Salatalığın kilosunun 30, domatesin 18 TL olduğu bir ülkede hala her şey yolunda gidiyor demek için kör, sağır ve vicdansız olmak gerekiyor. Elektrikten, doğalgazdan, akaryakıt fiyatlarından hiç bahsetmiyorum. Bir de Sn Cumhurbaşkanı bizde elektrik fiyatları Avrupa'dan ucuz demiyor mu? Sanki buradaki insan Avrupalı maaşı alıyor da elektrik fiyatları da ona göre belirleniyor. Nijeryalı kadar maaş veren bir ülkede Avrupalı gibi elektrik, akaryakıt fiyatı almak o ülke insanına zulümdür. Avrupalı kadar maaş ver, elektrik/akaryakıt fiyatlarını da onlar kadar yap. Asgari ücretin 1500 Euro olduğu bir ülkede benzinin litresinin 1.6 Euro olmasının önemi var mı? 1500 Euro ile 937 Litre benzin alırsınız. Asgari ücretin 4253 TL olduğu Türkiye'de ise bu para ile 15.17 TL litre fiyatı üzerinden ancak 280 litre benzin alabilirsiniz. Vatandaşa Almanya gibi 937 litre benzinin ederi kadar maaş ver, fiyatını da onların fiyatıyla eşit tut. Buna kim itiraz edebilir? Ama ne yapılıyor, Avrupa'da akaryakıt bizden pahalı deniliyor, gerisi olan asgari ücret bizim 5.5 katımız denilmiyor.
Partiler ülkeye hizmet için kurulurlar. Hiç biri kutsal değildir. Yönetebildikleri ölçüde destek görürler. Doğru olan budur. Bizde ise tam tersidir, vatandaş hem şikayet eder, hem de şikayet ettiğine oy verir. Çünkü partiyi parti gibi görmez, ona onda olmayan anlamlar yükler, dinle, milliyetçilikle özdeşleştirir, hepimiz gibi insan olan ve bir çok zaaflarla malul olan liderlere kutsiyet izafe eder.Yani bilinen ifadeyle helvadan putlar yapıp tapınmaya başlar.
AKP'de uzun süre siyaset yaptım, ben vatandaşın bir kısmının ona yüklediği, kutsallığı,İslamiliği, dindarlığı asla görmedim. Parti kadrosunu bir arada tutan bir davaya mensubiyet değil, ortak çıkarların öyle gerektirmesiydi. Nitekim son yıllarda yaygınlaşan 5-6 maaş rezaleti böyle bir zihniyetin sonucudur. Artık kimse -dava -diye bir arada tutulamıyor. Menfaate boğularak, maddi imkanlar sonuna kadar açık tutularak elde utuluyor. İnsanlar kaçmasın diye havuç ve sopa politikası izleniyor. Bu mekanizmanın dişlilerine bir defa takılan kendisini kurtaramıyor. Zaten iktidara böyle hırsla sarılmanın arkasında da bu mekanizmanın içine girmenin yarattığı suçluluk duygusu ve hesap verme korkusu var.
Bu saatten sonra her şey vatandaşın elindedir.Bu zam yağmuruna destek vererek ya kendi felaketinin sorumlusu olacak ya da aklını başına devşirip bu başarısız siyasetin hesabını soracaktır. Evine ekmek götüremez hale gelen bir topluluk daha hala bu pahalılığı, bu sefaleti alkışlıyorsa ona hak etmişsin derler. Çarenin kendisi olduğunu Milletimiz farkına varmış idrakına ulaşmalıdır.Zaten ülkeyi bu hale getirenler de vatandaşın bu körlüğüne, saplantılı siyaset anlayışına güveniyorlar. Ne yaparsak yapalım bu halk bizi alkışlar rahatlığı ile hareket ediyorlar.
Siyasetin esas belirleyicisi, esas aktörü vatandaştır.Bu artık iflas etmiş, yönetme kabiliyetini kaybetmiş hükümeti gönderecek olan da yerinde tutacak olan da vatandaştır. Vatandaş ya 'zamlara devam, hükümete selam' diyecek, yahut 'artık yeter, düşün yakamızdan' diyecektir.