( (
GÖKMEN
Köşe Yazarı
GÖKMEN
 

Ucuz Ekmek, Kelepir Siyase

Ucuz Ekmek, Kelepir Siyaset           Tarihimizin en önemli tarihçi, sosyolog ekonomist ve siyaset bilimcilerimizden biri olduğu herkes tarafından kabul edilen İbn-i Haldun (27 Mayıs 1332 - 19 Mayıs1406) siyaseti,  riyaset (başkanlık) ve mülk(egemenlik) kavramları ile ifade eder. Ayrıca Mülk (egemenlik) kavramını da iki ayrı kategoride değerlendirir.    1. Tabiî Mülk: Yöneticinin tüm halkı belli bir maksadın ve arzunun icabına göre sevk ve idare etmesidir 2. Siyasî Mülk: Siyasî mülk, dünyevi maslahatların celbi ve zararların defi hususunda aklî düşüncenin gereğine göre tüm halkı sevk ve idare etmektir.  Koca İbn-i Haldun’un siyaset kavramını tanımlarken üzerinde durduğu temel kavramlar  a)     Dünyevi maslahatların celbi b)    Dünyevi zararların defi c)     Akli düşüncenin gereği  Büyük alim, bilgin, siyasetçi ve sosyolog olan İbn-i Haldun’nun öne çıkardığı temel kavramları birazcık derinlemesine inceleyelim.  Siyasetçi için öncelikle dünyevi işlerin halledilmesi gerekir yani insanların dünyevi işlerinin kolaylaştırılması elzemdir. Daha sonra yine insana zararlı olacağı düşünülen işlerin ortadan kaldırılması gerekir. V e bütün bunların yapıldığı durumlarda da aklın öncülüğüne, aklın rehberliğine azami ihtiyaç bulunmaktadır. Bu mihvalde yapılmayan bir siyasi anlayışın dünyevi maslahatların celbini ve zararların defini gerçekleştirmesi oldukça zordur.        İnanın dostlarım en büyük sıkıntılarımızdan birisi; ‘üç kuruşa beş köfte’ deyiminde kendini bulan, zihinlerimizdeki yanlış anlayışın bugün toplumun birçok kesimine ve özellikle siyaset ve siyasetçiye sirayet etmiş olması veya siyasetçinin bu ‘kelepir siyaset anlayışını’ topluma enjekte etmiş olmasından kaynaklanan kolaycı tutumun birçok kesim tarafından kabul edilmiş olmasıdır.        Sanırım hepimizin aklına hemencecik şu soru gelmiş olabilir. Siyaset           ve siyasetçi zaten hayatı kolaylaştırmak için var olması gerekmiyor mu? Yani Siyasetin ve siyasetçinin bizatihi varlık sebebi hayatı kolaylaştırmak ve problemleri çözmek değil mi? Elbette Siyasetin ve siyasetçinin asıl görevi belki de en başta gelen görevi hayatı kolaylaştırmak ve problemleri çözmektir. Ancak bunu yaparken ilkeli, karakterli, dünyayı okuyabilen, kendi ile ve toplumu ile barışık, halkın değerlerine yabancı olmayan, içinden çıktığı toplumu ve O’nun değerlerini horlamayan, onları küçük görmeyen bir siyasi nezakete ve bu siyasi nezaketi içselleştirmiş ve problemleri çözerken de ortak aklı ön planda tutan siyasetçilere ihtiyaç bulunmaktadır.  Buraya kadar söylediklerimizin hepsinin doğru cümleler olduğu zannımca ittifak ettiğimizi sanki görür gibiyim. Gerçekten siyaset, bu mihvalde yapıldığı takdirde inanın tüm toplum gibi veya toplumun bütün katmanlarından biri olarak ben de ziyadesi ile memnun ve mesrur olacağımı alenen ifade etmek isterim. Ancak siz de yakinen müşahede etmektesiniz ki, ülkemizdeki siyasetçilerin bir kısmı siyaseti toplumun ve halkın ihtiyaçlarını gidermek, problemlerini çözmek, ülkenin ali menfaatlerini deruhte etmek amaç ve gayesinden daha ziyade; küçük dünyevi çıkarları ve ideolojik yaklaşımları ile siyaset yapıyorlar. Ancak bence onlar bırakın siyaset yapmayı siyaseti kirletiyorlar. Başka bir örneği daha var mıdır bilmiyorum:       Ama sormak istiyorum, dünyanın hangi siyasi lideri toplumu kamplara ayıracak söylem ve eylemlerle siyasi arenada boy gösterebilir ve siyasi arenada yerini alabilir. Ama sormak istiyorum, dünyanın hangi siyasi lideri, vatanını, milletini, ülkesini başka bir ülkenin devlet veya hükümet yetkililerine gammazlayabilir. Ama sormak istiyorum, dünyanın hangi siyasi lideri kendi halkının ölümü için diğer ülkelerin ve terör örgütlerinin çıkarlarını gözeten yaklaşımlar sergileyebilir. Ama sormak istiyorum, dünyanın hangi siyasi lideri, etnisiteyi ve milliyeti, mezhebi anlayışları provoke ederek halkını terörize edebilir. Ama sormak istiyorum, dünyanın hangi siyasi lideri, hem cumhuriyetin kurucu iradesinin kendileri olduğunu söyleyip ve hem de kurucu iradenin sembol ismi noktasındaki Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün resmini indirebilir veya bu konu ile ilgili tartışmalarla ülkenin gündemini anlamsız bir şekilde meşgul edebilir. Ama sormak istiyorum, dünyanın hangi siyasi lideri veya hangi siyasetçileri hem ülkenin darbe anayasa ile yönetildiğini söyleyip ve hem de konu ile ilgili TBMM Anayasa Uzlaşma komisyonunu uzlaşmaz bir noktaya getirebilir. Ama sormak istiyorum, dünyanın hangi siyasi lideri, hem millet, milliyet, din, vatan, bayrak gibi kavramları önemsediğini ifade edebilir ve hem de Bayır Bucak Türkmenlerine gidecek olan yardımları uluslararası Türk düşmanlarına Türkiye Cumhuriyetinin terör örgütlerine yardım ettiğini söyleyebilir.  Bakınız ;Obama kendi ülkesi ve kendi ülkesinin yani ABD’nin orta ve uzun vadeli menfaatleri için Türkiye gibi bir Stratejik ortağı ile PKK’nın Suriye uzantısını olan PYD’yi aynı kategoride değerlendirebiliyor, Merkel Almanya’nın menfaatleri doğrultusunda, ülkesinin herhangi bir mülteci akınına uğramaması için Suriye’de uçuşa yasak bir bölgenin oluşturulup mültecilerin orada konuşlandırılması hususundaki Türkiye’nin tezini istemese de kabul edebiliyor, İran-Rusya hatta İsrail Ortadoğu pastasını bölüşme noktasında resmi ideolojilerinden dahi vazgeçebiliyorlar.  Öyle ise bize ne oluyor veya bizim siyasetçilere ne oluyor ki; ucuz ekmeği, kelepir siyaseti bu millete yutturmaya çalışıyorlar, baldıran zehrini bal diye yutturmağa çalışıyorlar. Unutmayın, bu milletin kaliteli ekmeğe, kaliteli siyasete ve kaliteli siyasetçiye ihtiyacı vardır. Kelepirlere değil…
Ekleme Tarihi: 17 Şubat 2016 - Çarşamba
GÖKMEN

Ucuz Ekmek, Kelepir Siyase

Ucuz Ekmek, Kelepir Siyaset


 


 


      Tarihimizin en önemli tarihçi, sosyolog ekonomist ve siyaset bilimcilerimizden biri olduğu herkes tarafından kabul edilen İbn-i Haldun (27 Mayıs 1332 - 19 Mayıs1406) siyaseti,  riyaset (başkanlık) ve mülk(egemenlik) kavramları ile ifade eder. Ayrıca Mülk (egemenlik) kavramını da iki ayrı kategoride değerlendirir. 


 


1. Tabiî Mülk: Yöneticinin tüm halkı belli bir maksadın ve arzunun icabına göre sevk ve idare etmesidir


2. Siyasî Mülk: Siyasî mülk, dünyevi maslahatların celbi ve zararların defi hususunda aklî düşüncenin gereğine göre tüm halkı sevk ve idare etmektir.


 Koca İbn-i Haldun’un siyaset kavramını tanımlarken üzerinde durduğu temel kavramlar


 a)     Dünyevi maslahatların celbi


b)    Dünyevi zararların defi


c)     Akli düşüncenin gereği


 Büyük alim, bilgin, siyasetçi ve sosyolog olan İbn-i Haldun’nun öne çıkardığı temel kavramları birazcık derinlemesine inceleyelim.  Siyasetçi için öncelikle dünyevi işlerin halledilmesi gerekir yani insanların dünyevi işlerinin kolaylaştırılması elzemdir. Daha sonra yine insana zararlı olacağı düşünülen işlerin ortadan kaldırılması gerekir. V e bütün bunların yapıldığı durumlarda da aklın öncülüğüne, aklın rehberliğine azami ihtiyaç bulunmaktadır. Bu mihvalde yapılmayan bir siyasi anlayışın dünyevi maslahatların celbini ve zararların defini gerçekleştirmesi oldukça zordur.


       İnanın dostlarım en büyük sıkıntılarımızdan birisi; ‘üç kuruşa beş köfte’ deyiminde kendini bulan, zihinlerimizdeki yanlış anlayışın bugün toplumun birçok kesimine ve özellikle siyaset ve siyasetçiye sirayet etmiş olması veya siyasetçinin bu ‘kelepir siyaset anlayışını’ topluma enjekte etmiş olmasından kaynaklanan kolaycı tutumun birçok kesim tarafından kabul edilmiş olmasıdır.


       Sanırım hepimizin aklına hemencecik şu soru gelmiş olabilir. Siyaset           ve siyasetçi zaten hayatı kolaylaştırmak için var olması gerekmiyor mu? Yani Siyasetin ve siyasetçinin bizatihi varlık sebebi hayatı kolaylaştırmak ve problemleri çözmek değil mi?


Elbette Siyasetin ve siyasetçinin asıl görevi belki de en başta gelen görevi hayatı kolaylaştırmak ve problemleri çözmektir. Ancak bunu yaparken ilkeli, karakterli, dünyayı okuyabilen, kendi ile ve toplumu ile barışık, halkın değerlerine yabancı olmayan, içinden çıktığı toplumu ve O’nun değerlerini horlamayan, onları küçük görmeyen bir siyasi nezakete ve bu siyasi nezaketi içselleştirmiş ve problemleri çözerken de ortak aklı ön planda tutan siyasetçilere ihtiyaç bulunmaktadır.


 Buraya kadar söylediklerimizin hepsinin doğru cümleler olduğu zannımca ittifak ettiğimizi sanki görür gibiyim. Gerçekten siyaset, bu mihvalde yapıldığı takdirde inanın tüm toplum gibi veya toplumun bütün katmanlarından biri olarak ben de ziyadesi ile memnun ve mesrur olacağımı alenen ifade etmek isterim.


Ancak siz de yakinen müşahede etmektesiniz ki, ülkemizdeki siyasetçilerin bir kısmı siyaseti toplumun ve halkın ihtiyaçlarını gidermek, problemlerini çözmek, ülkenin ali menfaatlerini deruhte etmek amaç ve gayesinden daha ziyade; küçük dünyevi çıkarları ve ideolojik yaklaşımları ile siyaset yapıyorlar. Ancak bence onlar bırakın siyaset yapmayı siyaseti kirletiyorlar.


Başka bir örneği daha var mıdır bilmiyorum:


      Ama sormak istiyorum, dünyanın hangi siyasi lideri toplumu kamplara ayıracak söylem ve eylemlerle siyasi arenada boy gösterebilir ve siyasi arenada yerini alabilir.


Ama sormak istiyorum, dünyanın hangi siyasi lideri, vatanını, milletini, ülkesini başka bir ülkenin devlet veya hükümet yetkililerine gammazlayabilir.


Ama sormak istiyorum, dünyanın hangi siyasi lideri kendi halkının ölümü için diğer ülkelerin ve terör örgütlerinin çıkarlarını gözeten yaklaşımlar sergileyebilir.


Ama sormak istiyorum, dünyanın hangi siyasi lideri, etnisiteyi ve milliyeti, mezhebi anlayışları provoke ederek halkını terörize edebilir.


Ama sormak istiyorum, dünyanın hangi siyasi lideri, hem cumhuriyetin kurucu iradesinin kendileri olduğunu söyleyip ve hem de kurucu iradenin sembol ismi noktasındaki Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün resmini indirebilir veya bu konu ile ilgili tartışmalarla ülkenin gündemini anlamsız bir şekilde meşgul edebilir.


Ama sormak istiyorum, dünyanın hangi siyasi lideri veya hangi siyasetçileri hem ülkenin darbe anayasa ile yönetildiğini söyleyip ve hem de konu ile ilgili TBMM Anayasa Uzlaşma komisyonunu uzlaşmaz bir noktaya getirebilir.


Ama sormak istiyorum, dünyanın hangi siyasi lideri, hem millet, milliyet, din, vatan, bayrak gibi kavramları önemsediğini ifade edebilir ve hem de Bayır Bucak Türkmenlerine gidecek olan yardımları uluslararası Türk düşmanlarına Türkiye Cumhuriyetinin terör örgütlerine yardım ettiğini söyleyebilir.


 Bakınız ;Obama kendi ülkesi ve kendi ülkesinin yani ABD’nin orta ve uzun vadeli menfaatleri için Türkiye gibi bir Stratejik ortağı ile PKK’nın Suriye uzantısını olan PYD’yi aynı kategoride değerlendirebiliyor,


Merkel Almanya’nın menfaatleri doğrultusunda, ülkesinin herhangi bir mülteci akınına uğramaması için Suriye’de uçuşa yasak bir bölgenin oluşturulup mültecilerin orada konuşlandırılması hususundaki Türkiye’nin tezini istemese de kabul edebiliyor,


İran-Rusya hatta İsrail Ortadoğu pastasını bölüşme noktasında resmi ideolojilerinden dahi vazgeçebiliyorlar.


 Öyle ise bize ne oluyor veya bizim siyasetçilere ne oluyor ki; ucuz ekmeği, kelepir siyaseti bu millete yutturmaya çalışıyorlar, baldıran zehrini bal diye yutturmağa çalışıyorlar.


Unutmayın, bu milletin kaliteli ekmeğe, kaliteli siyasete ve kaliteli siyasetçiye ihtiyacı vardır. Kelepirlere değil…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ipekyoluhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
( (