“Türkiye sahipsiz” derken şüphe duyuyordum.
Ama artık bende kesin kanaat oluştu.
Türkiye sahipsiz ve pandemi döneminde tüm sektörler birer birer batıyor.
Türkiye adeta ölüyor.
Yakında Türkiye’yi kimsesizler mezarlığına gömerlerse şaşırmayın diyorum.
Ortalıkta cirit atan, Covid-19 virüsü jet hızıyla yayılıyor.
Önüne geleni öldürüyor.
Şahmış, padişahmış, kralmış vezirmiş dinlemiyor.
Kimi eline geçirirse bir güzel hakkından geliyor.
Dünyanın bir çok ülkesi bu illetle mücadele etmek için akla gelmedik önlemler alıyorlar.
Milyonlar evlerine kapandı.
Herkes “Maskeli Suvari Zorro” gibi gezer oldu.
65 yaş üzeri ise sanki bu yayılmanın tek sorumlusu gibi Haziran ayından bu yana evlere tıkıldı.
Kimi kimsesi olmayan yaşlı insanlar ise ihtiyaçlarını görecek kimse veya geçinecek paraları olmadığı için evlerinde sessiz sedasız öldüler ve ölüyorlar.
Yetkililer “Yardım ediyoruz” dediler.
“Evlere hizmet götürüyoruz” dediler.
Benim yaşım ileri ve “kapısı çalınacaklar’ kategorisindeyim.
Ama kapımı bir Allah’ın kulu aylardır çalmadı.
Pandemi yüzünden apartman toplantıları bile iptal edildi.
Düğünler, dernekler gibi toplantıların alayı yasaklandı.
Oğlumun düğününü bile iptal ettik, pandemi sonrasına bıraktık.
Hatta sokakta sigara içmek, sandviç yemek bile yasaklandı.
İstiklal Caddesi’nde sağdan gidip soldan geliniyor.
Caddeye girişte 7 bin kişiyle kısıtlama konuldu.
Yasakların saatleri o kadar çoğaldı ve karmaşık ki hangi birine uyacağımı bilemediğim için “En iyisi evde oturmak” diyerek kapı dışarı çıkmıyorum.
Ama…
Dedim ya burası Türkiye…
Herşeyin cılkını çıkarmada üstümüze yoktur.
Rahmetli Turgut Özal, Türkiye Komünist Partisi mensuplarına Türkiye’ye gelme izni çıkardığında “Aman ne yapıyorsun?” diye eleştirilmişti.
Özal bunu soranlara “merak etmeyin onlar Türkiye’ye gelince kaybolurlar. Yurtdışında daha güçlüler. Bizim toplum kural çiğnemede ve adam öğütmede ustadır. Türkiye’ye geldiklerinde kısa sürede TKP’nin varlığını bile duyamazsınız?” demişti. Nitekim öyle oldu…
Ayrımcılığın, kayırmacılığın, yandaşlığın zirve yaptığı ülkede yaşıyoruz.
Önümüze bir haber düştü
Herşeyin yasak olduğu, Çumhurbaşkanı’nın, Sağlık Bakanı’nın, doktorların ve diğer yetkililerin adeta halka yalvararak “Ne olur bir araya gelmeyin. Sokağa çıkmayın. Maske takın. Bu işi başka türlü engelleyemeyiz” dediği dönemdeyiz Ama 7 Aralık günü İstanbul Hilton Bomonti Oteli’nde “Altın Marka Ödülleri” töreni yapılmış.
İnsanlar bir araya gelmiş. Kimisi maske takmış, kimisi takmamış.
Sosyal mesafe hak getire...
Öte yanda ise evinde toplanıp eğlenenlere yağmur gibi ceza yağıyor.
Ama sadece Türkiye’de değil, dünyada her sektörün battığı, “başarı oranının” sıfır olduğu ve sektörlerin kan ağladığı, milyonların işsiz kaldığı kabus gibi 2020 yılında “başarı ödülleri” verilmiş.
Habere göre “Altın Marka Ödülleri”ni yandaş medya ve kuruluşlar düzenlemiş...
Habere bakalım:
Bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilen Altın Marka Ödülleri, dün akşam sahiplerini buldu. İstanbul Marka ve Kariyer Zirvesi, sektörün devlerini ağırladı. Canlı yayınlanan organizasyonda, 'Pandemi Sürecinde Markalaşma Gıda ve Dijital Dünya' paneli düzenlendi.
Pandemi koşullarına göre organize edilen 4.Türkiye Altın Marka Ödülleri'nin hemen öncesinde dev isimler yaklaşık yarım saatlik bir panelde, tüm dünyayı etkileyen pandemi sürecinin sektörlerine etkileri başta olmak üzere birçok konuya değindi.
Haberin devamında
Bazı sektörler hariç turizm başta olmak üzere dibe batan ve türlü atraksiyonlarla çıkış yolu arayan kuruluşlara “2020 yılının başarılısı” olarak 4.Türkiye Altın Marka Ödülleri' verilmiş...
Pes doğrusu...
Dünyada batan sektörlere ve kuruluşlara ‘başarı’ ödülleri veren tek ülkeyiz herhalde...
Hele Covid-19 kabusunun sadece Türkiye’yi değil dünyayı allak bullak ettiği dönemde bu ödüller çok komik kaçtı.
Ama bizim beklentimiz başka...
Hem kendimi hem de toplum sağlığını düşünüyorum.
Bu törene nasıl izin verildi?
Neden, İçişleri Bakanlığı’nın emniyet güçleri bu töreni denen basmadı ve herkese ceza yazmadı.
Bu ülkede koronavirüs yayılmasının tek sorumlusu 65 yaş üzeri olanlar mı?
Yoksa apartman toplantısı yapmak isteyen sakinler mi?
Töreni düzenleyenlerin korona ile anlaşmaları mı var?
Emniyet güçleri uyuyor mu?
Bizden olmayana dokun...
Bir araya geliyorsa bas cezayı...
Bizden olana dokunma...
Ne isterse yapsın...
Ayrımcılığın böylesini hiç görmemiştik.
İnsanlar ölüyor. Bu işi şakası yok!
Bakalım daha neler göreceğiz...
Yazıyı bitirmeden hatırlatalım...
Hacdan dönen 5 bini aşkın hacıyı kontrol etmeden köylere kadar gönderdiler ve korona önce oralarda patladı...
Koronanın nereden vuracağı belli olmaz.
Şimdi ödül törenine katılanları 14 gün bekleyelim...
Öpüştüler, koklaştılar ve koronayla halvet oldular...
Bir ülkede yasak ya herkese koyular, ya da koyulmaz.
Başıbozuk davranılırsa sonunda her şey kontrolden çıkar.
Bu anlayışla, korona Türkiye’de daha çok kişinin canını alır.