Toplumla devlet arasındaki en güçlü bağ adalet yoluyla kurulur. Adaletle vatandaşlık bağı arasında doğrudan bir ilişki vardır. İnsanlar geleceklerine güvenle bakmak, her hangi bir haksızlık karşısında hukuklarının korunacağından emin olmak isterler. Devlet bu güveni veriyor, güçlü bir adalet sistemine sahipse devletle vatandaşa arasındaki ilişki güçlüdür.
Bugün bir çok sorunu konuşuyoruz. Terör sorunu, ekonomik kriz, rüşvet, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırmak gibi. Dikkatle incelendiğinde bu sorunlarının hepsinin adaletle ilişkisi olduğu görülecektir. Doğru işleyen bir adalet mekanizmasında rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık mutlaka cezasını bulur, terör karşılıksız kalmaz, kimse korku içinde olmaz, herkes yarınına güvenle bakar.
Bir yerde yaygın rüşvet varsa aslında bir adalet sorunu var demektir.
Bir yerde hırsızlık, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma varsa orada bir adalet sorunu var demektir.
Örnekleri çoğaltmak mümkün, geçmişten devralınan problemlerin birçoğunun arkasında da adalet terazisini bozmaktan yatan sıkıntılar vardır. Terazi bir defa bozulmaya görsün, o bozuldukça toplumla devlet arasındaki ilişki de bozulur.
28 Şubat sürecinde hakimler/savcılar askerlerden brifing almıştı diye kıyamet kopmuştu. O gün yapılanlar doğru değildi ama askerin tüm yaptığı bilgilendirmekti. Bir zorlama, icbar etme iradesi gözükmüyordu. Bugün öyle mi? Düğün salonundan çıkıp Saray'a giden yargı insanları var, sosyal medyada partizanlık yapan, tarafsızlığı unutan hukukçular var. Aynı suçu işleyen iktidar başka muhalefete başka tarife uygulayan hakimler var. Düşünebiliyor musunuz, Zarap Amerika'da bas bas rüşvet dağıttı diye bağırıyor, yargının kılı bile kıpırdamıyor. Çünkü iddia doğruysa yargının muhatabı olacak olanlar iktidarın şu veya bu katmanında görev alanlar. Onun için kimsenin sesi çıkmıyor. 800 Milyon dolar dağıttım -eski parayla 6 katirilyon- diyor, yargı üç maymunu oynuyor. Onun için kamuoyu araştırmalarında yargıya güven her gün biraz daha aşağılara iniyor.
Devlet adaletle inşa edilir, adaletle yaşar, adaletsizlikle yıkılır. Temel sorunumuz bugün adaletin vatandaşa güven vermemesidir. Emir komuta ile çalışan, arkasında Trump'ı, Merkel'i olanın çıktığı arkası olmayanın mahpuslarda unutulduğu bir sistem ülkeyi hiç bir yere götürmez. Adaletsizlik sadece asayişsizliği, ahlaksızlığı beslemez, ekonomiyi de etkiler. Son yıllarda yabancı sermayenin hızla kaçmasının arkasında da -sermaye kaybına- neden olabilecek hukuk güvensizliği yatıyor. Yakın geçmişte bu ülkede terörist, hain, Fetöcü, Etöcü, PKK'lı ilan edilenlere bakın ne dediğimi anlarsınız. Düşünün ki soğanı, patatesi bile hain, ticaretini yapanları terörist ilan eden bir ülkeyiz. Yeterince üretim olmadığı için soğan darlığı -soğan teröristi- gibi yeni bir terörist tipinin terör literatürüne girmesine neden olmadı mı?
İktidarımızı, saltanatımızı uzatmak için adaleti yok ettik. Şimdi acı acı faturasını ödüyoruz. Bu sarmaldan kurtulmak için ya kuvvetler ayrılığını sağlayıp, yargıyı bağımsız hale getireceğiz yahut AKP yaşasın da isterse memleket batsın diyeceğiz.