Siyasal bilinç dediğimiz şey, desteklediğiniz partinin yanlışlarını, karşı olduğunuz partinin doğrularını görebilmek ve yanlış yapanı sandıkta cezalandırmaktır. Parti ve liderlere bağlanmak yerine ülke ve millet menfaatlerine bağlanmaktır.
Bu ölçüler içerisinde baktığımızda yüksek bir siyasal bilinçten söz etmek mümkün değil. En büyük politik yanlışlar bile insanların tercihlerini değiştirmeye yetmiyor. Çoğu kişi, yaşadığı acı gerçekliği bile idrak edemiyor, efsunlanmışçasına saplantılarının peşinden gidiyor. Öyle olmasa bugünün iktidarının yerinde çoktan yeller esiyor olurdu.
ANASOL-M hükümeti döneminde yaşanan ekonomik krizi hatırlayın, 2002 seçimlerinde seçmen iktidar partilerinin tümünü baraj altında bırakmış, en büyük parti DSP'yi tarihten silmişti. Bugün daha ağır bir kriz var, ona eşlik eden ahlaki kriz, ekonominin sarstığı toplumu daha da kötüleştiriyor. Buna rağmen siyasi eğilimler değişmiyorsa bir insan sorunumuzun da varlığını kabul etmek zorundayız.
Siyaset toplumu iyi yönetmek, ülke problemlerine çare bulmak için yapılır. Vatandaş da partilere bu gerçekten hareketle destek verir, yahut vermez. Bizde giderek başarı veya başarısızlık önemsizleşiyor. Partilere daha çok renklerinden, oluşturduğu imajdan dolayı destek veren muhasebe yeteneğini kaybetmiş kitleler oluşuyor. Futbol takımlarına verilen destek nedensizdir, nihayetinde spor kulüpleri birer eğlence vasıtasıdır. Kazanmalarının veya kaybetmelerinin ülkeye bir maliyeti yoktur. Bütün yaptıkları taraftarlarında bir tatmin duygusu yaratmaktır. Bugün partiler de aynı nedensizlikle tutuluyor. Ben partimden vazgeçmem söylemi, iyice irdelendiğinde çok şeyden vazgeçme imasını barındırır. Oysa vazgeçebilmeliyiz, partiler, liderler, siyasi kadrolar vazgeçilmez değildir. Vazgeçilmez olan, iyi ve ahlaklı yönetim, demokrasi, adalet, ülke ve millet menfaatleridir.
Hep söyleriz, demokrasilerde esas belirleyici insandır. Kötüyü iyiye, iyiyi kötüye çevirecek olan insanlarımızın tercihleridir. Bir toplum onca yanlışa, eksiğe, yalana, talana rağmen halini değiştirmiyor, tercihlerini gözden geçirmiyorsa onun halini değiştirecek başka bir mekanizma yoktur. Kendi eliyle akıbetini hazırlayanların ülkeyi ve kendilerini düşürdükleri durumdan şikayet etmeye hakları yoktur.
Galiba siyasette en ıskaladığımız konu bu. Artık kötü yönetimi görünce siyasi konumunu değiştiren siyasal bilinci yüksek bir halk yok. Bu kriz, bu aldatma ve gösteriş siyaseti başka bir ülkede olsa bin defa iktidarlar değişir, yeni kadrolar iş başına gelirdi. Partilerin put, liderlerin kült haline geldiği toplumlarda bu çok zordur. Hâlbuki bunun en çok İslam toplumlarında geçerli bir durum olması gerekirdi. La ile başlayan kelimeyi tevhit bütün putlaştırmaları ret ederek başlar. İslam toplumu mitlerin, kültlerin, putların toplumu olamaz değil mi? Ama en çok bizde var. Çünkü aslında İslam'ı da bilmiyoruz, İslam'ı kalkan yapanlar zaten bilmezliğimizden yararlanarak icrayı siyaset ediyorlar.
İnsanlar hallerini değiştirmedikçe yüce Allah oların durumunu değiştirmez. Böyle bir topluma böyle bir siyaset. Siyasi değişim ancak toplumsal değişimle mümkün. Temel meselemiz insan olmalıdır, aksi takdirde bu çürüme ve çözülme derinleşerek devam edecektir.