Bir bardak suda fırtına koparılıyor. Bir CHP milletvekilinin sözleri çarpıtılarak üzerinde tepinerek ucuz milliyetçilik yapılıyor. Sanki daha dün diyebileceğimiz bir tarihte her türlü milliyetçilik ayaklarımızın altında diyen başkaları gibi.
Halbuki o milletvekilin Ordu'ya ait tank Palet fabrikasının satılmasından duyduğu üzüntünün tepkisini dile getirdiğini onu eleştirenler de biliyor.
Ama ekonomi konuşulacağına bir CHP milletvekilinin sözlerinin tartışılması iktidar açısından daha tercih edilir bir durum.
Son yıllarda Saray'ın hiç değişmeyen taktiği hep suçlayarak muhalefeti savunma pozisyonunda tutmak oldu. Muhalefet hep savunmada, iktidar hep taarruzda. Ekonomik krize, Korona ile ilgili söylenen yalanlara, satılan fabrikalara, mahiyeti bilinmeyen Şehir Hastaneleri ihalelerine rağmen sanki bunların sorumlusu Saray değilmiş gibi hep muhalefeti konuşuyoruz.
Muhalefet bir türlü en iyi savunmanın taarruz olduğunu öğrenemedi.
Düşünebiliyor musunuz, PKK ile masaya oturan, HDP ile iş tutan iktidardı, ama suçlanan muhalefet.
FETÖ'ye devletin kapılarını açan, ne istediler de vermedik diyen iktidar, hesap vermesi istenen muhalefet.
Sanki Tank palet fabrikasını Saray satmadı da CHP sattı.
Muhalefetin doğru bir stratejisi olsa iktidar kendini savunacak mecali bile kendinde bulamaz.
Kimse Ordunun düşmanı değil, Türk ordusunu da dünyada satın alabilecek bir değer yoktur. Lakin keşke Genel Kurmay bugün gösterdiği tepkiyi Tank Palet fabrikası satıldığında da gösterseydi. Tek taraflı tepki siyasallaşmanın bir karinesidir. TSK siyasetten kutup yıldızı kadar uzak olması gereken bir değerimizdir. Onu yönetenlerin bu şuur ve hassasiyetle hareket etmesi gerekir.
Katar Müslüman'mış da karşı çıkanlar ondan karşı çıkıyorlarmış. Müslim veya gayri Müslim, ülke için stratejik değeri olan kurumlar kimseye satılamaz. İran'da Müslim ama Suriye'de karşı karşıyayız, Ermenistan/Azerbaycan savaşında hangi tarafta yer aldığını gördük. Arabistan, BAE gibi ülkeler de Müslüman ama bugün karşımızdalar. Ülke yönetenler şu kardeşimiz bu kardeşimiz, öyleyse her şeyimizi açarız tedbirsizliğinden vaz geçmelidirler. Vatan coğrafyasına gösterilmesi gereken hassasiyet herkese karşı olmalıdır. Katar bir devlet bile değil, bir kabile oluşumu. Siyasetçinin görevi Türkiye merkezli düşünmektir. Bilelim ki İslam dünyasının selameti bile Türkiye'nin güç ve caydırıcılığının büyümesine bağlıdır. Müslüman sermayesi diye her şeyimizi satabiliriz gibi bir kural olamaz. Katar kadar Doğu Türkistan'da Müslüman'dır. Hareket noktası İslam ise niçin bir defa bile Çin zulmü telin edilmemiş, uluslararası zeminlerde dile getirilmemiştir? Mesele Müslümanlık değil, Müslümanlığı iktidarda kalmak için kullanmaktır.
Her devletin kendinden başkalarına kapalı alanları vardır. Bunlar paranın ve hiç bir gücün alamayacağı ve giremeyeceği alanlardır.Devletleri devlet yapan da budur. Bakkal dükkanı gibi, her şeyini raflara koyup, satılığa çıkaran bir ülke sadece devlet olma vasfını kaybetmez, itibarını da kaybeder. Ne yazık ki Türkiye bugün her varlığını raflara dizmiş, müşteri bekleyen bir bakkal dükkanı gibi duruyor. Parayı basanın alamayacağı hiç bir şey yok. Saray iktidarı sadece ekonomiyi bitirmedi devlet olma haysiyetimizi de zedeledi. Bu zihniyetle geçen her dakika ülkenin geleceğinin biraz daha ipotek altına alınması ve kaybedilmesidir. Bu iktidarın gitmesinden başka hiç bir reform Türkiye'yi kurtaramaz.