( (
GÖKMEN
Köşe Yazarı
GÖKMEN
 

BENİ MAHVETTİ BU BAHAR HAVALARI

BENİ MAHVETTİ BU BAHAR HAVALARI Biraz duygusal bir yaklaşımın hepimizin yüreğine su serpeceğini düşündüğüm için bu şekilde bir başlangıç yapmak istedim doğrusu. Bugün 3 Mart 2015 tarihi, her tarafta olumlu bir meltem rüzgarlarının estiğini söylemek mümkün görünüyor. Yavaş yavaş havanın ısınmağa başladığı, eskilerin tabiri ile Cemre’nin havaya, sonra suya düştüğü en kısa zaman dilimi içerisinde de toprağa düşeceği hususundaki anlayışın, geleneksel bir algı olmaktan öte artık genel bir kabul olarak benliğimize yerleştiği bir zaman dilimi, elbette gönlümüzü ferahlatmaktadır. Gerçekten de kışın ağır soğuk taravmasına yakalanmış ve akabinden böyle küçük bile olsa güneşin ışınları ile yeniden dostluğumuzu pekiştirmemiz, O’nunla olan ünsüyetimizi yeniden hiç yüksünmeden ortaya koymamız oldukça manidardır, başkaları için olmasa bile benim için oldukça anlamlıdır. Yine hepimizin yakından bildiği üzere, baharın gelişi aynı zamanda bir uyanışın, bir silkinişin ve daha da ötesi  bir dirilişin sembolüdür. Ağaçların tomurcuklanmağa başladığı, sarı çiçeklerin karların altından başlarını gösterirken adeta heyelan altından kurtarılan insan misali başını gösterdiği, çiğdemlerin Yunus’un dili ile çiçeklerin en ala’sı olduğunu ısbatlamağa çalıştığı, sümbüllerin modern ismi ile kardelenlerin boynumuz bükük bile olsa asla zulme karanlığa, çirkefliğe boyun eğmeyeceğiz anlayışı ile koca kış kasvetini yok ettiği bir zaman diliminde, elbette mutlu olmamak mümkün değildir. Ve aynı zamanda baharın gelişi doğum sancılarının ve bizatihi doğumun habercisidir. Hatta ve hatta kış mevsiminin son ayı olan şubat ayı ile birlikte koyunlar kuzulamaya, keçiler oğlaklarını dünyaya getirmeye başlar. Türkiye’nin ve Dünya’nın siyasal yapısına bakacak olursak; genelde Dünya’nın özelde Türkiye’nin ciddi anlamda siyasal hadiselere gebe olduğunu söylemek için fazla kehanet göstermeye gerek olmadığını düşünüyorum. Özellikle Rusya ile Ukrayna arasındaki hadise çok ama çok ciddi sonuçları beraberinde getirebilecek bir vahamet arz etmektedir. Zira olayın bir Rusya boyutu, diğer tarafında  bir de Avrupa Birliği  boyutu bulunmaktadır. Problemin özünde de etnik unsurlar varmış gibi bir yaklaşım sergilense de, asıl problemin ekonomik ve siyasal çıkarlar olduğu gerçeği yatsınamaz. İlginç olan kısım ise, bu problemin varlığı  hem AB nezdinde hem Rusya nezdinde ve hem de ABD nezdinde bizim lehimize olan yeni oluşumlara zemin hazırlamasıdır. Çünkü AB, bize ancak, karar süreci dışındaki bir AB üyesi olma hususunda yeşil ışık yakıyor. Türkiye’den vazgeçemiyor, Türkiye’siz bir AB’nin Medeniyetler Arası çatışma sürecine zemin hazırlayacağını çok iyi biliyor. Türkiye’nin siyasal  ve sosyal istikrarının gerekliliğini mutlak önemsiyor, Türkiye’nin bir enerji arteri haline gelmesini hem istiyor ve hem istemiyor.  Türkiye’nin istikrarı onların enerji güvenliğini de yakından ilgilendirdiğini de çok iyi biliyor. Ayrıca AB’nin Türkiye’den asla ama asla vazgeçmeyeceğini veya vazgeçemeyeceğini biz çok iyi biliyoruz. AB Türkiye’yi ayrıcalıklı ekonomik bir ortak olarak bünyesine almak istiyor ama karar merciinin dışında olmak kaydı ile. Rusya ise tarihi amaçlarından hiç vazgeçmemiş görünüyor, saplantı haline gelen sıcak denizlere inme ve oralara egemen olma hayali, Rusya’nın bekraundunda sanırım geçmişte vardı bugün de var ve yine sanırım gelecekte de hep olacak. Ancak Rusya AB ve Rusya Ukrayna ilişkilerinin bozulması Türkiye İle Rusya’yı birbirine yaklaştırdı. Rusya artık enerji transferini Türkiye üzerinden yapmak istiyor.  Türkiye’nin Ortadoğu ve Afrika açılımı noktasındaki ısrarcı ve akılcı yaklaşımı, söylemek gerekirse hem Batıyı hem Doğuyu ve hem de üçüncü ülkeleri derin bir endişeye sevketmektedir. Çevresindeki ülkelere karşı tarihi bir sorumluluğu olan ve görev misyonu olan Türkiye, içinde bulunduğu paktlara (NATO gibi) karşı sorumluluğu olan bir Türkiye, tarihi misyonu ve gelecek vizyonu olan bir Türkiye, ülkemiz üzerinde sü-i emelleri olanlar için bir metafor- karabasanı gibi duruyor. Diğer taraftan Türkiye’nin en önemli problemi olarak görülen terörü bitirme konusunda ortaya koyduğu özgün, yerel ve insiyatifi irade, Osmanlının son dönemlerinden beri  ‘hasta adam’ diye nitelenen  Türkiye’ nin  cerahatlarından kurtulması adına attığı önemli bir adımdır. Bu atılan adım birileri tarafından eleştirilse de, küçük görülse de İlahi nusreti celbedecek hüviyette bir girişimdir. Son gelişmeler  her türlü örgütsel  ve O’nun siyasi uzantılarının sabotaj, engelleme ve öngörüsüzlüklerine rağmen süreç devam etmiş  ve tren raydan çıkmamıştır. Üstelik baharın gelmesi ile birlikte tren YHT (Yüksek Hızlı Tren) özelliğine bürünmüştür. Tren her türlü yoluna devam edecektir. Ray alt yapısındaki aksaklıkların ivedilikle giderilmesi veya raylardaki her türlü olumsuzluğa rağmen YHT’nin hızını kesmeyecek ve raydan çıkmayacak  bir teknolojik donanıma sahip olması gerekir.  Daha çok şey yazabilir ve söyleyebilirim ama gerçekten mahvetti beni bu bahar havaları…
Ekleme Tarihi: 04 Mart 2015 - Çarşamba
GÖKMEN

BENİ MAHVETTİ BU BAHAR HAVALARI

BENİ MAHVETTİ BU BAHAR HAVALARI


Biraz duygusal bir yaklaşımın hepimizin yüreğine su serpeceğini düşündüğüm için bu şekilde bir başlangıç yapmak istedim doğrusu.


Bugün 3 Mart 2015 tarihi, her tarafta olumlu bir meltem rüzgarlarının estiğini söylemek mümkün görünüyor.


Yavaş yavaş havanın ısınmağa başladığı, eskilerin tabiri ile Cemre’nin havaya, sonra suya düştüğü en kısa zaman dilimi içerisinde de toprağa düşeceği hususundaki anlayışın, geleneksel bir algı olmaktan öte artık genel bir kabul olarak benliğimize yerleştiği bir zaman dilimi, elbette gönlümüzü ferahlatmaktadır.


Gerçekten de kışın ağır soğuk taravmasına yakalanmış ve akabinden böyle küçük bile olsa güneşin ışınları ile yeniden dostluğumuzu pekiştirmemiz, O’nunla olan ünsüyetimizi yeniden hiç yüksünmeden ortaya koymamız oldukça manidardır, başkaları için olmasa bile benim için oldukça anlamlıdır.


Yine hepimizin yakından bildiği üzere, baharın gelişi aynı zamanda bir uyanışın, bir silkinişin ve daha da ötesi  bir dirilişin sembolüdür. Ağaçların tomurcuklanmağa başladığı, sarı çiçeklerin karların altından başlarını gösterirken adeta heyelan altından kurtarılan insan misali başını gösterdiği, çiğdemlerin Yunus’un dili ile çiçeklerin en ala’sı olduğunu ısbatlamağa çalıştığı, sümbüllerin modern ismi ile kardelenlerin boynumuz bükük bile olsa asla zulme karanlığa, çirkefliğe boyun eğmeyeceğiz anlayışı ile koca kış kasvetini yok ettiği bir zaman diliminde, elbette mutlu olmamak mümkün değildir.


Ve aynı zamanda baharın gelişi doğum sancılarının ve bizatihi doğumun habercisidir. Hatta ve hatta kış mevsiminin son ayı olan şubat ayı ile birlikte koyunlar kuzulamaya, keçiler oğlaklarını dünyaya getirmeye başlar.


Türkiye’nin ve Dünya’nın siyasal yapısına bakacak olursak; genelde Dünya’nın özelde Türkiye’nin ciddi anlamda siyasal hadiselere gebe olduğunu söylemek için fazla kehanet göstermeye gerek olmadığını düşünüyorum.


Özellikle Rusya ile Ukrayna arasındaki hadise çok ama çok ciddi sonuçları beraberinde getirebilecek bir vahamet arz etmektedir. Zira olayın bir Rusya boyutu, diğer tarafında  bir de Avrupa Birliği  boyutu bulunmaktadır. Problemin özünde de etnik unsurlar varmış gibi bir yaklaşım sergilense de, asıl problemin ekonomik ve siyasal çıkarlar olduğu gerçeği yatsınamaz. İlginç olan kısım ise, bu problemin varlığı  hem AB nezdinde hem Rusya nezdinde ve hem de ABD nezdinde bizim lehimize olan yeni oluşumlara zemin hazırlamasıdır.


Çünkü AB, bize ancak, karar süreci dışındaki bir AB üyesi olma hususunda yeşil ışık yakıyor. Türkiye’den vazgeçemiyor, Türkiye’siz bir AB’nin Medeniyetler Arası çatışma sürecine zemin hazırlayacağını çok iyi biliyor. Türkiye’nin siyasal  ve sosyal istikrarının gerekliliğini mutlak önemsiyor, Türkiye’nin bir enerji arteri haline gelmesini hem istiyor ve hem istemiyor.  Türkiye’nin istikrarı onların enerji güvenliğini de yakından ilgilendirdiğini de çok iyi biliyor. Ayrıca AB’nin Türkiye’den asla ama asla vazgeçmeyeceğini veya vazgeçemeyeceğini biz çok iyi biliyoruz. AB Türkiye’yi ayrıcalıklı ekonomik bir ortak olarak bünyesine almak istiyor ama karar merciinin dışında olmak kaydı ile.


Rusya ise tarihi amaçlarından hiç vazgeçmemiş görünüyor, saplantı haline gelen sıcak denizlere inme ve oralara egemen olma hayali, Rusya’nın bekraundunda sanırım geçmişte vardı bugün de var ve yine sanırım gelecekte de hep olacak. Ancak Rusya AB ve Rusya Ukrayna ilişkilerinin bozulması Türkiye İle Rusya’yı birbirine yaklaştırdı. Rusya artık enerji transferini Türkiye üzerinden yapmak istiyor. 


Türkiye’nin Ortadoğu ve Afrika açılımı noktasındaki ısrarcı ve akılcı yaklaşımı, söylemek gerekirse hem Batıyı hem Doğuyu ve hem de üçüncü ülkeleri derin bir endişeye sevketmektedir. Çevresindeki ülkelere karşı tarihi bir sorumluluğu olan ve görev misyonu olan Türkiye, içinde bulunduğu paktlara (NATO gibi) karşı sorumluluğu olan bir Türkiye, tarihi misyonu ve gelecek vizyonu olan bir Türkiye, ülkemiz üzerinde sü-i emelleri olanlar için bir metafor- karabasanı gibi duruyor.


Diğer taraftan Türkiye’nin en önemli problemi olarak görülen terörü bitirme konusunda ortaya koyduğu özgün, yerel ve insiyatifi irade, Osmanlının son dönemlerinden beri  ‘hasta adam’ diye nitelenen  Türkiye’ nin  cerahatlarından kurtulması adına attığı önemli bir adımdır. Bu atılan adım birileri tarafından eleştirilse de, küçük görülse de İlahi nusreti celbedecek hüviyette bir girişimdir. Son gelişmeler  her türlü örgütsel  ve O’nun siyasi uzantılarının sabotaj, engelleme ve öngörüsüzlüklerine rağmen süreç devam etmiş  ve tren raydan çıkmamıştır. Üstelik baharın gelmesi ile birlikte tren YHT (Yüksek Hızlı Tren) özelliğine bürünmüştür. Tren her türlü yoluna devam edecektir. Ray alt yapısındaki aksaklıkların ivedilikle giderilmesi veya raylardaki her türlü olumsuzluğa rağmen YHT’nin hızını kesmeyecek ve raydan çıkmayacak  bir teknolojik donanıma sahip olması gerekir.


 Daha çok şey yazabilir ve söyleyebilirim ama gerçekten mahvetti beni bu bahar havaları…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ipekyoluhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
( (