( (
Mahmut Toptaş
Köşe Yazarı
Mahmut Toptaş
 

“Sünnet” deyip geçmeyin

Balkanlar’da Bulgaristan’dan Viyana’nın yakınına kadar köy ve şehirlerde yaşayan Müslümanların, yüz yıldır Müslümanlığını ayakta tutan iki tane sünnettir. Önce kapitalist işgalcilerin esnek zulmüne uğrayarak birçok haramı işler hale getirilen Müslümanlar, komünizm işgalinden sonra farz olan ibadetlerden de soğutulmuşlar. Bütün bu bölgenin insanlarına iki tane “sünnet” Müslümanlıklarını unutturmamış Benim gözümle Balkanlar’ın Battal Gazisi merhum Mustafa’yı şu anda hayatta olan, hafızası ve yürüyüşü dipdiri olan bir hukuk felsefesi öğretim üyesi olan 90 yaşında biri bana Mustafa’yla tanışmasını anlattı: “Fakültede ders verirken öğrencilere göre yaşlı olan birine gözüm takıldı. Ders bitince yanıma geldi ve ilk sözü: ‘Senin dilin kâfir, gönlün Müslüman, bu okuldan istifa et ve benim açtığım okula başkan olarak geç’ dedi. Ben de hemen geçtim. Biz, gönülden Müslümandık, dilimizden komünisttik. Hatta Mustafa bana, 1952 yılında benim KGB’nin isteği üzerine İslam aleyhine yazdığım broşürü bile hatırlattı” dedi. Müslümanların çoğunluğu farzları bırakmışlar, haramları işlemişler ama çocuklarına Müslüman ismi vermekle, erkek çocukları sünnet ettirmeyi bıraktıramamışlar. Hıristiyan nüfuz müdürleri çocuğun adını ne yazarsa yazsın onlar kendi verdikleri Müslüman adını kullanmaya devam etmişler. Gizli gizli erkek çocuklarını sünnet ettirmişler. Mustafa, eğitime ağırlık verirken, iyi bir Müslüman cerrah doktora, istediği paranın çok üstünde para vererek, altına bir araba tahsis ederek, bir davulcu ve bir klarnetçi de vererek on bininin üzerinde çocuğun sünnetini de yaptırır. 28 Şubat darbesinin en etkili günlerinde Kurban Bayramı yaklaşırken bir ilahiyat dekanı, “Balıktan da kurban olur, tavuktan da kurban olur” derken dini sahada yetkilendirilmiş biri de “Canım bu kadar tartışmaya gerek yok, kurbanın sünnet olduğunu söyleyenler var, kesmese de olur” dediğinde, o günlerde ben de “Öyle diyorsan, oğlunu ve torununu sünnet ettirme” demiştim. Yıllar öncesinde Mevlana Mesnevi’sinde özet olarak: “Kazvinli adamın biri, dövmeciye giderek göğsüne aslan resmi yaptırmak ister. Ücrette anlaşırlar. Adam yere yatar. Dövmeci işe başlar. İğnenin her batışında adam bağırmaya başlar. Dayanamayınca “Neresini yapıyorsun?” der. Dövmeci “Sırtını” deyince adam, “Yahu sırtı incecik bir çizgi, yapmasan da belli olmaz. Geç orayı” der. Dövmeci alt taraftan başlar, adam dayanamayınca “Ayaklar gömleğin içinde kalacak orayı da geç” der. Dövmeci kulakları yaparken adam, “Kulaklar küçücük, olmasa da belli olmaz” der. Her taraf için buna benzer sözler söyleyince dövmeci “Kalk, sırtsız, kulaksız, ayaksız, gözsüz aslan olmaz” deyiverir. (Mesnevi Şerhi, terceme Tahir’ül Mevlevi beyit no: 2982-3000) 09/09/2002 tarihli Millî Gazete’deki makalemin adı “Ezan Delileri” idi. Ecevit, Yılmaz, Bahçeli hükümetinde çocuklara Kur’an okuma yasağının kanununu çıkardıkları dönemde yazmıştım bu makalemi ve başarılı olamayacaklarını söylemiştim. Kocaman cüsseli, küçücük beyinli komünist imparatorluğu, iki sünnetle başa çıkamadan “caaark” diye çöktü. Kapitalist ve komünist sömürgenler, kendileri başaramayınca, içimizden bazılarını “sünnet düşmanı” olarak piyasaya sürdüler, ama 25 yıllık mazilerinde meydana getirdikleri, okyanusa tüküren adamın tükürüğü kadar etki meydana getiremedi. Bizimkilere yazık oldu.
Ekleme Tarihi: 03 Ekim 2019 - Perşembe
Mahmut Toptaş

“Sünnet” deyip geçmeyin

Balkanlar’da Bulgaristan’dan Viyana’nın yakınına kadar köy ve şehirlerde yaşayan Müslümanların, yüz yıldır Müslümanlığını ayakta tutan iki tane sünnettir.

Önce kapitalist işgalcilerin esnek zulmüne uğrayarak birçok haramı işler hale getirilen Müslümanlar, komünizm işgalinden sonra farz olan ibadetlerden de soğutulmuşlar.

Bütün bu bölgenin insanlarına iki tane “sünnet” Müslümanlıklarını unutturmamış

Benim gözümle Balkanlar’ın Battal Gazisi merhum Mustafa’yı şu anda hayatta olan, hafızası ve yürüyüşü dipdiri olan bir hukuk felsefesi öğretim üyesi olan 90 yaşında biri bana Mustafa’yla tanışmasını anlattı: “Fakültede ders verirken öğrencilere göre yaşlı olan birine gözüm takıldı. Ders bitince yanıma geldi ve ilk sözü: ‘Senin dilin kâfir, gönlün Müslüman, bu okuldan istifa et ve benim açtığım okula başkan olarak geç’ dedi. Ben de hemen geçtim.

Biz, gönülden Müslümandık, dilimizden komünisttik. Hatta Mustafa bana, 1952 yılında benim KGB’nin isteği üzerine İslam aleyhine yazdığım broşürü bile hatırlattı” dedi.

Müslümanların çoğunluğu farzları bırakmışlar, haramları işlemişler ama çocuklarına Müslüman ismi vermekle, erkek çocukları sünnet ettirmeyi bıraktıramamışlar.

Hıristiyan nüfuz müdürleri çocuğun adını ne yazarsa yazsın onlar kendi verdikleri Müslüman adını kullanmaya devam etmişler.

Gizli gizli erkek çocuklarını sünnet ettirmişler.

Mustafa, eğitime ağırlık verirken, iyi bir Müslüman cerrah doktora, istediği paranın çok üstünde para vererek, altına bir araba tahsis ederek, bir davulcu ve bir klarnetçi de vererek on bininin üzerinde çocuğun sünnetini de yaptırır.

28 Şubat darbesinin en etkili günlerinde Kurban Bayramı yaklaşırken bir ilahiyat dekanı, “Balıktan da kurban olur, tavuktan da kurban olur” derken dini sahada yetkilendirilmiş biri de “Canım bu kadar tartışmaya gerek yok, kurbanın sünnet olduğunu söyleyenler var, kesmese de olur” dediğinde, o günlerde ben de “Öyle diyorsan, oğlunu ve torununu sünnet ettirme” demiştim.

Yıllar öncesinde Mevlana Mesnevi’sinde özet olarak:

“Kazvinli adamın biri, dövmeciye giderek göğsüne aslan resmi yaptırmak ister. Ücrette anlaşırlar. Adam yere yatar. Dövmeci işe başlar. İğnenin her batışında adam bağırmaya başlar. Dayanamayınca “Neresini yapıyorsun?” der. Dövmeci “Sırtını” deyince adam, “Yahu sırtı incecik bir çizgi, yapmasan da belli olmaz. Geç orayı” der. Dövmeci alt taraftan başlar, adam dayanamayınca “Ayaklar gömleğin içinde kalacak orayı da geç” der. Dövmeci kulakları yaparken adam, “Kulaklar küçücük, olmasa da belli olmaz” der. Her taraf için buna benzer sözler söyleyince dövmeci “Kalk, sırtsız, kulaksız, ayaksız, gözsüz aslan olmaz” deyiverir. (Mesnevi Şerhi, terceme Tahir’ül Mevlevi beyit no: 2982-3000)

09/09/2002 tarihli Millî Gazete’deki makalemin adı “Ezan Delileri” idi.

Ecevit, Yılmaz, Bahçeli hükümetinde çocuklara Kur’an okuma yasağının kanununu çıkardıkları dönemde yazmıştım bu makalemi ve başarılı olamayacaklarını söylemiştim.

Kocaman cüsseli, küçücük beyinli komünist imparatorluğu, iki sünnetle başa çıkamadan “caaark” diye çöktü.

Kapitalist ve komünist sömürgenler, kendileri başaramayınca, içimizden bazılarını “sünnet düşmanı” olarak piyasaya sürdüler, ama 25 yıllık mazilerinde meydana getirdikleri, okyanusa tüküren adamın tükürüğü kadar etki meydana getiremedi. Bizimkilere yazık oldu.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ipekyoluhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
( (