Türkiye’nin ciğerleri, vatandaşın evi barkı yanıyor, Cumhurbaşkanı içi yanan insanlara çay atıp, demleyip için diyor.
Evinde cenaze olana, bir paket uzatıp üstüne çay iç demek neyse, bu da odur.
Bu kadar nobranlık, bu kadar duyarsızlık olur mu?
O çayı vatandaş yanan ormanların ateşinde mi demleyecek?
Giresun’daki sel felaketinde de öyle olmuştu, 7 kişi hayatını kaybetmiş, Sn. Erdoğan çay paketlerini fırlatıp, çay için demişti.
Cenazelerin üstüne çay.
Her siyasetçi yanlış yapabilir, politikalarında isabet etmeyebilir. Nihayet onlar da insan. Ama duyarsızlık, insanların acılarına kayıtsızlık farklı bir şey. Sayın CB belki farkında değil, ama felaket bölgelerinde vatandaşa atılan her çay onun kalbinde felaketin kendisi kadar yara açıyor.
Bizde çok tekrarlanan bir söz var; benim derdime bak, ağanın keyfine bak derler. Vatandaş kan ağlıyor, Sn Cumhurbaşkanı çay için diyor.
İçelim de, çay içince her şey düzelecek mi?
Bu yanan ormanların, kül olan ev ve bahçelerin, cehennem yerine dönen tabiatın, göz yaşına boğulan insanların acısını bitirecek mi?
Ülkeyi yönetenlerin görevi vatandaşın sorunlarını çözmek, güvenliğini sağlamak, kamu düzenini korumak, adaleti tesis etmektir. Gönül yangınları çayla, kahveyle, gazozla, söndürülmez. Bugün Türk milletinin gönlü, yüreği, ciğerleri yanıyor. Bu yangın ancak görevinizin icaplarını yerine getirmenizle azalır.
Meteoroloji kaç gündür yakıcı sıcaklara karşı toplumu uyarıyordu. Bu ikaz aynı zamanda muhtemel yangınların da habercisiydi. Siz ne yaptınız, hiçbir şey. Çay atarak yangın sönmüyor sayın cumhurbaşkanı, yangınlar uçaklarla, itfaiye araçlarıyla, akılla, teknoloji ile söndürülüyor. Yandaşa para kazandırmak için THK uçakları devre dışı bırakılıp, Rus helikopterlerine umut bağlanmasaydı bu kadar büyük bir felaketle karşı karşıya kalmayacak, yemyeşil vatan siyah vatana dönüşmeyecekti.
Daha kötüsü bütün uyarılara rağmen 18.07.2021 tarihindeçıkarılan 7334 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair kanunun birinci maddesinde, orman vasfında olan alanların turizme açılabilmesi için Cumhurbaşkanına yetki verilmesidir. Bu, ormanların rant peşinde koşanların hedefi haline getirilmesi, bir başka ifadeyle yangınların teşvik edilmesidir.
Türkiye yangınlar karşısında bu kadar aciz kalmayabilirdi, ama yıllarca kaynakları, imkanları hoyratça heba edildi. Milletin parasının çoğu, ölü yatırımlara, vatandaşa hayrı olmayan, birkaç kişinin kesesini dolduran işlere harcandı. Yazlık sarayların, kışlık sarayların bu millete ne faydası var?Bir Saray eksik yapsaydınız da 20 tane yangın söndürme uçağı alsaydınız olmaz mıydı?BirBE 200ES hava tankerinin fiyatı5.2 milyon dolar, yani 43.6 milyon, Marmaris’teki yazlık sarayın maliyeti ise 640 milyon.Bu parayla 15 adet yangın uçağı alınabilirdi. Ahlat’taki sarayın maliyeti 240 milyon, bu parayla da 6 adet yangın uçağı alınabilir, Türkiye böyle acz içinde kalmazdı.
Rant hırsı, ihmaller zinciri, ideolojik tutum ülkeyi bu hale getirdi. Millet ciğerindeki ateşi söndürecek suyu, uçağı, tedbiri beklerken iki paket çay atıp millete güya ikram ediyormuş gibi yapmak bu milletin acısını, ıstırabını anlamamaktır.İşte bu, İrfan Sönmez’in bu sitede bir yazısına başlık olan gerçeklik duygusunu kaybetmek, halktan kopmaktır. Keşke sayın Cumhurbaşkanı etrafındaki dalkavukları aşıp, kulağını biraz millete verse, belki o zaman milletin iki paket çaya değil, devlete ihtiyacı olduğunu anlardı.