Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kılıçdaroğlu'nun yanında basın önüne çıkan başörtülü Sevinç Kılıç'ı -vitrin mankeni- olarak nitelemesi gerçekten inciticiydi.
Bir ülkenin Cumhurbaşkanı tüm vatandaşlarını aynı sevgi ile kucaklar, aynı hassasiyetle bağrına basar. Kimsenin partisine, derneğine bakmaz. Cumhurbaşkanlığı dediğimiz şey biraz da budur.
28 Şubat'ta başörtüsü sorunu birçoklarının canını yaktı, nice kız öğrenci okulu ile inançları arasında tercih yapmak zorunda bırakıldı. Ama o dönem ciddi bir asker baskısı olmasına rağmen vatandaş direndi, yasaklara eyvallah etmedi, korkularının esiri olmadı. Bunun bir nedeni, ortamın insanları evinden çıkmayacak kadar baskıcı olmaması ise, diğer nedeni de yargının bugünkü kadar siyasallaşmamış olmasıydı. Bazı yanlış kararlar çıkıyordu ama özgürlükçü, hukuka vicdana göre karar veren hakimler de vardı.
Sonunda mecliste bütün partilerin konsensüsü ile yasak kaldırıldı, yapay bir sorun ortadan kalktı. Kızlar okullarına, işlerine uygun gördükleri kıyafetle gidip gelmeye başladılar. Onlar üzerinden yaratılmaya çalışılan korkuları temelsiz olduğu ortaya çıktı.
Bir insanın kılık kıyafetine müdahale onun özgürlüğüne müdahaledir. Günümüz dünyasında böyle bir yasakçılığın karşılığı yoktur. AKP giderse yasak geri gelir teraneleri birer safsatadan, korku vererek taban tutma gayetlerinden ibarettir. Bu yasağın kalkmasının en büyük onur payı, o dönem direnen, susmayan, mahpusluğu göze alan bir avuç insana aittir. Topluma cesaret veren de onların çıkışları, direnişleri oldu.
Ancak şimdi başörtülü hanımlar ikinci bir kısıtlama ile karşı karşıya, dün örtünme özgürlüğüne müdahale ediliyordu, bugün siyasal özgürlüklerine müdahale ediliyor. Sayın Erdoğan'ın Sevinç Kılıç'a -vitrin mankeni- diyerek gösterdiği tepkiyi biraz da böyle okumak lazım. Bunun anlamı, başörtüsünü ben kaldırdım artık ölünceye kadar sadece benim partimde siyaset yapabilir, benim arkamda yer alabilirsiniz demek. Bu başörtülü hanımları AKP'nin mülkü, azat kabul edilmez kölesi gibi görmekten kaynaklanan bir düşünce. Yasakçılığın bir başka şekil ve tezahürü.
Başörtüsü demokratik bir haktı ve alındı. Başörtülü hanımlar hiç kimsenin esiri değildirler. Bir yasağı kaldırmanın bedeli başka bir yasağa mahkum edilmek olamaz. Şimdi AKP bunu istiyor, dolaylı olarak benim esirimsiniz diyor.
Yasakçılığın her türü insan onuruna aykırıdır. Çağımız insan hakları çağı, bugün artık insan hakları ulusal sınırlar içinde ele alınmayan bir konu. Ülkelerin marka değeri temel hak ve özgürlüklere saygıyla ölçülüyor. Türkiye geçmişin yanlışlarından tortularından kurtulmak için yeni yanlışların kucağına atılmamalı, insanımız yeni sınırlamaların tutsağı haline getirilmemelidir. Partilerin, derneklerin, tüzel kişiliklerin temel malzemesi insandır. İnsanlar gittikleri yere renkleri, düşünceleri, inançları ile giderler. Gittikleri yeri şekillendirir, renklendirir, dönüştürürler. Doğru olan CHP'de başörtülüler var diye rahatsız olmak değil, partilerin giderek insanımızın değerlerine yaklaşmalarından mutlu olmaktır.