( (
GÖKMEN
Köşe Yazarı
GÖKMEN
 

Ah Özgürlük

Ah Özgürlük   Kırlarda gezerken ciğerlerime oksijen depolamak için İlişti gözlerim bir ardıç çalısının içindeki körpecik bir yavruya Yaklaştım O’na tedirgin adımlarlarla, varabilmek için kesin bir yargıya Uzattım ellerimi, daha gözleri bile açılmamış olan O minnacık sargıya   Bir de ne göreyim, ellerlim kanlar içinde ve her tarafı tırmalanmış Daha gözleri yeni açılmış, kulakları aşağıya salınmış ve vücudu örselenmiş  Bacakları sanki kırılmış, yüzünün şekli bir arslan’ın şeklini almış Acıların verdiği ızdırapla inim inim inliyor O minnacık kurt eniği   Kurt bana çok şey ifade ediyordu misyon ve vizyon itibari ile Kucağıma alırken beni tedirgin eden hırlaması bile Esareti reddetme adına, kapanda bıraktığı ayak gelse dile Sanırım derdi‘Eğilmeyin, bükülmeyin, sünepeleşmeyin hele’   Özgürlük ve egemenlik diyordu belki de O, yalnızlık haliyle Ormanların kralı ben olmasam da, ormanlar bana serpilir bütün endamı ile Keşke zirvelerden akan sular dönüşmeseler fırtına ve sele O zaman asla, ihtiyaç kalmazdı, ne düşmana, ne dosta, ne de ele   Götürdüm O mini minnacık yavruyu koydum ağıldaki kafese O’nun mahpus hali, köydeki çocukları, nine ve dedeleri dahi getirdi hevese Meşhur bir sanatçı misali ulaşmıştı ünü, kısa bir sürede, yediden yetmişe Vahşi, sinirli, kaprisli ve kin dolu bakışları korku veriyordu herkese   Kendi kendime karar verdim, O’nu büyütüp, yetiştirmeye Belki de olurdu bana arkadaş ve olurdu bana bir devriye Keşke demektense sıra gelmişti herhalde O’nu ehlileştirmeye Düşman olmaktansa dostça ve dürüstçe hareketler etmeye   Gel zaman git zaman O’nu sütle ve kemikle besliyordum Bazen ödül olarak ta, orman gezisi ve O’na lop et veriyordum Karşılıksız vererek O’nu kendime arkadaş yapıyordum Hatta, O’nun sadakatinden ötürü, bir dosttan daha yakın hissediyordum   Bu arkadaşlık ve dostluk gittikçe ileri bir safhaya ulaştı Öyle ki, artık şakaların seviyesi yan komşulara bile bulaştı Bazen oynarken açılan ayakların arası, sanki bir kulaçtı Ara sıra köyün köpekleri ile olan dalaşı tam bir savaştı    Bir gün sokakta yürürken aheste adımlarla Birisi küfretmeye başladı ağzından akıttığı salyalarla Ne olduğunu anlamadan sol gözüm kapandı adeta duvarlarla Akabinden bir kroşe de sağ gözümün üstü sarsıldı ağrılarla    Tam bu esnada vefakar dostum fırladı ve hırladı aniden Atladı bana saldıran komşuyu ve yakaladı tam kalça etinden Bir anda ortalık ana baba günü oldu durup dururken Komşular gelip aralayıncaya dek biz galip gelmiştik sahiden   O gün bu gündür herkes korkar oldu benden Bense kraldan çok kral olmuştum gerçekten Bir külhanbeyi gibi ormanlarda dolaşıp dururken Karşıdan duyuldu bir uluma sesi, sarı kayanın üstünden    Bizimki hemen karşılık verdi bu ürkütücü sese Sadece kalbime değil, bir korku geldi vücudumdaki herkese Gözlerim fal taşı, tüylerim diken, her tarafımı çekiyordu sanki pense  İçimden diyordum: Korkma, senin yanında duruyor kocaman bir cüsse   Şöyle bir bana baktı ve koştu gitti O ulu sesin arkasından Terk edişmiş sevgili gibi kalıvermiştim ortalıkta şaşkınlıktan Bir anda buz kesti her yanım alışmadığım böyle bir yalnızlıktan Bağırdım avazım çıktığınca, korku ve adrenalinin en doruk noktasından    Bir müddet sonra sürüye de peşine takmış göründü çalıların arasından Zaten korku vardı içimde, saklandım panik ve şaşkınlık havasından Buz kesti adeta her yanım soğuktan değil, böyle muhteşem bir ambiyanstan Yaklaşamadılar diğer kurtlar, ama dostça davrandılar anladım kuyruk sallayışlarından   Belli bir müddet yakınımda dolaşıp, kendilerince şirinlikler yaptılar etrafımda Bir sağa bir sola koşup, eğlendiler, oynadılar ve uludular yaklaşık on metre yakınımda Sarı Kayadan yankılanan uluma sesleri, günlerce çınladı kulaklarımda  Soğukla birlikte yüreğimde oluşan korku, mor-kırmızı bir renk oluşturmuştu yanaklarımda   Sürünün lideri belli ki kabul etmişti aralarına, bizim yabani yetmeyi Bir hırlama ve hemen gelen uluma, terk ettirdi o bölgeyi Bizim gariban kuyruk arka bacaklar arasında beceremedi o anda ne ağlamayı ve ne de gülmeyi Bir bana baktı, bir kurtlara baktı bir dağlara baktı koşarak geldi yanıma ve unutmadı son kez de olsa veda etmeyi   Gözlerinden akan yaşlar hatırlattı bana genç kızların giderken söyledikleri şu cümleyi Hem ağlarım ve hem de giderim, yeter ki mutlu olayım ve mutlu kılayım gittiğim aileyi Bu bir kaçış değildi, bu bir ihanet de değildi tam aksine tam anlamıyla fıtratın gereği Ama insan unutamıyor, istese de istemese de böyle bir dost ve böyle bir sevgiliyi  
Ekleme Tarihi: 25 Haziran 2014 - Çarşamba
GÖKMEN

Ah Özgürlük

Ah Özgürlük


 


Kırlarda gezerken ciğerlerime oksijen depolamak için


İlişti gözlerim bir ardıç çalısının içindeki körpecik bir yavruya


Yaklaştım O’na tedirgin adımlarlarla, varabilmek için kesin bir yargıya


Uzattım ellerimi, daha gözleri bile açılmamış olan O minnacık sargıya


 


Bir de ne göreyim, ellerlim kanlar içinde ve her tarafı tırmalanmış


Daha gözleri yeni açılmış, kulakları aşağıya salınmış ve vücudu örselenmiş 


Bacakları sanki kırılmış, yüzünün şekli bir arslan’ın şeklini almış


Acıların verdiği ızdırapla inim inim inliyor O minnacık kurt eniği


 


Kurt bana çok şey ifade ediyordu misyon ve vizyon itibari ile


Kucağıma alırken beni tedirgin eden hırlaması bile


Esareti reddetme adına, kapanda bıraktığı ayak gelse dile


Sanırım derdi‘Eğilmeyin, bükülmeyin, sünepeleşmeyin hele’


 


Özgürlük ve egemenlik diyordu belki de O, yalnızlık haliyle


Ormanların kralı ben olmasam da, ormanlar bana serpilir bütün endamı ile


Keşke zirvelerden akan sular dönüşmeseler fırtına ve sele


O zaman asla, ihtiyaç kalmazdı, ne düşmana, ne dosta, ne de ele


 


Götürdüm O mini minnacık yavruyu koydum ağıldaki kafese


O’nun mahpus hali, köydeki çocukları, nine ve dedeleri dahi getirdi hevese


Meşhur bir sanatçı misali ulaşmıştı ünü, kısa bir sürede, yediden yetmişe


Vahşi, sinirli, kaprisli ve kin dolu bakışları korku veriyordu herkese


 


Kendi kendime karar verdim, O’nu büyütüp, yetiştirmeye


Belki de olurdu bana arkadaş ve olurdu bana bir devriye


Keşke demektense sıra gelmişti herhalde O’nu ehlileştirmeye


Düşman olmaktansa dostça ve dürüstçe hareketler etmeye


 


Gel zaman git zaman O’nu sütle ve kemikle besliyordum


Bazen ödül olarak ta, orman gezisi ve O’na lop et veriyordum


Karşılıksız vererek O’nu kendime arkadaş yapıyordum


Hatta, O’nun sadakatinden ötürü, bir dosttan daha yakın hissediyordum


 


Bu arkadaşlık ve dostluk gittikçe ileri bir safhaya ulaştı


Öyle ki, artık şakaların seviyesi yan komşulara bile bulaştı


Bazen oynarken açılan ayakların arası, sanki bir kulaçtı


Ara sıra köyün köpekleri ile olan dalaşı tam bir savaştı 


 


Bir gün sokakta yürürken aheste adımlarla


Birisi küfretmeye başladı ağzından akıttığı salyalarla


Ne olduğunu anlamadan sol gözüm kapandı adeta duvarlarla


Akabinden bir kroşe de sağ gözümün üstü sarsıldı ağrılarla


  


Tam bu esnada vefakar dostum fırladı ve hırladı aniden


Atladı bana saldıran komşuyu ve yakaladı tam kalça etinden


Bir anda ortalık ana baba günü oldu durup dururken


Komşular gelip aralayıncaya dek biz galip gelmiştik sahiden


 


O gün bu gündür herkes korkar oldu benden


Bense kraldan çok kral olmuştum gerçekten


Bir külhanbeyi gibi ormanlarda dolaşıp dururken


Karşıdan duyuldu bir uluma sesi, sarı kayanın üstünden 


 


Bizimki hemen karşılık verdi bu ürkütücü sese


Sadece kalbime değil, bir korku geldi vücudumdaki herkese


Gözlerim fal taşı, tüylerim diken, her tarafımı çekiyordu sanki pense 


İçimden diyordum: Korkma, senin yanında duruyor kocaman bir cüsse


 


Şöyle bir bana baktı ve koştu gitti O ulu sesin arkasından


Terk edişmiş sevgili gibi kalıvermiştim ortalıkta şaşkınlıktan


Bir anda buz kesti her yanım alışmadığım böyle bir yalnızlıktan


Bağırdım avazım çıktığınca, korku ve adrenalinin en doruk noktasından 


 


Bir müddet sonra sürüye de peşine takmış göründü çalıların arasından


Zaten korku vardı içimde, saklandım panik ve şaşkınlık havasından


Buz kesti adeta her yanım soğuktan değil, böyle muhteşem bir ambiyanstan


Yaklaşamadılar diğer kurtlar, ama dostça davrandılar anladım kuyruk sallayışlarından


 


Belli bir müddet yakınımda dolaşıp, kendilerince şirinlikler yaptılar etrafımda


Bir sağa bir sola koşup, eğlendiler, oynadılar ve uludular yaklaşık on metre yakınımda


Sarı Kayadan yankılanan uluma sesleri, günlerce çınladı kulaklarımda 


Soğukla birlikte yüreğimde oluşan korku, mor-kırmızı bir renk oluşturmuştu yanaklarımda


 


Sürünün lideri belli ki kabul etmişti aralarına, bizim yabani yetmeyi


Bir hırlama ve hemen gelen uluma, terk ettirdi o bölgeyi


Bizim gariban kuyruk arka bacaklar arasında beceremedi o anda ne ağlamayı ve ne de gülmeyi


Bir bana baktı, bir kurtlara baktı bir dağlara baktı koşarak geldi yanıma ve unutmadı son kez de olsa veda etmeyi


 


Gözlerinden akan yaşlar hatırlattı bana genç kızların giderken söyledikleri şu cümleyi


Hem ağlarım ve hem de giderim, yeter ki mutlu olayım ve mutlu kılayım gittiğim aileyi


Bu bir kaçış değildi, bu bir ihanet de değildi tam aksine tam anlamıyla fıtratın gereği


Ama insan unutamıyor, istese de istemese de böyle bir dost ve böyle bir sevgiliyi


 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ipekyoluhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
( (