( (
Uzm.Klinik Psk. H.Kübra Kişioğlu
Köşe Yazarı
Uzm.Klinik Psk. H.Kübra Kişioğlu
 

Doğaya Dönüş: Kaybolan Yeşilin Peşinde

Modern şehirler, yüksek binalar, kaldırımlar ve geniş yollar sürekli bir koşuşturma ile dolu. Doğal alanlar, yeşil parklar giderek azalıyor, beton bloklar ve asfalt yollar hayatımızın büyük bir kısmını kaplıyor. Ancak, doğadan bu kadar uzaklaşmamız, bizi köklerimizden koparıyor ve içimizde doldurulması zor bir boşluk yaratıyor. Bugün, kaybolan yeşilin peşine düşmek ve doğaya geri dönmenin önemini yeniden hatırlamak gerekiyor. Ünlü şair William Wordsworth, doğanın ruhumuzu nasıl beslediğini şu sözlerle dile getirir: “Doğa, asla işitilmeyen ama her zaman hissedilen sonsuz bir müziktir.” Bu sözler, doğanın sadece fiziksel bir varlık olmadığını, aynı zamanda insan ruhuna dokunan derin bir güç olduğunu hatırlatır bize. Doğadan kopuk bir yaşam, insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratır. Stres, kaygı, depresyon gibi ruhsal sorunlar, şehir hayatının getirdiği sıkışmışlık hissiyle birleşince daha da ağırlaşır. Oysa, doğada geçirilen zaman, bu tür olumsuz duyguları hafifletir, zihnimizi temizler ve yeniler. Kuş sesleriyle dolu bir ormanda yürümek, bir nehir kenarında sessizce oturmak, ya da yıldızlarla kaplı bir gökyüzüne bakmak bize yaşamın güzelliklerini hatırlatır ve içsel huzuru sağlar. Doğaya dönüş, sadece bireysel bir ihtiyaç değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur. Küresel ısınma, iklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğin azalması gibi çevresel sorunlar, insanoğlunun doğaya verdiği zararların birer sonucudur. Bu sorunlarla başa çıkmak için doğaya saygı duymayı ve onunla uyum içinde yaşamayı yeniden öğrenmemiz gerekiyor. Sürdürülebilir tarım, çevre dostu enerji kaynakları, ekolojik dengeyi koruma gibi yaklaşımlar, bu dönüşümün önemli adımlarıdır. Ayrıca, çocuklarımıza doğayı tanıtmak ve sevdirmek de büyük bir önem taşıyor. Gelecek nesillerin doğaya duyarlı, çevre bilinci yüksek bireyler olarak yetişmesi, bu dünyanın daha yaşanabilir bir yer olmasını sağlayacaktır. Şehirlerdeki beton yapılar arasında büyüyen çocuklar, doğayı sadece kitaplardan veya ekranlardan öğrenmemeli; onu dokunarak, hissederek ve yaşayarak tanımalıdır. Doğaya dönüş; hayatın hızla akıp giden ritmine bir mola vermek, köklerimize yeniden bağlanmak ve kaybolan yeşilin peşinde huzuru bulmaktır. Doğa, sadece bir arka plan değil; hayatımızın, sağlığımızın ve mutluluğumuzun vazgeçilmez bir parçasıdır. William Wordsworth’ün sözleriyle, doğanın bu “sonsuz müziğini” yeniden duyabilmek için, ona kulak vermeli ve onu korumak için elimizden geleni yapmalıyız.
Ekleme Tarihi: 20 Ağustos 2024 - Salı
Uzm.Klinik Psk. H.Kübra Kişioğlu

Doğaya Dönüş: Kaybolan Yeşilin Peşinde

Modern şehirler, yüksek binalar, kaldırımlar ve geniş yollar sürekli bir koşuşturma ile dolu. Doğal alanlar, yeşil parklar giderek azalıyor, beton bloklar ve asfalt yollar hayatımızın büyük bir kısmını kaplıyor. Ancak, doğadan bu kadar uzaklaşmamız, bizi köklerimizden koparıyor ve içimizde doldurulması zor bir boşluk yaratıyor. Bugün, kaybolan yeşilin peşine düşmek ve doğaya geri dönmenin önemini yeniden hatırlamak gerekiyor.

Ünlü şair William Wordsworth, doğanın ruhumuzu nasıl beslediğini şu sözlerle dile getirir: “Doğa, asla işitilmeyen ama her zaman hissedilen sonsuz bir müziktir.” Bu sözler, doğanın sadece fiziksel bir varlık olmadığını, aynı zamanda insan ruhuna dokunan derin bir güç olduğunu hatırlatır bize.

Doğadan kopuk bir yaşam, insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratır. Stres, kaygı, depresyon gibi ruhsal sorunlar, şehir hayatının getirdiği sıkışmışlık hissiyle birleşince daha da ağırlaşır. Oysa, doğada geçirilen zaman, bu tür olumsuz duyguları hafifletir, zihnimizi temizler ve yeniler. Kuş sesleriyle dolu bir ormanda yürümek, bir nehir kenarında sessizce oturmak, ya da yıldızlarla kaplı bir gökyüzüne bakmak bize yaşamın güzelliklerini hatırlatır ve içsel huzuru sağlar.

Doğaya dönüş, sadece bireysel bir ihtiyaç değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur. Küresel ısınma, iklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğin azalması gibi çevresel sorunlar, insanoğlunun doğaya verdiği zararların birer sonucudur. Bu sorunlarla başa çıkmak için doğaya saygı duymayı ve onunla uyum içinde yaşamayı yeniden öğrenmemiz gerekiyor. Sürdürülebilir tarım, çevre dostu enerji kaynakları, ekolojik dengeyi koruma gibi yaklaşımlar, bu dönüşümün önemli adımlarıdır.

Ayrıca, çocuklarımıza doğayı tanıtmak ve sevdirmek de büyük bir önem taşıyor. Gelecek nesillerin doğaya duyarlı, çevre bilinci yüksek bireyler olarak yetişmesi, bu dünyanın daha yaşanabilir bir yer olmasını sağlayacaktır. Şehirlerdeki beton yapılar arasında büyüyen çocuklar, doğayı sadece kitaplardan veya ekranlardan öğrenmemeli; onu dokunarak, hissederek ve yaşayarak tanımalıdır.

Doğaya dönüş; hayatın hızla akıp giden ritmine bir mola vermek, köklerimize yeniden bağlanmak ve kaybolan yeşilin peşinde huzuru bulmaktır. Doğa, sadece bir arka plan değil; hayatımızın, sağlığımızın ve mutluluğumuzun vazgeçilmez bir parçasıdır. William Wordsworth’ün sözleriyle, doğanın bu “sonsuz müziğini” yeniden duyabilmek için, ona kulak vermeli ve onu korumak için elimizden geleni yapmalıyız.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ipekyoluhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
( (