Said Ramazan el-Buti
Hayatta sizi şaşırtan, şaşırtmanın da ötesinde üzen olaylar ve kişiler vardır. Ben böyle durumlarda nedense hep Alexi Carelin İnsan Denen Mechulünü hatırlarım. Bunlardan biri de Suriyeli İslam alimi Said Ramazan el-Butinin Suriyedeki son gelişmeler sürecinde hakkı aziz tutma adına zalimin zulmüne tavır koyamaması, bundan da öte hiç inanmak istemediğim şekliyle zalim Esed safında bulunması oluştur.
Üniversite öğrenciliği döneminde hem Türkiyede hem de bir vesile Medine-i Münevverede birkaç kez sohbetinde bulunma imkanı bulduğum, Said Ramazan el-Buti kısa bir süre önce bir kanlı saldırıda hayatını kaybetti.
Doğrusu son devir İslam ulemasından Said Ramazan el-Buti ilmi konularda çok muteber ve saygın bir kişiliğe sahipti. Çeşitli konularda yazdığı altmışı aşkın kitap İslam dünyasında hüsnü kabul görmüş, özellikle FIKHUs-SİRE isimli eseriyle Allah Resulünün bir rol model olarak anlaşılması noktasında bir çığır açmıştır. Bu kitap İslam dünyasının bütün yazar ve ediplerini etkilemiş ve bu isimle daha sonra birçok eser kaleme alınmıştır. Son yıllarda ismini duyuran âlimlerin kahir ekseriyetinin Ezher çıkışlı değil de Suriye kökenli olması bir tesadüf değildir.
el-Buti yarım asra yakın bir zamandan beri talebe yetiştirme, vaaz ve irşad faaliyetlerinde bulunmakta, ümmetin ihtiyaç duyduğu alanlarda kitap telif etme ve daha bir çok farklı faaliyet alanlarıyla İslama çok yönlü olarak hizmet etmekte idi. Onun bu zamana kadar devamlı olarak eleştirilen tek yönü Baas rejimine yakın durması olmuştur. Bu yakınlığı tasvip etmek ebetteki mümkün değildir. Hele hele direnişçilerle alakalı son açıklamaları asla kabul edilemez. Ama kendisiyle konuşup da bütün bunları niye yaptığını sorabilmiş olmayı çok isterdim. Dünyanın şurasında burasında pek çok İslam aliminin zaman zaman düştüğü bu handikap hep yürek parçalayıcı olmuştur.
Hayatın fani olduğu gerçeği ve hesabın hak olduğu zaviyesini en iyi bilenlerden el Butinın bu tavrı inşallah -en azından niyet bağlamında- rejime verdiği destek hiçbir din ve kitaba inanmayan Nusayri rejimini İslama tercih etmesinden dolayı değildir. Kendisinin bir alim olarak mevcut şartları mülci ikrah olarak kabul edip onun açısından bir hüsn-ü zann olarak değerlendirmek istiyorum
İlgililerin malumu olduğu üzere İslam fıkhının bir konusu da ikrah meselesidir. İkrah: İnsanın rızasını yok eden fiile denir. Mülcî olan ikrah ihtiyarı (rızayı) yok eder ve mesuliyeti kaldırır. Bu mülci ikrah ise ölüm ya da uzuvlardan birisini kaybetme tehdidiyle olur.
Kendisine olan hüsnü zannımız bizi böyle düşünmeye mecbur kılıyor. Bu büyük İslam aliminin arkasından Nusayri rejimine karşı savaş veren mücahitlerin dahi ölçülü ve ihtiyatlı bir açıklama yapmaları da bu kanaati güçlendiriyor. Ayrıca da akrabalarından bir kısmını Türkiyeye gönderdiği gün bu saldırının meydana gelmiş olması hem kendisinin de Şamı ve dolayısıyla Nusayri rejimin terk etmeye hazırlandığını göstermekte ve hem de bu cinayetin rejim tarafından işlendiğine işaret etmektedir.
El-Buti, şu an ölümün kol gezdiği Suriyede bütün akrabaları ve yetiştirdiği talebeleriyle adeta rejimin elinde esir konumundaydı. Üstadın siyasi duruşu bütün ümmeti üzmekte idi. Benim bütün duam rejim gidene kadar üstadın hayatta kalması ve hür bir ortamda gerçek niyetini ve fikirlerini açıklamaya fırsat bulması idi. Ama bu olmadı. Keşke azimetle amel etseydi de tabiinin büyük âlimi Abdullah b. Cübeyrin Hacca-ı Zalim karşısında gösterdiği tavrı gösterebilseydi. Bu tavır gerçekten onu kıyamete kadar İslam dünyasının iftihar edeceği bir kahraman yapardı. Ama hariçten gazel okumak kolaydır. Kim bilir kaç bilinmeyenli bir denklemle karşı karşıya kalmıştı?
İslam davasının çile yolcularının affına sığınarak bir noktaya da dikkat çekmek lazım; Hariçten gazel okuma sevdalısı, hayatlarında ciddi hiçbir zulme muhatap olmamış işin sadece laf-u güzafında bir kısım sözde tatlı su mücahitleri (!) Bu gün İslam Dünyasında çok önemli bir referans eser olan el-Butinin Fıkhus-Sire isimli eserini yaktıklarını söyleyerek ucuz kahramanlık yapıyorlar. Bunu söyleyenler acaba Siyonist işbirlikçisi İttihatçıların yalanlarına kanarak Sultan Abdulhamitin tahttan indirilmesi fetvasını -görevi olmadığı ve bir zorlama yapılmadığı halde- vererek 1909dan beri İslam ümmetini halifesiz ve dolayısıyla başsız ve korumasız kalmasına sebep olan Elmalılı Hamdi Yazırın tefsirini de yakıyorlar mı? Doğrusu daha bir sürü örnek veririm de zülfü yare dokunmak değil muradım
Siyasi duruşundaki meçhul handikap bir yana; yarım asır boyunca dünyanın en zalim diktatörünün idare ettiği bir ülkede gerek Suriye içinden ve gerekse Suriye dışından gelen yüzbinlerce talebenin okumasına ve binlerce alimin yetişmesine ve İslam Şeriatnın öğretilmesine vesile olan el-Butiye Rabbi Kerimimden rahmet diliyorum.
Bu noktada hemen belirtelim ki; Esasen Suriye rejimi dinsiz bir ideolojiye sahip olmasına rağmen, diğer Arap ülkeleriyle kıyaslandığında uzun süredir Suriyede rejimle alakalı konuların dışında İslami eğitim noktasında bir müdahale yoktu. Hatta ciddi bir hürriyet vardı, denebilir. Bu ilmi hürriyet çoğu kimsenin bildiğinin aksine Suudi Arabistan dan daha ileride idi denebilir. Burada okuyuculardan yüzü asılan bazı dostlara ahkam keserken kendi ülkelerinde İslami yaşantıya ve İslami eğitime getirilen kısıtlamaları unutmamalarını, bu zulüm karşısında kendilerinin hangi kahramanlıkları yapmış olduklarını da cidden merak ediyorum?
Bu gün Suriyede sivil insan katliamı kadar dikkat kesilmemiz gereken önemli bir konu da; İslam alimleri bir bir şehid edilmektedir. Tıpkı cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiyede yapıldığı gibi. İkisi arasındaki tek fark; bizde istiklal mahkemelerinin yaptığını bugün Suriyede bombalarla yapıyorlar. Halkın hafızası silinmekte ve gelecekte oluşacak Şeri esaslara dayalı bir Suriyenin önü kesilmek istenmektedir.
Said Ramazan el-Buti
Said Ramazan el-Buti
Hayatta sizi şaşırtan, şaşırtmanın da ötesinde üzen olaylar ve kişiler vardır. Ben böyle durumlarda nedense hep Alexi Carelin İnsan Denen Mechulünü hatırlarım. Bunlardan biri de Suriyeli İslam alimi Said Ramazan el-Butinin Suriyedeki son gelişmeler sürecinde hakkı aziz tutma adına zalimin zulmüne tavır koyamaması, bundan da öte hiç inanmak istemediğim şekliyle zalim Esed safında bulunması oluştur.
Üniversite öğrenciliği döneminde hem Türkiyede hem de bir vesile Medine-i Münevverede birkaç kez sohbetinde bulunma imkanı bulduğum, Said Ramazan el-Buti kısa bir süre önce bir kanlı saldırıda hayatını kaybetti.
Doğrusu son devir İslam ulemasından Said Ramazan el-Buti ilmi konularda çok muteber ve saygın bir kişiliğe sahipti. Çeşitli konularda yazdığı altmışı aşkın kitap İslam dünyasında hüsnü kabul görmüş, özellikle FIKHUs-SİRE isimli eseriyle Allah Resulünün bir rol model olarak anlaşılması noktasında bir çığır açmıştır. Bu kitap İslam dünyasının bütün yazar ve ediplerini etkilemiş ve bu isimle daha sonra birçok eser kaleme alınmıştır. Son yıllarda ismini duyuran âlimlerin kahir ekseriyetinin Ezher çıkışlı değil de Suriye kökenli olması bir tesadüf değildir.
el-Buti yarım asra yakın bir zamandan beri talebe yetiştirme, vaaz ve irşad faaliyetlerinde bulunmakta, ümmetin ihtiyaç duyduğu alanlarda kitap telif etme ve daha bir çok farklı faaliyet alanlarıyla İslama çok yönlü olarak hizmet etmekte idi. Onun bu zamana kadar devamlı olarak eleştirilen tek yönü Baas rejimine yakın durması olmuştur. Bu yakınlığı tasvip etmek ebetteki mümkün değildir. Hele hele direnişçilerle alakalı son açıklamaları asla kabul edilemez. Ama kendisiyle konuşup da bütün bunları niye yaptığını sorabilmiş olmayı çok isterdim. Dünyanın şurasında burasında pek çok İslam aliminin zaman zaman düştüğü bu handikap hep yürek parçalayıcı olmuştur.
Hayatın fani olduğu gerçeği ve hesabın hak olduğu zaviyesini en iyi bilenlerden el Butinın bu tavrı inşallah -en azından niyet bağlamında- rejime verdiği destek hiçbir din ve kitaba inanmayan Nusayri rejimini İslama tercih etmesinden dolayı değildir. Kendisinin bir alim olarak mevcut şartları mülci ikrah olarak kabul edip onun açısından bir hüsn-ü zann olarak değerlendirmek istiyorum
İlgililerin malumu olduğu üzere İslam fıkhının bir konusu da ikrah meselesidir. İkrah: İnsanın rızasını yok eden fiile denir. Mülcî olan ikrah ihtiyarı (rızayı) yok eder ve mesuliyeti kaldırır. Bu mülci ikrah ise ölüm ya da uzuvlardan birisini kaybetme tehdidiyle olur.
Kendisine olan hüsnü zannımız bizi böyle düşünmeye mecbur kılıyor. Bu büyük İslam aliminin arkasından Nusayri rejimine karşı savaş veren mücahitlerin dahi ölçülü ve ihtiyatlı bir açıklama yapmaları da bu kanaati güçlendiriyor. Ayrıca da akrabalarından bir kısmını Türkiyeye gönderdiği gün bu saldırının meydana gelmiş olması hem kendisinin de Şamı ve dolayısıyla Nusayri rejimin terk etmeye hazırlandığını göstermekte ve hem de bu cinayetin rejim tarafından işlendiğine işaret etmektedir.
El-Buti, şu an ölümün kol gezdiği Suriyede bütün akrabaları ve yetiştirdiği talebeleriyle adeta rejimin elinde esir konumundaydı. Üstadın siyasi duruşu bütün ümmeti üzmekte idi. Benim bütün duam rejim gidene kadar üstadın hayatta kalması ve hür bir ortamda gerçek niyetini ve fikirlerini açıklamaya fırsat bulması idi. Ama bu olmadı. Keşke azimetle amel etseydi de tabiinin büyük âlimi Abdullah b. Cübeyrin Hacca-ı Zalim karşısında gösterdiği tavrı gösterebilseydi. Bu tavır gerçekten onu kıyamete kadar İslam dünyasının iftihar edeceği bir kahraman yapardı. Ama hariçten gazel okumak kolaydır. Kim bilir kaç bilinmeyenli bir denklemle karşı karşıya kalmıştı?
İslam davasının çile yolcularının affına sığınarak bir noktaya da dikkat çekmek lazım; Hariçten gazel okuma sevdalısı, hayatlarında ciddi hiçbir zulme muhatap olmamış işin sadece laf-u güzafında bir kısım sözde tatlı su mücahitleri (!) Bu gün İslam Dünyasında çok önemli bir referans eser olan el-Butinin Fıkhus-Sire isimli eserini yaktıklarını söyleyerek ucuz kahramanlık yapıyorlar. Bunu söyleyenler acaba Siyonist işbirlikçisi İttihatçıların yalanlarına kanarak Sultan Abdulhamitin tahttan indirilmesi fetvasını -görevi olmadığı ve bir zorlama yapılmadığı halde- vererek 1909dan beri İslam ümmetini halifesiz ve dolayısıyla başsız ve korumasız kalmasına sebep olan Elmalılı Hamdi Yazırın tefsirini de yakıyorlar mı? Doğrusu daha bir sürü örnek veririm de zülfü yare dokunmak değil muradım
Siyasi duruşundaki meçhul handikap bir yana; yarım asır boyunca dünyanın en zalim diktatörünün idare ettiği bir ülkede gerek Suriye içinden ve gerekse Suriye dışından gelen yüzbinlerce talebenin okumasına ve binlerce alimin yetişmesine ve İslam Şeriatnın öğretilmesine vesile olan el-Butiye Rabbi Kerimimden rahmet diliyorum.
Bu noktada hemen belirtelim ki; Esasen Suriye rejimi dinsiz bir ideolojiye sahip olmasına rağmen, diğer Arap ülkeleriyle kıyaslandığında uzun süredir Suriyede rejimle alakalı konuların dışında İslami eğitim noktasında bir müdahale yoktu. Hatta ciddi bir hürriyet vardı, denebilir. Bu ilmi hürriyet çoğu kimsenin bildiğinin aksine Suudi Arabistan dan daha ileride idi denebilir. Burada okuyuculardan yüzü asılan bazı dostlara ahkam keserken kendi ülkelerinde İslami yaşantıya ve İslami eğitime getirilen kısıtlamaları unutmamalarını, bu zulüm karşısında kendilerinin hangi kahramanlıkları yapmış olduklarını da cidden merak ediyorum?
Bu gün Suriyede sivil insan katliamı kadar dikkat kesilmemiz gereken önemli bir konu da; İslam alimleri bir bir şehid edilmektedir. Tıpkı cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiyede yapıldığı gibi. İkisi arasındaki tek fark; bizde istiklal mahkemelerinin yaptığını bugün Suriyede bombalarla yapıyorlar. Halkın hafızası silinmekte ve gelecekte oluşacak Şeri esaslara dayalı bir Suriyenin önü kesilmek istenmektedir.
Ekleme
Tarihi: 18 Nisan 2013 - Perşembe
Said Ramazan el-Buti
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.