14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak, 13. Cumhurbaşkanı ve 28. dönem TBMM Millet Vekili seçimlerine doğru giderken, toplum genelinde; kutuplaştıran ve ötekileştiren bir dil, iletişim ve tartışmalara şahit olmaktayız! Peki, neden?
Yok efendim! Bu seçim, HAK ve Batıl seçimi! Yok efendim! Bu seçim, siyasi bir darbe! Yok efendim, daha neler neler!
Sanki bir seçim değil de, başka bir sürece doğru everilmekteyiz! Peki, neden? Neler olmaktadır? Bir oy kullanılacak ve vatandaş tercihini izhar edecek, seçimler sonucunda, sevinenler olduğu gibi tabii ki üzülenler de olacaktır! Bu kadar!
Seçimlerin sonucu dünyanın sonu değildir! Birileri adına, Kıyamet de kopmayacaktır! Projesi ve iddiası olanlar, bir sonraki seçimde, vatandaşın desteğini almak suretiyle, tekrardan başarı elde edebilir!
Bir siyasi parti ya da parti kadrosu kendini devlet olarak görmeye ve bunun akabinde de sorgulanamaz ve la yüs’el bir durumda olduğu, olgu ve algısı ile hareket ediyorsa, sıkıntılı bir duruma, işaret etmektedir!
AK Sakallı ihtiyar dostum, bu sürece matuf; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi CHP, siyasal tarihimizin Tek Parti döneminin (1923 – 1946) temsilcisi olmuştur! Bir siyasi partinin, tek başına meclisi, hükümeti ve devleti temsil ettiği Tek Parti dönemi, 1924 yılında, TCF’nin ( Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ) ve 1930 yılında SCF’nin ( Serbest Cumhuriyet Fırkası ) kısa ve etkin olmayan çok partili hayata geçiş denemelerinin dışında, Türkiye’de hâkim olmuştur, dedi!
AK Sakallı ihtiyar dostum akabinde; Tek Parti sistemi, rejimde tek bir partiden başka partinin bulunmadığı ve ülke yönetiminin tek partinin tekelinde olduğu, parti sistemidir! Tek parti sistemi; totaliter, otoriter ve pragmatik Tek Parti sistemleri olarak alt kategorilere ayrılır, şeklinde eklemelerde bulundu!
Peki, 1946 yılında, çok partili siyasi hayata geçmiş ve 14 Mayıs 1950 tarihinde ki genel seçimlerde, Cumhuriyetin kurucusu ve yirmi yedi yılın sonunda iktidarı da, Demokrat Partiye devir etmiş olmasına rağmen, bugün, tek parti modeli ya da parti devleti gibi bir durum, vakıa, olgu ya da realite var mıdır? Bayram değil seyran değil, AK Sakallı ihtiyar dostum, durduk yerde böyle bir bilgi ya da veriyi neden ifade etmiştir!
AK Sakallı ihtiyar dostum ile sohbetimizin ilerleyen bölümlerinde; Tükenmişlik sendromu adı verilen psikolojik hastalık, 1974 yılında ilk olarak Herbert Freudenberger tarafından başarısızlık, yıpranmışlık, güç ve enerji düzeyinin azalması, tatmin edilmez isteklerin oluşması sonucunda bireyin içsel kaynaklarında ki; tükenmişlik durumu olarak ifade edildiğini, vurguladı!
Devamında da; Tükenmişlik sendromu; Özellikle bir kişinin kaldırabileceği iş yoğunluğunun üzerinde bir tempo ile çalışan ve yoğun stres altındaki kişilerde görülen tükenmişlik sendromunda kişinin kendini bu koşullar altında çalışmaya zorlaması sonucunda belirli bir evreden sonra çöküş başlar ve hastalık kendisini belli etmeye başlar, dedi!
Tükenmişlik sendromu yaşayan kişiler, çevresindeki kişilere karşı, hem agresif ve hem de hırçın olmaktadır! Söz ve davranışlarını kontrol etmekte zorlandıkları! Öz denetimlerini kaybetme aşamasına geldiklerine şahit olmaktayız! Neden acaba?
Eskilerin ifadesi ile büyüklerin bazı söz ve davranışlarının gerekçesi veya neden böyle bir şey ifade buyurduğunu, anlamak ve yorumlamak zor olmaktadır! Hız ve Haz çağında bulunduğumuzdan kaynaklı olsa gerekir! Yani büyüklerin bazı davranış ve sözlerinin hikmetini anlayabilmek için yaşadıkları ve tecrübelerine şahit olmak gerekir!
Musa ( as) ile Hızır ( as) yolculuklarında ki hikmet – sır ve yaşanılanlarda olduğu gibi!
Durduk yerde, bayram değil seyran değil, eniştem beni neden öptü, zaviyesinden, AK Sakallı ihtiyar dostum; siyaset ve seçimler konusunda bir kaç kelam edeceğimizi ve tecrübeleri ışığında, günümüze matuf, müstefid olacağımızı düşünürken; Tek Parti, Parti Devleti ve Tükenmişlik Sendromu konusuna girmiş olmasını, tabii ki anlamakta, anlamlandırmakta ve yorumlamakta zorlandığımı ifade etmeliyim!
Peki, AK Sakallı ihtiyar dostumuzun vermiş olduğu Bilgi, Hikmet – Sır ve Tecrübe çerçevesinde, soralım!
* Karşımızda günümüze yönelik olarak, Tek Parti dönemini hatırlatacak – anımsatacak bir durum, vakıa, olgu ya da realite, var mıdır?
* Ya da Parti Devleti modeli konusunda tecrübe edilebilecek bir vaziyet veya süreç, var mıdır?
* Yirmi bir yıllık bir iktidar ve siyasi kadrolarda, sürecin vermiş olduğu keyfilik – şımarıklıktan ya da metal – mental yorgunluktan kaynaklı, tükenmişlik sendromuna benzer bir durum var mıdır?
Mademki; böyle bir realite, vaziyet ve durum yoktur! AK Sakallı ihtiyar dostum, ne demek istemektedir? Ne gibi bir öngörü de bulunmaktadır? Ya da böyle bir durum var ise strateji ve taktik olarak neler yapılmalıdır, zaviyesinden uyarı ve ikazlarda mı bulunmaktadır? Laf ola beri gele zaviyesinden konuşmamıştır, herhalde!
Dedik ya, büyüklerin Söz ve Davranışlarında, vardır bir Sır ve Hikmet! Sırların Sırrına erebilmek için SILARI ve HİKMETİ aramaya devam!
…
Sakın kader deme, kaderin üstünde bir kader vardır!
Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır!
…
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır!
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır!