CB doğru söylüyor, devlet içinde devlet olmaz. Bir ülkede bir devlet olur, paralel yapılara izin vermenin ne ve nelere mal olduğunu 15 Temmuz'da gördük. Herkesin o hain darbeden dersler çıkardığını umuyorum.
Ancak ne devlettir, ne devlet içinde devlettir bunun iyi tespit edilmesi gerekir. Belediyeler bu devletin kurumlarıdır. Tıpkı adliyeler, hastaneler, müftülükler ve diğer resmi kurumlar gibi. Bu kurumlar zaten devlet kurumlarıdır, bunlara devlet içinde devlet denilemez. Bütün bu kurum ve kuruluşlarla devlet tamam olur. Her biri devlet denen aygıtın ayrı bir parçasını oluşturur. Onun için bu müesseselere devlet içinde devlet suçlamasını yöneltmek doğru değil. Bu tanımlama ancak devlet dışı kurumlar devletin fonksiyonlarını yüklenmeye, devleti çıkarları için kullanmaya başladıkları zaman onlar için kullanılabilir. Cemaatler, tarikatlar, dernek ve vakıflar gibi. Devletin işlevleri bunların herhangi biri tarafından yapılması bu örgütleri devlet içinde devlet haline getirir.
Belediyeler, hangi partinin elinde olurlarsa olsunlar devletin bir uzantısını teşkil ederler. Bu kurumlar istismar edilemez mi, edilir. Nitekim özellikle HDP’li bazı belediyeler bunu yapmış, belediyeleri PKK'yı besleyen, örgüte eleman kazandıran, maddi destek sağlayan kurumlar haline getirmiştir. Bunu yaptığı içinde bir çok belediyeye idari ve adli soruşturmalar açılmıştır.Ama aynı şeyi diğer partilere ait belediyeler için söylemek mümkün değil. Her türlü genelleme yanlıştır.
Çok ciddi bir türbülanstan geçiyoruz. Kriz içinde olan ekonomi giderek daha derin bir krize giriyor. İsraf ve yandaş ekonomisi hazinenin içini boşalttı. Hesapsız, kitapsız harcamalar her gün biraz daha ekonomiye taşınması güç yükler getiriyor. Garantili köprü, yol ve hastane yatırımları için ödenen paralar her gün biraz daha ekonomiyi tüketiyor. Bu durumda olan bir ülkede partizanlık bir kenara atılır. Her partiyi dahil edecek politikalar üretilir. CHP'de İYİ Parti de Gelecek Partisi de ötekiler de bu ülkenin partileri. Onlara oy verenler de bu ülkenin insanları. Daha ne kadar ayrımcılık, ötekileştirme yapmaya devam edeceğiz? Döviz almış başını gidiyor. Aynı virüs felaketi ile karşılaşan ülkeler vatandaşının zararını tanzim etmek için onlara yardım ederken, bir tek Türkiye hükümeti vatandaşından para istiyor. Oysa devlet millet için vardır, güçlü ekonomi, IMF'ye borç verme iddiaları, dünya bizi kıskanıyor böbürlenmeleri nerede kaldı. Çıplak gerçek ortada, devletin vatandaşının yarasını saracak imkanı kalmadığı için ondan para istiyor.
Bu ülke hepimizin. Bizim kadar başkası olarak gördüğümüz insanların her biri de bu ülkenin sahibidir. Devlet, bir gurubun, bir partinin, bir mezhebin, bir cemaatin malı olamaz. Böyle bir devlet zaten devlet olmaktan çıkıp bir aşiret ve kabile yapılanmasına döner. Onun için daha makul, daha kucaklayıcı, daha hoş görülü politikalara ihtiyacımız var. Felaketlerden siyasi rant sağmaya çalışmak tam tersi sonuçlar doğurur. Eğer bu gün bu yardım kampanyasına eleştiriler ve yerini bulup bulmayacağına dair tereddütler varsa bunun sorumlusu vatandaş veya muhalif partiler değil bugüne kadar sürdürülen yanlı ve dışlayıcı politikalardır.Gün muhalefet içinde paralel devlet arama günü değildir. Gelin bu ötekileştirici, kamplaştırıcı siyasetten vaz geçin. Devleti vakıflara, derneklere, cemaatlere kısacası paralel yapılara teslim eden onlar değil.