( (
GÖKMEN
Köşe Yazarı
GÖKMEN
 

Günah Keçisi

Günah Keçisi Günah Keçisi kavramı, suçsuz olduğu halde başkalarının suçu üzerine yüklenilen kişi ya da topluluğa verilen isimdir. Günah keçisi kavramına çeşitli toplumlarda değişik zamanlarda rastlanır. Eski Ahit deki           (Tevrat) Keffaret Günü ayinlerinde Yahudi kavminin günahları simgesel olarak bir erkek keçiye yüklenirdi. Bu keçi kurayla seçilir ve Azazel adlı kötü ruhu yatıştırmak ve Yahudi kavmini günahlarından arındırmak için Kudüs dışında bir uçurumdan aşağıya atılırdı. Böylece kişiler veya Yahudi Toplumu günahlarından arınmış olurdu. Antik Yunanistan da da veba ve benzeri afetleri hafifletmek ya da önleme amacıyla günah keçisi olarak insanlar kullanılırdı. Atinalılar, Thargelia Şenliği nde bir kadın ve bir erkek seçilir, şölenden sonra bu çift kentte dolaştırılır, ince yeşil dallarla dövülüp kent dışına sürülür ve orada büyük olasılıkla taşlanırlardı. Böylece kentin bir yıl boyunca kötü talihten korunacağına inanılırdı. Yukarıda aktarmaya çalıştığım bilgileri herkes internet ortamından çok rahatlıkla elde edebilir. Günümüzde, inanç ritüellerinde ve toplumsal şenlik ve şölenlerde, yukarıda anlattığım tarzda bir uygulamanın olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Hatta böyle bir hadisenin değil vuku bulmasını, imasını bile asla kabul etmeyiz. Ancak ülkemizde ve dünyada, gerek bireysel birçok hadisede ve gerekse toplumsal hadiselerin bir çoğunda en kolay yol; cürmü birine, bir gruba, bir siyasi yapıya, bir dini cemaate, bir sosyal amaçlı dernek veya vakıfa hemencecik havale edivermektir. Böylelikle öncelikle o problemi yok ettiğimizi sanıyoruz, problemi başkasına mal ederek sorunlardan kurtulduğumuzu zannediyoruz. Sorunlarla yüzleşmek yerine, sorunları hasır altı ediyor ve hiç kimsenin sorunlarımızı görmeyeceğini ve hatta sorunlarımızı  yok ettiğimizi zannediyoruz. Fakat daha sonra problemlerimiz büyüyerek ve devasa bir boyut kazanarak karşımıza çıkıyor ve biz problemimizi bir nevi ötelemiş ve o an için kafamızı deve kuşu misali kuma gömüyoruz. Üç ile beş yaş arası çocukları düşünelim, küçük yaşlardaki kardeşler arası yaramazlıkları düşünelim, ilkokul çocuklarının sınıftaki bir eşyayı kırdıkları zamanki yaklaşımlarını düşünelim, ergenlik dönemi çocukların ergenlik kaynaklı tavır ve yaklaşımlarını ve bunların meydana getirdiği anormal tutum ve davranışları düşünelim, delikanlılık döneminde rajon kesme adına yapılan saçma hareketleri düşünelim, evlilikte ekonomik ve sosyal çalkantılar söz konusu olduğu zaman konuyu hemencecik anneye babaya veya kaynana ve kayınpedere havale ediveren çiftleri düşünelim, boşanma arefesindeki çiftlerin konuyu sağlıklı bir düzlemde masaya yatırmak yerine en kolay olan şeyi yaparak, karşı tarafa güvensizlik maskesini giydiriverenleri düşünelim, ihtiyarlamış kendisine evlatları tarafından bakılan büyük anne ve büyük babaların yaptıkları küçük yanlışları torunlara veya gelinlere havale etmelerini düşünelim; bütün bunların temelinde insanlar sorunun özünü bulup çözüm üretmek  yerine, kolaycı yaklaşım sergileyerek topu taca atmayı veya hemencecik bir Günah Keçisi bulmayı tercih ediyor ve tabi ki meselemiz de çözülmüş olmuyor.   Meselenin bir başka boyutu ise gerçekten daha vahim bir durum arz ediyor. Belli zamanlarda milletimizin ve devletimizin hassasiyet-duyarlılık gösterdiği durumlar söz konusu oluyor. Terör hepimizin hassasiyet gösterdiği bir durum. PKK’nın asker-polis ve sivil halkımıza karşı işlediği sinsi, kalleş ve iğrenç cinayetleri ve bunları şirin gösterme adına yaptığı ahlaksız eylemleri ve söylemleri, DEAŞ’ın insanın kanını donduran cinayetleri ve bu cinayetleri işleme tarzı ve yine bu cinayetleri görsel olarak deşifre etmesi, FETÖ’nün insanımızın milli, kültürel ve dini duygularını sömüren ve onları kullanarak ülkemiz ve milletimizi emperyalizmin uşağı haline dönüştürme çabaları hakikaten bir insan ve bu milletin bir ferdi olarak bizleri isyan ettiriyor. Bütün bunlara rağmen, devlet ve millet olarak hepimizin aynı duyarlılığı, aynı hassasiyeti masum ve günahsız olan ve gerçekten terör örgütlerinin Günah Keçisi haline getirmek istediği insanlara karşı da göstermemiz gerektiğini özenle, ısrarla ifade etmemiz gerekiyor. Meselenin bir başka boyutu ve bence en önemli boyutu ise, devletlerin ve özellikle emperyalist ve siyonist devletlerin kendi katliamlarını ve cinayetlerini, kendi sömürü düzenlerini, kendi semirme faaliyetlerini, kendi kültürel, siyasi ve sosyal ve ekonomik hegemonyalarını devam ettirebilmeleri adına bir Günah Keçisi arayışına girmeleridir. Ve o Günah Keçisi sayesinde bütün cinayetlerini, katliamlarını, semirme ve sömürme faaliyetlerini meşrulaştırıyorlar ve yer altı ve yerüstü kaynaklarını kendi güdümlerine alıyorlar. Libya’da Kaddafi onlar için bir günah keçisiydi, Irak’ta Saddam Hüseyin ve güya nükleer başlıklı füzeler onlar için bir Günah Keçisiydi, Suriye’de Esad onlar için bir Günah Keçisiydi. Bu figürler de tam Günah Keçisi olacak karakter ve mahiyette idi. Bakınız Siyonist İsrail Filistinlileri köleleştirmek için, onların topraklarını işgal etmek için, yeni yerleşim yerleri açmak için, başkenti Kudüs’e taşımak ve ezanları hopörlerden okunmasına engel olmak için bizatihi Filistinlileri Günah Keçisine dönüştürme peşinde. Bu sayede İsrail kendi yaptığı ve yapacağı her türlü cinayeti ve katliamı meşrulaştırmak istiyor. Maalesef yeni ABD yönetimi de İsrail’in bu tavırlarına siyasi, askeri, ekonomik payanda olma eğiliminde ve ABD de bilerek ve isteyerek tabiri caizse taammüden İsrail’in günahlarına Günah Keçisi olarak kendine rol biçmek istiyor. Acizane ve fakirane diyorum ki, emeklerin saygın olduğu, insanların onurlarının kutsandığı, değerlerin horlanmadığı, etnisitenin imtiyaz olmadığı, zulüm ve zalimliğin normalleştirilmediği, açlık ve sefaletin sıradanlaşmadığı, semirme ve sömürmenin kutsal bir misyon olarak kabul edilmediği, her türlü şiddetin reddedildiği, adalet ve barışın egemen olduğu, tüm dünyada kardeşliğin egemen olduğu, sermayenin imtiyaz olarak kullanılmadığı, silahların işlevsiz hale geldiği ... bir dünya hayal ediyor ve böyle bir dünya özlüyorum.   Geliniz, iletişimin zirve yaptığı bu dönemde, dünyayı bir barış limanına dönüştürelim. Problemlerimizi, sıkıntılarımızı, anlaşmazlıklarımızı konuşarak, sağduyu ile kimseyi ötekileştirmeden ve kimseyi Günah Keçisi yapmadan çözelim…
Ekleme Tarihi: 15 Şubat 2017 - Çarşamba
GÖKMEN

Günah Keçisi

Günah Keçisi


Günah Keçisi kavramı, suçsuz olduğu halde başkalarının suçu üzerine yüklenilen kişi ya da topluluğa verilen isimdir.


Günah keçisi kavramına çeşitli toplumlarda değişik zamanlarda rastlanır. Eski Ahit deki           (Tevrat) Keffaret Günü ayinlerinde Yahudi kavminin günahları simgesel olarak bir erkek keçiye yüklenirdi. Bu keçi kurayla seçilir ve Azazel adlı kötü ruhu yatıştırmak ve Yahudi kavmini günahlarından arındırmak için Kudüs dışında bir uçurumdan aşağıya atılırdı. Böylece kişiler veya Yahudi Toplumu günahlarından arınmış olurdu.


Antik Yunanistan da da veba ve benzeri afetleri hafifletmek ya da önleme amacıyla günah keçisi olarak insanlar kullanılırdı. Atinalılar, Thargelia Şenliği nde bir kadın ve bir erkek seçilir, şölenden sonra bu çift kentte dolaştırılır, ince yeşil dallarla dövülüp kent dışına sürülür ve orada büyük olasılıkla taşlanırlardı. Böylece kentin bir yıl boyunca kötü talihten korunacağına inanılırdı.


Yukarıda aktarmaya çalıştığım bilgileri herkes internet ortamından çok rahatlıkla elde edebilir. Günümüzde, inanç ritüellerinde ve toplumsal şenlik ve şölenlerde, yukarıda anlattığım tarzda bir uygulamanın olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Hatta böyle bir hadisenin değil vuku bulmasını, imasını bile asla kabul etmeyiz.


Ancak ülkemizde ve dünyada, gerek bireysel birçok hadisede ve gerekse toplumsal hadiselerin bir çoğunda en kolay yol; cürmü birine, bir gruba, bir siyasi yapıya, bir dini cemaate, bir sosyal amaçlı dernek veya vakıfa hemencecik havale edivermektir. Böylelikle öncelikle o problemi yok ettiğimizi sanıyoruz, problemi başkasına mal ederek sorunlardan kurtulduğumuzu zannediyoruz. Sorunlarla yüzleşmek yerine, sorunları hasır altı ediyor ve hiç kimsenin sorunlarımızı görmeyeceğini ve hatta sorunlarımızı  yok ettiğimizi zannediyoruz. Fakat daha sonra problemlerimiz büyüyerek ve devasa bir boyut kazanarak karşımıza çıkıyor ve biz problemimizi bir nevi ötelemiş ve o an için kafamızı deve kuşu misali kuma gömüyoruz.


Üç ile beş yaş arası çocukları düşünelim, küçük yaşlardaki kardeşler arası yaramazlıkları düşünelim, ilkokul çocuklarının sınıftaki bir eşyayı kırdıkları zamanki yaklaşımlarını düşünelim, ergenlik dönemi çocukların ergenlik kaynaklı tavır ve yaklaşımlarını ve bunların meydana getirdiği anormal tutum ve davranışları düşünelim, delikanlılık döneminde rajon kesme adına yapılan saçma hareketleri düşünelim, evlilikte ekonomik ve sosyal çalkantılar söz konusu olduğu zaman konuyu hemencecik anneye babaya veya kaynana ve kayınpedere havale ediveren çiftleri düşünelim, boşanma arefesindeki çiftlerin konuyu sağlıklı bir düzlemde masaya yatırmak yerine en kolay olan şeyi yaparak, karşı tarafa güvensizlik maskesini giydiriverenleri düşünelim, ihtiyarlamış kendisine evlatları tarafından bakılan büyük anne ve büyük babaların yaptıkları küçük yanlışları torunlara veya gelinlere havale etmelerini düşünelim;


bütün bunların temelinde insanlar sorunun özünü bulup çözüm üretmek  yerine, kolaycı yaklaşım sergileyerek topu taca atmayı veya hemencecik bir Günah Keçisi bulmayı tercih ediyor ve tabi ki meselemiz de çözülmüş olmuyor.


 


Meselenin bir başka boyutu ise gerçekten daha vahim bir durum arz ediyor. Belli zamanlarda milletimizin ve devletimizin hassasiyet-duyarlılık gösterdiği durumlar söz konusu oluyor. Terör hepimizin hassasiyet gösterdiği bir durum.


PKK’nın asker-polis ve sivil halkımıza karşı işlediği sinsi, kalleş ve iğrenç cinayetleri ve bunları şirin gösterme adına yaptığı ahlaksız eylemleri ve söylemleri,


DEAŞ’ın insanın kanını donduran cinayetleri ve bu cinayetleri işleme tarzı ve yine bu cinayetleri görsel olarak deşifre etmesi,


FETÖ’nün insanımızın milli, kültürel ve dini duygularını sömüren ve onları kullanarak ülkemiz ve milletimizi emperyalizmin uşağı haline dönüştürme çabaları hakikaten bir insan ve bu milletin bir ferdi olarak bizleri isyan ettiriyor.


Bütün bunlara rağmen, devlet ve millet olarak hepimizin aynı duyarlılığı, aynı hassasiyeti masum ve günahsız olan ve gerçekten terör örgütlerinin Günah Keçisi haline getirmek istediği insanlara karşı da göstermemiz gerektiğini özenle, ısrarla ifade etmemiz gerekiyor.


Meselenin bir başka boyutu ve bence en önemli boyutu ise, devletlerin ve özellikle emperyalist ve siyonist devletlerin kendi katliamlarını ve cinayetlerini, kendi sömürü düzenlerini, kendi semirme faaliyetlerini, kendi kültürel, siyasi ve sosyal ve ekonomik hegemonyalarını devam ettirebilmeleri adına bir Günah Keçisi arayışına girmeleridir. Ve o Günah Keçisi sayesinde bütün cinayetlerini, katliamlarını, semirme ve sömürme faaliyetlerini meşrulaştırıyorlar ve yer altı ve yerüstü kaynaklarını kendi güdümlerine alıyorlar. Libya’da Kaddafi onlar için bir günah keçisiydi, Irak’ta Saddam Hüseyin ve güya nükleer başlıklı füzeler onlar için bir Günah Keçisiydi, Suriye’de Esad onlar için bir Günah Keçisiydi. Bu figürler de tam Günah Keçisi olacak karakter ve mahiyette idi. Bakınız Siyonist İsrail Filistinlileri köleleştirmek için, onların topraklarını işgal etmek için, yeni yerleşim yerleri açmak için, başkenti Kudüs’e taşımak ve ezanları hopörlerden okunmasına engel olmak için bizatihi Filistinlileri Günah Keçisine dönüştürme peşinde. Bu sayede İsrail kendi yaptığı ve yapacağı her türlü cinayeti ve katliamı meşrulaştırmak istiyor. Maalesef yeni ABD yönetimi de İsrail’in bu tavırlarına siyasi, askeri, ekonomik payanda olma eğiliminde ve ABD de bilerek ve isteyerek tabiri caizse taammüden İsrail’in günahlarına Günah Keçisi olarak kendine rol biçmek istiyor.


Acizane ve fakirane diyorum ki, emeklerin saygın olduğu, insanların onurlarının kutsandığı, değerlerin horlanmadığı, etnisitenin imtiyaz olmadığı, zulüm ve zalimliğin normalleştirilmediği, açlık ve sefaletin sıradanlaşmadığı, semirme ve sömürmenin kutsal bir misyon olarak kabul edilmediği, her türlü şiddetin reddedildiği, adalet ve barışın egemen olduğu, tüm dünyada kardeşliğin egemen olduğu, sermayenin imtiyaz olarak kullanılmadığı, silahların işlevsiz hale geldiği ... bir dünya hayal ediyor ve böyle bir dünya özlüyorum.


 


Geliniz, iletişimin zirve yaptığı bu dönemde, dünyayı bir barış limanına dönüştürelim. Problemlerimizi, sıkıntılarımızı, anlaşmazlıklarımızı konuşarak, sağduyu ile kimseyi ötekileştirmeden ve kimseyi Günah Keçisi yapmadan çözelim…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ipekyoluhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
( (