( (
      Mehmet Ali KULAT
Köşe Yazarı
Mehmet Ali KULAT
 

TÜRKÇE OLİMPİYATLARI 2014

Fethullah Gülen Hocaefendi’ye ilk ABD’ye gittiğinde önemli bir Amerikalı gazeteci, “dünyanın her tarafına okullar açmaktaki hedefiniz nedir?” diye sormuş, muhtemelen İslam’ı yaymak, cihat vb. gibi bir cevap ummuştu. Böylece özellikle dünya muvazenesinde söz sahibi ülke kamuoylarını peşinen önyargıyla etkilemek, 21. yüzyılın en önemli hareketini akamete uğratmak hedefleniyordu. Ama cevap hiç kimsenin itiraz edemeyeceği sadelikteydi “Dün ABD’nin / Avrupa’nın bizim ülkemizde okullar açarken niyeti/hedefi ne idiyse bizimde hedefimiz odur.” Bugün dünyanın dört bir yanında açılan okullar; modern dünyaya, dünya muvazenesinde söz sahibi olduğumuz tarihi arka planda olduğu gibi, Mevlana’ların, Hacı Bektaş-ı Veli’lerin, Yunus Emre’lerin sevgi ve huzur dilini, Şeyh Edebali’nin “insanı yaşat ki alem yaşasın!” felsefesini, yaban hayvanlarının açlıktan ölmemesi için vakıflar kuran Osmanlı’yı yeniden imar ve inşa çabasıdır. Anadolu’nun hasbi ve diğergam insanları dün akıncılar halinde gittikleri coğrafyaları geçip, Kızılelma ülküsünü aşarak, modern dünyanın en büyük sevgi destanını yazıyorlar. Mütevazı imkânlarla haritada varlığını bilmedikleri coğrafyalara, gönüllerinin sesini çığlık çığlık taşıyan bu gül yüzlü pırlanta nesiller gittikleri yerlerde çoğunlukla çok zor şartlarda insanlığı yeniden inşa ediyorlar. Bu okullardan yetişen; kendileri, aileleri, ülkeleri ve insanlıkla hatta kâinatla barışık özgüven sahibi nesiller, bu okullarda kendi milli dillerini öğrendikleri gibi gönül ve sevgi dili Türkçemizi de öğreniyor / öğrenecekler. Öyle ki dün hayalini kuramadığımız bir hızla farklı renk / ırk ve milliyette, farklı din ve inanç çevrelerinden nesiller bizi bizim dilimizle tanıyacak ve anlayacaklar. Bu durum öyle ciddi bir tanıtım lobisidir ki maddi değerini hesap etmek mümkün değildir. Ülkemizde yapılan ve artık gelenekselleşen Türkçe olimpiyatları; bu okulların imar ve inşasına katkı sağlayan cömert Anadolu insanına, serptikleri tohumun bereketli meyvesini sunma çabasıdır ki bir eğlence programını seyrederken ağlayan insanları görmek bu ruh halinin yansımasıdır. Her yıl biraz daha geniş bir coğrafyada sevgi dilini öğrenmiş nesilleri izlemenin, “bin yıl dünya muvazenesinde söz sahibi olmuş insanımız”da oluşturduğu mutlu ruh hali, tarihi misyonlarını hatırlamaları anlamına geliyor. Bu arada Türkçe olimpiyatlarının katılımcı ülke sayısı çoğalırken bu olimpiyatların branş sayısında ve gösteri yapılan şehirlerimizin de sayısı artıyor. 20-30 yıl önce Kabe’de emr-i İlahi’ye ittibaen hac yaparken aynı saftaki hacılarla Arapça ya da Türkçe değil, İngilizce konuşmak / diyalog kurmak zorunda kalan insanımız, muhtemel ki bir 20 yıl sonra sevgi dili Türkçemizle dünyanın her yerinde diyalog kurma fırsatı bulacaktır. Eğer insanlığa sunacak bir mesajınız, insanlığın dertlerine derman bir reçeteniz varsa yapmanız gereken önce o insanlarla konuşmaktır. Ve unutmamak gerektir ki; anlattığınız ne kadar önemli/değerli olursa olsun aslolan muhatabınızın anlattığınızın ne kadarını anladığıdır. Makalemizi yıllar önce bu neslin rüyası üzerine yazılmış bir şiirle bitirelim: Yirmi Birinci Asrın Fatihi Zerre kürreye gebe, gündüzde gizli gece Varlık; O nu haykırır; Bin mânalı bir hece Çoklukta teklik sırrı, kâinat bir bilmece Kalp kafa izdivacı, mânayı bulacaksın Yirmi birinci asrın fatihi olacaksın!... Ömer gibi bir yürek, Ali gibi bir sine; Kaddin bükülmeyecek, sahip çıkarsan dine Gün gelip kavuşursa sevenler sevdiğine Ahirzaman garibi; rütbeyi alacaksın Yirmi birinci asrın fatihi olacaksın!... Bul bir hakikat eri, râm ol ve onu dinle Unutma ilk savaşın önce kendi kendinle Her yan çemenzâr olsun, çiçek çiçek seninle Hakikat bahçesinde kalplere gireceksin Yirmi birinci asrın fatihi olacaksın!... Mercan mimarı yiğit! Sessizden ve derinden Binbir bahar muştusu; cihanın her yerinden Nice diller niyazda, Resul ün şeherinden Huzuru kibriya ya edeble duracaksın Yirmi birinci asrın fatihi olacaksın!.. İhsan-ı İlahi bu! Dâva; Allah dâvası Yanında basit kalır, makam mansıp kavgası Osman misali saçıl, Ebu Bekir dehâsı Ecdadın gibi aşkla, gayretle dolacaksın Yirmi birinci asrın fatihi olacaksın!... Budanan bir çınarın sen en güzel sürgünü Gözlerimde gözyaşı; izliyorum yüzünü! Bütün zerrelerimle bekliyorum O Günü İman-amel ve ihlas, dengeyi kuracaksın! Yirmi birinci asrın fatihi olacaksın!... Fırtınalar asrının ardında karçiçeğim Rabbimin lütfu ile O Güne ereceğim İşte O an! Huzurla kabrime gireceğim Dilinde bir Fatiha; Kabrime geleceksin Yirmi birinci asrın fatihi olacaksın!...
Ekleme Tarihi: 27 Mayıs 2013 - Pazartesi
      Mehmet Ali KULAT

TÜRKÇE OLİMPİYATLARI 2014




Fethullah Gülen Hocaefendi’ye ilk ABD’ye gittiğinde önemli bir Amerikalı gazeteci, “dünyanın her tarafına okullar açmaktaki hedefiniz nedir?” diye sormuş, muhtemelen İslam’ı yaymak, cihat vb. gibi bir cevap ummuştu. Böylece özellikle dünya muvazenesinde söz sahibi ülke kamuoylarını peşinen önyargıyla etkilemek, 21. yüzyılın en önemli hareketini akamete uğratmak hedefleniyordu. Ama cevap hiç kimsenin itiraz edemeyeceği sadelikteydi “Dün ABD’nin / Avrupa’nın bizim ülkemizde okullar açarken niyeti/hedefi ne idiyse bizimde hedefimiz odur.”

Bugün dünyanın dört bir yanında açılan okullar; modern dünyaya, dünya muvazenesinde söz sahibi olduğumuz tarihi arka planda olduğu gibi, Mevlana’ların, Hacı Bektaş-ı Veli’lerin, Yunus Emre’lerin sevgi ve huzur dilini, Şeyh Edebali’nin “insanı yaşat ki alem yaşasın!” felsefesini, yaban hayvanlarının açlıktan ölmemesi için vakıflar kuran Osmanlı’yı yeniden imar ve inşa çabasıdır.

Anadolu’nun hasbi ve diğergam insanları dün akıncılar halinde gittikleri coğrafyaları geçip, Kızılelma ülküsünü aşarak, modern dünyanın en büyük sevgi destanını yazıyorlar. Mütevazı imkânlarla haritada varlığını bilmedikleri coğrafyalara, gönüllerinin sesini çığlık çığlık taşıyan bu gül yüzlü pırlanta nesiller gittikleri yerlerde çoğunlukla çok zor şartlarda insanlığı yeniden inşa ediyorlar.

Bu okullardan yetişen; kendileri, aileleri, ülkeleri ve insanlıkla hatta kâinatla barışık özgüven sahibi nesiller, bu okullarda kendi milli dillerini öğrendikleri gibi gönül ve sevgi dili Türkçemizi de öğreniyor / öğrenecekler. Öyle ki dün hayalini kuramadığımız bir hızla farklı renk / ırk ve milliyette, farklı din ve inanç çevrelerinden nesiller bizi bizim dilimizle tanıyacak ve anlayacaklar. Bu durum öyle ciddi bir tanıtım lobisidir ki maddi değerini hesap etmek mümkün değildir.

Ülkemizde yapılan ve artık gelenekselleşen Türkçe olimpiyatları; bu okulların imar ve inşasına katkı sağlayan cömert Anadolu insanına, serptikleri tohumun bereketli meyvesini sunma çabasıdır ki bir eğlence programını seyrederken ağlayan insanları görmek bu ruh halinin yansımasıdır. Her yıl biraz daha geniş bir coğrafyada sevgi dilini öğrenmiş nesilleri izlemenin, “bin yıl dünya muvazenesinde söz sahibi olmuş insanımız”da oluşturduğu mutlu ruh hali, tarihi misyonlarını hatırlamaları anlamına geliyor. Bu arada Türkçe olimpiyatlarının katılımcı ülke sayısı çoğalırken bu olimpiyatların branş sayısında ve gösteri yapılan şehirlerimizin de sayısı artıyor.

20-30 yıl önce Kabe’de emr-i İlahi’ye ittibaen hac yaparken aynı saftaki hacılarla Arapça ya da Türkçe değil, İngilizce konuşmak / diyalog kurmak zorunda kalan insanımız, muhtemel ki bir 20 yıl sonra sevgi dili Türkçemizle dünyanın her yerinde diyalog kurma fırsatı bulacaktır.

Eğer insanlığa sunacak bir mesajınız, insanlığın dertlerine derman bir reçeteniz varsa yapmanız gereken önce o insanlarla konuşmaktır. Ve unutmamak gerektir ki; anlattığınız ne kadar önemli/değerli olursa olsun aslolan muhatabınızın anlattığınızın ne kadarını anladığıdır.

Makalemizi yıllar önce bu neslin rüyası üzerine yazılmış bir şiirle bitirelim:

Yirmi Birinci Asrın Fatihi

Zerre kürreye gebe, gündüzde gizli gece
Varlık; O nu haykırır; Bin mânalı bir hece
Çoklukta teklik sırrı, kâinat bir bilmece

Kalp kafa izdivacı, mânayı bulacaksın
Yirmi birinci asrın fatihi olacaksın!...

Ömer gibi bir yürek, Ali gibi bir sine;
Kaddin bükülmeyecek, sahip çıkarsan dine
Gün gelip kavuşursa sevenler sevdiğine

Ahirzaman garibi; rütbeyi alacaksın
Yirmi birinci asrın fatihi olacaksın!...

Bul bir hakikat eri, râm ol ve onu dinle
Unutma ilk savaşın önce kendi kendinle
Her yan çemenzâr olsun, çiçek çiçek seninle

Hakikat bahçesinde kalplere gireceksin
Yirmi birinci asrın fatihi olacaksın!...

Mercan mimarı yiğit! Sessizden ve derinden
Binbir bahar muştusu; cihanın her yerinden
Nice diller niyazda, Resul ün şeherinden

Huzuru kibriya ya edeble duracaksın
Yirmi birinci asrın fatihi olacaksın!..

İhsan-ı İlahi bu! Dâva; Allah dâvası
Yanında basit kalır, makam mansıp kavgası
Osman misali saçıl, Ebu Bekir dehâsı

Ecdadın gibi aşkla, gayretle dolacaksın
Yirmi birinci asrın fatihi olacaksın!...

Budanan bir çınarın sen en güzel sürgünü
Gözlerimde gözyaşı; izliyorum yüzünü!
Bütün zerrelerimle bekliyorum O Günü

İman-amel ve ihlas, dengeyi kuracaksın!
Yirmi birinci asrın fatihi olacaksın!...

Fırtınalar asrının ardında karçiçeğim
Rabbimin lütfu ile O Güne ereceğim
İşte O an! Huzurla kabrime gireceğim

Dilinde bir Fatiha; Kabrime geleceksin
Yirmi birinci asrın fatihi olacaksın!...
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ipekyoluhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
( (