( (
Selçuk Özdağ
Köşe Yazarı
Selçuk Özdağ
 

Türköne Tartışmaları

Bir ülkede düşünce ve fikir hayatının gelişmesi özgürlük ve adaletin varlığına bağlıdır. Özgürlük sınırsız düşünme gücü, adalet her türlü korkudan azade fikir üretme cesareti verir. Günümüzde herkes üretimden bahsediyor ama asıl üretimin düşünce ve fikir alanında olması gerektiğini bilmiyoruz çünkü düşünce olmadan hiç bir şey olmaz. Uçak mı üreteceksiniz düşünce üreteceksiniz. Bilgisayar yazılım programı mı yapacaksınız düşünce üreteceksiniz. Bugün düşünce aynı zamanda bir ticaret malıdır ve altından, elmastan daha pahalıdır. Artık uçak, araba, silah üretenlerden çok fikir ve bilim üretenler para kazanmaktadır. Patentler biraz da bir düşünceden hareketle bulunan veya icat edilen şeyin düşünce karşılığı anlamına gelmektedir. Bir kaç gündür MHP lideri sn Bahçeli'nin Mümtazer Türköne ile ilgili söylediği yeniden yargılanmalı sözleri tartışılıyor. Bahçeli'nin sözlerine katılanlar da oldu, tepki gösterenler de oldu. Tepki gösterenler genellikle Türköne'nin çözüm sürecindeki ve kumpas davalarındaki tavrından dolayı tepki gösterdiler. Nahak yere hapis yatanların tepki göstermek hakkıdır, kimse işlemediği suçtan dolayı yargılanmamalı, mağdur edilmemelidir. Gerçekten de o dönemde medya kimsenin farklı düşünmesine fırsat vermedi, korkunç bir tek taraflı propaganda yürütüldü, medyanın gösterdiğinden başkası görülemez hale geldi. Bu insanların çığlıklarını kimse duymadı. Tepki gösterenler haklı olmakla birlikte, Türköne yatsın tavrı Türköne'nin dünkü tavrını tekrarlamak demek değil midir? Türköne, Ergenekondan tutuklananlara acımadı diye şikayet edip, şimdi aynı acımasızlığı Türköne'ye karşı yapmak aynı şey değil midir? İşte asıl hastalığımız budur. Başkalarında görünce şikayet ettiğimiz şeyi, kendimiz yapınca gayet normal görüyoruz. Türköne'nin Ergenekon davalarındaki tavrı ne kadar yanlışsa, bugün Türköne'ye gösterilen tepki de o kadar yanlıştır ve aslında her iki davranış biçimi aynı anlamı içermektedir. Bu ülkede Ergenekon davası ile ilgili savcılık yapan tek kişi Türköne değildi ki? Başkalarına tepki göstermeyip Türköne'yi günah keçisi haline getirmek samimiyetsizliktir. Ergenekon ve Balyoz davalarında Türköne'nin gösterdiği davranış biçimi suç kategorisinde bir davranış değil, ahlaki açıdan değerlendirilmesi gereken bir durumdur. Düşünce adamlarının çoğu bir kaba sığmazlar. Bu tiplerden parti, cemaat veya grup sınırları içinde hareket beklemek onları hiç anlayamamaktır. Bırakalım uçukta olsa diledikleri gibi düşünüp, diledikleri gibi konuşsunlar. Toplumlar sorunlarını farklı düşüncelere hayat hakkı tanıyarak çözerler. Sınırımız şiddet ve bölücülük teşvikçiliğine prim vermemek olmalıdır. Türköne yazılarından dolayı tutuklu, bir kaç hukukçu ile konuştum, yazılarından ne örgüt üyeliği ne de sayın CB'ye hakaret çıkarılamayacağını söylediler. Kaldı ki artık yargının nasıl çalıştığını, bu tip siyasi davalarda nasıl siyasi kararlar verdiğini biliyoruz. Fert olarak bölücülük ve şiddet teşvikçiliği yapmamak şartıyla bütün gazetecilerin tutuksuz yargılanmasından yanayım. Buna Mümtazer Türköne de dahildir. Üstelik onu tanıyan biri olarak darbelere asla evet demeyeceğini bilen biriyim. Esasen Ergenekon davalarında gösterdiği sert tavır da bu sanal yapıya o tarihlerde yüklenen darbe planlayıcı iftira veya ithamı ile ilgilidir. Neyse ki bu ülkede makul, vicdanını kaybetmemiş, adaleti her türlü ideolojiden üstün tutan insanlar da var. Nitekim, sn Bahçeli'nin çağrısına Mustafa Çalık, Alper Aksoy, Lütfi Şehsuvaroğlu, İrfan Sönmez, Suat Başaran, İsmail Türk, Ramazan Akgün ve Zeynel Abidin Kıymaz  gibi ülkücü isimler destek oldular.Gelecek Partisi Genel Başkanı  Sn Davutoğlu'da ilkesel planda Türköne ve benzeri durumda olan gazetecilere sahip çıktı. Sn Bahçeli bu konuda doğru bir çağrı yaptı, artık şu düşmanlıkları, intikamcı tutumları bir tarafa bırakmamız lazım değil mi? Bu ülkede dövüşenler kazanmıyor, dövüştürenler kazanıyor. Bu kişi tam 4 yıldır hasta bir halde mahpus yatıyor. Bazıları  zannediyor ki hapishanede de zaman dışarıdaki gibi geçiyor. Öyle değil değerli dostlar, mahpus damında zaman kurşundan ağırdır, bu kadar kıyıcı olmayalım. İnsanlar düşünce ve kanaatlerinden dolayı bu ölçüde mağdur edilmemelidir. Sorun şudur: Ergenekon davalarının intikamını mı alacağız, yoksa adaletin tecelli etmesini mi isteyeceğiz? 
Ekleme Tarihi: 26 Haziran 2020 - Cuma
Selçuk Özdağ

Türköne Tartışmaları

Bir ülkede düşünce ve fikir hayatının gelişmesi özgürlük ve adaletin varlığına bağlıdır. Özgürlük sınırsız düşünme gücü, adalet her türlü korkudan azade fikir üretme cesareti verir. Günümüzde herkes üretimden bahsediyor ama asıl üretimin düşünce ve fikir alanında olması gerektiğini bilmiyoruz çünkü düşünce olmadan hiç bir şey olmaz. Uçak mı üreteceksiniz düşünce üreteceksiniz. Bilgisayar yazılım programı mı yapacaksınız düşünce üreteceksiniz. Bugün düşünce aynı zamanda bir ticaret malıdır ve altından, elmastan daha pahalıdır. Artık uçak, araba, silah üretenlerden çok fikir ve bilim üretenler para kazanmaktadır. Patentler biraz da bir düşünceden hareketle bulunan veya icat edilen şeyin düşünce karşılığı anlamına gelmektedir.


Bir kaç gündür MHP lideri sn Bahçeli'nin Mümtazer Türköne ile ilgili söylediği yeniden yargılanmalı sözleri tartışılıyor. Bahçeli'nin sözlerine katılanlar da oldu, tepki gösterenler de oldu. Tepki gösterenler genellikle Türköne'nin çözüm sürecindeki ve kumpas davalarındaki tavrından dolayı tepki gösterdiler. Nahak yere hapis yatanların tepki göstermek hakkıdır, kimse işlemediği suçtan dolayı yargılanmamalı, mağdur edilmemelidir. Gerçekten de o dönemde medya kimsenin farklı düşünmesine fırsat vermedi, korkunç bir tek taraflı propaganda yürütüldü, medyanın gösterdiğinden başkası görülemez hale geldi. Bu insanların çığlıklarını kimse duymadı. Tepki gösterenler haklı olmakla birlikte, Türköne yatsın tavrı Türköne'nin dünkü tavrını tekrarlamak demek değil midir? Türköne, Ergenekondan tutuklananlara acımadı diye şikayet edip, şimdi aynı acımasızlığı Türköne'ye karşı yapmak aynı şey değil midir? İşte asıl hastalığımız budur. Başkalarında görünce şikayet ettiğimiz şeyi, kendimiz yapınca gayet normal görüyoruz. Türköne'nin Ergenekon davalarındaki tavrı ne kadar yanlışsa, bugün Türköne'ye gösterilen tepki de o kadar yanlıştır ve aslında her iki davranış biçimi aynı anlamı içermektedir.


Bu ülkede Ergenekon davası ile ilgili savcılık yapan tek kişi Türköne değildi ki? Başkalarına tepki göstermeyip Türköne'yi günah keçisi haline getirmek samimiyetsizliktir. Ergenekon ve Balyoz davalarında Türköne'nin gösterdiği davranış biçimi suç kategorisinde bir davranış değil, ahlaki açıdan değerlendirilmesi gereken bir durumdur.


Düşünce adamlarının çoğu bir kaba sığmazlar. Bu tiplerden parti, cemaat veya grup sınırları içinde hareket beklemek onları hiç anlayamamaktır. Bırakalım uçukta olsa diledikleri gibi düşünüp, diledikleri gibi konuşsunlar. Toplumlar sorunlarını farklı düşüncelere hayat hakkı tanıyarak çözerler. Sınırımız şiddet ve bölücülük teşvikçiliğine prim vermemek olmalıdır. Türköne yazılarından dolayı tutuklu, bir kaç hukukçu ile konuştum, yazılarından ne örgüt üyeliği ne de sayın CB'ye hakaret çıkarılamayacağını söylediler. Kaldı ki artık yargının nasıl çalıştığını, bu tip siyasi davalarda nasıl siyasi kararlar verdiğini biliyoruz. Fert olarak bölücülük ve şiddet teşvikçiliği yapmamak şartıyla bütün gazetecilerin tutuksuz yargılanmasından yanayım. Buna Mümtazer Türköne de dahildir. Üstelik onu tanıyan biri olarak darbelere asla evet demeyeceğini bilen biriyim. Esasen Ergenekon davalarında gösterdiği sert tavır da bu sanal yapıya o tarihlerde yüklenen darbe planlayıcı iftira veya ithamı ile ilgilidir.


Neyse ki bu ülkede makul, vicdanını kaybetmemiş, adaleti her türlü ideolojiden üstün tutan insanlar da var. Nitekim, sn Bahçeli'nin çağrısına Mustafa Çalık, Alper Aksoy, Lütfi Şehsuvaroğlu, İrfan Sönmez, Suat Başaran, İsmail Türk, Ramazan Akgün ve Zeynel Abidin Kıymaz  gibi ülkücü isimler destek oldular.Gelecek Partisi Genel Başkanı  Sn Davutoğlu'da ilkesel planda Türköne ve benzeri durumda olan gazetecilere sahip çıktı. Sn Bahçeli bu konuda doğru bir çağrı yaptı, artık şu düşmanlıkları, intikamcı tutumları bir tarafa bırakmamız lazım değil mi? Bu ülkede dövüşenler kazanmıyor, dövüştürenler kazanıyor. Bu kişi tam 4 yıldır hasta bir halde mahpus yatıyor. Bazıları  zannediyor ki hapishanede de zaman dışarıdaki gibi geçiyor. Öyle değil değerli dostlar, mahpus damında zaman kurşundan ağırdır, bu kadar kıyıcı olmayalım. İnsanlar düşünce ve kanaatlerinden dolayı bu ölçüde mağdur edilmemelidir. Sorun şudur: Ergenekon davalarının intikamını mı alacağız, yoksa adaletin tecelli etmesini mi isteyeceğiz? 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ipekyoluhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
( (