikte olmaktan asla imtina etmiyor. Bu denklemin bu kadar bilinmeyeninin olması biraz da dünya üzerindeki Bölgenin KOORDİNAT’larından kaynaklanmaktadır. Bu Coğrafi bölgede yaşamanız size belli ölçülerde sorumluluklar, belli ölçülerde yetkiler, belli ölçülerde mükellefiyetler yüklemekte ve tabi ki, belli bir misyon ve belli bir vizyon sahibi olma zorunluluğunu beraberinde sizden talep etmektedir.
Rabbimize şükürler olsun ki, bölgemizde tarih şuuru, tarihi deneyimi, tarihi tecrübesi, tarihi birikimi, tarihi yüksek zekası, yüksek manevi hamiliği olan,
çağdaş misyon ve vizyonu ile bütün bunları mezcedip, bütünleştirebilecek kapasiteye sahip,
en önemlisi de kaç bilinmeyenli olursa olsun, kaç dereceli olursa olsun, kaçıncı enlem ve boylamda olursa olsun, hangi koordinatta olursa olsun bu DENKLEMİ çözebilecek kapasiteye sahip bir ve tek ülke var O da TÜRKİYE’miz değerli dostlarım. Saygılarımla…