( (
GÖKMEN
Köşe Yazarı
GÖKMEN
 

Hilal

Hilal  Zannedersem Hilal, damarlarında Türk kanı dolaşan herkes için bir anlam ifade eder Özellikle tarihin arkaik odalarında dolaşanlar için tam bir diyagramı ifade eder Tarihin derinliklerini ve inceliklerini deruhte edenler içinse bir filigranı ifade eder Muhafazakar ve milliyetçi insanlar için ise, tam anlamıyla İslam’ı ifade eder   Ben her ayın doğuşunda özellikle gökyüzünü seyru-temaşa eylerim Yine ben, her ayın nihayetinde gökyüzünü hassaten yakından gözetlerim Acaba Hilal’i görüp yeni bir heyecanı, yeni bir başlangıcı görebilir miyim diye Acaba Hilal’in doğuşunu, süzülüşünü ve kayboluşunu müşahede edebilir miyim diye   Hilal’in doğuşu benim için, adeta tabiatın dirilişi gibidir Hilalin hareketleri benim için, adeta füzenin atmosferi delişi gibidir Hilal’in bulutlarda kayboluşu benim için, adeta bir Seyyahın gezişin gibidir Hilalin batışı benim için, adeta kıyametin gelişi gibidir   Ya bütün bunların dışında Hilal’in düşündüklerine ne demeli Belki de O’nun söyleyeceklerine ve söylediklerine birazcık kulak vermeli Hani zoraki aşk misali O’nun Umutlarını ve Ümitlerini şöyle bir dinlemeli Ya da eline bir bağlama verip uzun uzun O’nun aşklarını dillendirmeli   Hilal, aldı bağlamayı eline, vurdu sazın teline Benzetti kendisini telli duvaklı geline Doladı, şühedayı simgeleyen al yazmayı, beline Haykırdı bütün dünyaya, el sürdürtmem kainatın Gül’üne   Benzetmeyin sakın beni, kendi haline dönüp duran bir su çarkına Demeyin sakın bana, mahvedeceksin kendini platonik bir aşk uğruna Söylemeyin sakın bana,  hiçbir zaman mehlem olmaz O, senin gönül ağrına Ateş böceği misali, yansam da, yakılsam da, Güneş basacak beni bir gün bağrına   Adımız Hilal olduğundan olsa gerek çabuk kanarız biz Gönlümüz yufka olduğundan olsa gerek çabuk yanarız biz Kanımızın rengi, al olduğundan olsa gerek çabuk kızarız biz Aşkımız yüce olduğundan olsa gerek daima hazırız biz   Bu hercü-merc içinde gökyüzünden arz-ı endam etmek bir başka oluyor Bu hengame içinde arz-ı gözetlerken derin hülyalara dalmak insana zevk veriyor Pamuk tarlasını andıran bulutlar arasında rüya aleminde dolaşmak insanı mest ediyor Derken gök gürlemesi, beni bir anda deprem bibi sallayarak kendime getiriyor   O zaman, bana Yaratan tarafından bahşedilen ilahi aşkı aramak kalıyor Onca yıldız arasında çoban yıldızı gözlerime ilişiyor ve sanki beni çağırıyor Boşluktaki insan misali yavaş yavaş ve isteksiz bir şekilde bana duygusal ışınlarını saçıyor Benimse, O’nun çobanlara bile rehberlik etmesinden dolayı, gözlerim fal taşı gibi açılıyor    Selam faslından sonra mutluluk iksirini aradığımı söylüyorum kendisine ‘Güzel ama kardeşim, bu aradığına ancak Nirvana’ya erişenler’ ulaşır der beni terslercesine Nasıl yani ‘mutluluk iksiri’ne Cemalullah’ı görünce mi ulaşırım dedim delicesine Kafasını öne eğerek, senin aradığını bulmak için azık yapmak lazım dercesine   Oradan eli boş olarak ayrılıyor ve hızlı bir şekilde gidiyorum kutup yıldızına Hasbihalden sonra soluğu alıyorum sabah yıldızı ve akabinden uğruyorum Ülker yıldızına Onda da aradığımı bulamıyorum başlıyorum Uzay boşluğunda başı boş dolaşmaya Ölüm fermanı imzalanmış hedef gibi her gelen vuruyor bana ve başlıyorum ağlamaya   Allah için akıtılan bir damla gözyaşının tesiri oracıkta eritiveriyor bütün surları İnanılması mümkün olmayacak bir şekilde, galaksi ve gezegenler başlıyorlar anlatmaya sırları Sanki rüya aleminde dolaşıyor ve geziyorum Cennetteki bağları, bahçeleri, ovaları ve kırları İnsan o zaman anlıyor bir ömür boyu anlamsız geçirilen o kocaman yılları   Tam bu esnada bir gezegen başlıyor bana nasihat etmeye ‘Ey yolcu istemez misin sırlar alemini fütühat etmeye Tereddüt ediyorum ve korkuyorum artık itimat etmeye Ya başlarlarsa sormaya veya derlerse işlediğin kabahat nerden nereye   Jüpiter’miş adı, sonradan öğrendim O gezegenin Eflatun gibi derin ve özden geldi bana O sözlerin ‘Güneşi ara be kardeşim, durma hemen, gideceğin vadi derin’ Sana mani olamaz artık korkma ne ağrıların ve ne de dertlerin   Düşündüm bir an için Güneşe nasıl giderim Ben nasıl gidecektim bunca yolu ve ayrıca Güneş’e ben hep şöyle derim İksirim, zehirim, sevgilim, aşkım ve büyük değerim İlacım, mehlemim, ekmeğim, aşım, acım ve şekerim   Dedim kendi kendime ‘ yolcu yoluna gerek’ var git aşkına doğru Bir kartal misali süzülüyorum yıldızlar arasından yolum olsa da eğri büğrü Uzunca bir zamandan yalvarıyor, yakarıyor ve bırakıyorum meleklere bir çağrı Ya Rab! Hiçbir duamı kabul etmesen de bu duamı müstecab eyle bari   Yarı uyur yarı uyanık olarak kalkıyor ve yol alıyorum Güneşin cihetine Ulaşmak zorundayım eşsiz ve tükenmeyen Güneş’in enerjisine En azından bir teşekkür etmeliyim ebediyet abidesine Rıza-i Bari’ye giden yolda canımı feda edercesine   Belli bir zaman sonra her tarafım başlıyor cayır cayır yanmaya Biraz daha gidiyorum ve artık sanki dönüşüyorum yerin derinliklerindeki mağmaya Bu arada geriye dönüp bir bakıyorum ta oradan dünyaya Heyhat bir de ne göreyim, herkes bizi gözetliyor, utancımdan bakamıyorum aynaya    Yeryüzü çalkalanıyor adeta, her yer karanlık, her yer sis, her yer bulanık İnsanlar sokaklarda, insanlar caddelerde, insanlar alanlarda her yer kalabalık Güneş tutulması olmuş naraları ve insanları almış bir korku ve panik Biçare ve bilgiden yoksun olanları görüyorsun, tam bir rezalet   Ancak her tabi meselede olduğu gibi yine de, hatırlayanlar var Rabbimizi ve O’nun azametini Açmış ellerini semaya, arzuluyor ve yükseltmek istiyor ilahi rahmet debisini Kazanmak istiyor Allah-ü Teala’nın rızasını, hoşnutluğunu, yardımını ve sevgisini Bu manzara beni adeta param parça ediyor, görünce çaresizliğin insanı ne hale getirdiğini   Anladım artık egoist bir sevginin bana ve diğer insanlara nenlere mal olduğunu Anladım artık Rıza-i Bari için bile olsa, benim de bir köle ve kul olduğumu Anladım artık yok etmemek gerek, kendi saadeti için, başkalarının mutluluğunu Ve anladım artık Rabbimizin her zaman Hazır, Nazır ve Kadir-i Mutlak olduğunu   O zaman ebedi olarak kalacak olan bir değer üzerine çalışmak lazımdı Bir de baktım ne göreyim, Haçlılar Balkanlardan çıkarmak istemişlerdi Türkleri ve İslam’ı Kosova’da öyle bir muharebe oluyordu ki, doldurmuştu şehitlerin kanı dağ, ova ve yanı Müslüman oldum diyen Sırp soylusu Miloš Obilić, yaralamıştı I.Murad-ı Hüdavendigar-ı   Temmuz ayının son günleri idi ki şehitlerin kanı bir gölet’i andırıyordu Yanımdaki en parlak yıldız ve benim Hilal halim, al üzerindeki bayrağı yansıtıyordu Artık bu siluet, benim en inanılmaz arzu ve hedefimi ebedi hale getiriyordu Artık bu bayrak Türklerin bağımsızlığını ve İslam’ın ebediliğini simgeliyordu   Şimdi size sesleniyorum ey Türk İstikbalinin ve İstiklalinin evlatları Bırakacak mısınız şehit kanları ile sulanmış ve şehit canları ile bezenmiş bu Toprakları İndirtecek misiniz gönderden, körü körüne bir bağlılık uğruna, bu bayrakları Yok edecek misiniz veya yok ettirtecek misiniz bu milleti ve aziz hatıraları 
Ekleme Tarihi: 27 Mart 2014 - Perşembe
GÖKMEN

Hilal

Hilal


 Zannedersem Hilal, damarlarında Türk kanı dolaşan herkes için bir anlam ifade eder


Özellikle tarihin arkaik odalarında dolaşanlar için tam bir diyagramı ifade eder


Tarihin derinliklerini ve inceliklerini deruhte edenler içinse bir filigranı ifade eder


Muhafazakar ve milliyetçi insanlar için ise, tam anlamıyla İslam’ı ifade eder


 


Ben her ayın doğuşunda özellikle gökyüzünü seyru-temaşa eylerim


Yine ben, her ayın nihayetinde gökyüzünü hassaten yakından gözetlerim


Acaba Hilal’i görüp yeni bir heyecanı, yeni bir başlangıcı görebilir miyim diye


Acaba Hilal’in doğuşunu, süzülüşünü ve kayboluşunu müşahede edebilir miyim diye


 


Hilal’in doğuşu benim için, adeta tabiatın dirilişi gibidir


Hilalin hareketleri benim için, adeta füzenin atmosferi delişi gibidir


Hilal’in bulutlarda kayboluşu benim için, adeta bir Seyyahın gezişin gibidir


Hilalin batışı benim için, adeta kıyametin gelişi gibidir


 


Ya bütün bunların dışında Hilal’in düşündüklerine ne demeli


Belki de O’nun söyleyeceklerine ve söylediklerine birazcık kulak vermeli


Hani zoraki aşk misali O’nun Umutlarını ve Ümitlerini şöyle bir dinlemeli


Ya da eline bir bağlama verip uzun uzun O’nun aşklarını dillendirmeli


 


Hilal, aldı bağlamayı eline, vurdu sazın teline


Benzetti kendisini telli duvaklı geline


Doladı, şühedayı simgeleyen al yazmayı, beline


Haykırdı bütün dünyaya, el sürdürtmem kainatın Gül’üne


 


Benzetmeyin sakın beni, kendi haline dönüp duran bir su çarkına


Demeyin sakın bana, mahvedeceksin kendini platonik bir aşk uğruna


Söylemeyin sakın bana,  hiçbir zaman mehlem olmaz O, senin gönül ağrına


Ateş böceği misali, yansam da, yakılsam da, Güneş basacak beni bir gün bağrına


 


Adımız Hilal olduğundan olsa gerek çabuk kanarız biz


Gönlümüz yufka olduğundan olsa gerek çabuk yanarız biz


Kanımızın rengi, al olduğundan olsa gerek çabuk kızarız biz


Aşkımız yüce olduğundan olsa gerek daima hazırız biz


 


Bu hercü-merc içinde gökyüzünden arz-ı endam etmek bir başka oluyor


Bu hengame içinde arz-ı gözetlerken derin hülyalara dalmak insana zevk veriyor


Pamuk tarlasını andıran bulutlar arasında rüya aleminde dolaşmak insanı mest ediyor


Derken gök gürlemesi, beni bir anda deprem bibi sallayarak kendime getiriyor


 


O zaman, bana Yaratan tarafından bahşedilen ilahi aşkı aramak kalıyor


Onca yıldız arasında çoban yıldızı gözlerime ilişiyor ve sanki beni çağırıyor


Boşluktaki insan misali yavaş yavaş ve isteksiz bir şekilde bana duygusal ışınlarını saçıyor


Benimse, O’nun çobanlara bile rehberlik etmesinden dolayı, gözlerim fal taşı gibi açılıyor


 


 Selam faslından sonra mutluluk iksirini aradığımı söylüyorum kendisine


‘Güzel ama kardeşim, bu aradığına ancak Nirvana’ya erişenler’ ulaşır der beni terslercesine


Nasıl yani ‘mutluluk iksiri’ne Cemalullah’ı görünce mi ulaşırım dedim delicesine


Kafasını öne eğerek, senin aradığını bulmak için azık yapmak lazım dercesine


 


Oradan eli boş olarak ayrılıyor ve hızlı bir şekilde gidiyorum kutup yıldızına


Hasbihalden sonra soluğu alıyorum sabah yıldızı ve akabinden uğruyorum Ülker yıldızına


Onda da aradığımı bulamıyorum başlıyorum Uzay boşluğunda başı boş dolaşmaya


Ölüm fermanı imzalanmış hedef gibi her gelen vuruyor bana ve başlıyorum ağlamaya


 


Allah için akıtılan bir damla gözyaşının tesiri oracıkta eritiveriyor bütün surları


İnanılması mümkün olmayacak bir şekilde, galaksi ve gezegenler başlıyorlar anlatmaya sırları


Sanki rüya aleminde dolaşıyor ve geziyorum Cennetteki bağları, bahçeleri, ovaları ve kırları


İnsan o zaman anlıyor bir ömür boyu anlamsız geçirilen o kocaman yılları


 


Tam bu esnada bir gezegen başlıyor bana nasihat etmeye


‘Ey yolcu istemez misin sırlar alemini fütühat etmeye


Tereddüt ediyorum ve korkuyorum artık itimat etmeye


Ya başlarlarsa sormaya veya derlerse işlediğin kabahat nerden nereye


 


Jüpiter’miş adı, sonradan öğrendim O gezegenin


Eflatun gibi derin ve özden geldi bana O sözlerin


‘Güneşi ara be kardeşim, durma hemen, gideceğin vadi derin’


Sana mani olamaz artık korkma ne ağrıların ve ne de dertlerin


 


Düşündüm bir an için Güneşe nasıl giderim


Ben nasıl gidecektim bunca yolu ve ayrıca Güneş’e ben hep şöyle derim


İksirim, zehirim, sevgilim, aşkım ve büyük değerim


İlacım, mehlemim, ekmeğim, aşım, acım ve şekerim


 


Dedim kendi kendime ‘ yolcu yoluna gerek’ var git aşkına doğru


Bir kartal misali süzülüyorum yıldızlar arasından yolum olsa da eğri büğrü


Uzunca bir zamandan yalvarıyor, yakarıyor ve bırakıyorum meleklere bir çağrı


Ya Rab! Hiçbir duamı kabul etmesen de bu duamı müstecab eyle bari


 


Yarı uyur yarı uyanık olarak kalkıyor ve yol alıyorum Güneşin cihetine


Ulaşmak zorundayım eşsiz ve tükenmeyen Güneş’in enerjisine


En azından bir teşekkür etmeliyim ebediyet abidesine


Rıza-i Bari’ye giden yolda canımı feda edercesine


 


Belli bir zaman sonra her tarafım başlıyor cayır cayır yanmaya


Biraz daha gidiyorum ve artık sanki dönüşüyorum yerin derinliklerindeki mağmaya


Bu arada geriye dönüp bir bakıyorum ta oradan dünyaya


Heyhat bir de ne göreyim, herkes bizi gözetliyor, utancımdan bakamıyorum aynaya


 


 Yeryüzü çalkalanıyor adeta, her yer karanlık, her yer sis, her yer bulanık


İnsanlar sokaklarda, insanlar caddelerde, insanlar alanlarda her yer kalabalık


Güneş tutulması olmuş naraları ve insanları almış bir korku ve panik


Biçare ve bilgiden yoksun olanları görüyorsun, tam bir rezalet


 


Ancak her tabi meselede olduğu gibi yine de, hatırlayanlar var Rabbimizi ve O’nun azametini


Açmış ellerini semaya, arzuluyor ve yükseltmek istiyor ilahi rahmet debisini


Kazanmak istiyor Allah-ü Teala’nın rızasını, hoşnutluğunu, yardımını ve sevgisini


Bu manzara beni adeta param parça ediyor, görünce çaresizliğin insanı ne hale getirdiğini


 


Anladım artık egoist bir sevginin bana ve diğer insanlara nenlere mal olduğunu


Anladım artık Rıza-i Bari için bile olsa, benim de bir köle ve kul olduğumu


Anladım artık yok etmemek gerek, kendi saadeti için, başkalarının mutluluğunu


Ve anladım artık Rabbimizin her zaman Hazır, Nazır ve Kadir-i Mutlak olduğunu


 


O zaman ebedi olarak kalacak olan bir değer üzerine çalışmak lazımdı


Bir de baktım ne göreyim, Haçlılar Balkanlardan çıkarmak istemişlerdi Türkleri ve İslam’ı


Kosova’da öyle bir muharebe oluyordu ki, doldurmuştu şehitlerin kanı dağ, ova ve yanı Müslüman oldum diyen Sırp soylusu Miloš Obilić, yaralamıştı I.Murad-ı Hüdavendigar-ı


 


Temmuz ayının son günleri idi ki şehitlerin kanı bir gölet’i andırıyordu


Yanımdaki en parlak yıldız ve benim Hilal halim, al üzerindeki bayrağı yansıtıyordu


Artık bu siluet, benim en inanılmaz arzu ve hedefimi ebedi hale getiriyordu


Artık bu bayrak Türklerin bağımsızlığını ve İslam’ın ebediliğini simgeliyordu


 


Şimdi size sesleniyorum ey Türk İstikbalinin ve İstiklalinin evlatları


Bırakacak mısınız şehit kanları ile sulanmış ve şehit canları ile bezenmiş bu Toprakları


İndirtecek misiniz gönderden, körü körüne bir bağlılık uğruna, bu bayrakları


Yok edecek misiniz veya yok ettirtecek misiniz bu milleti ve aziz hatıraları 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ipekyoluhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
( (