Bir yakınımızı kaybedince onun kıymetini veya yokluğunu öyle anlarız ki; yaşadığı yılları anlata anlata bitiremeyiz.
Mezarlığa girince de öyle duygusallaşırız ki; hiç hata veya gönül kırmayacakmış gibi duygu yükleniriz.
Şimdi de korona sıkıntısından çok güzel dersler çıkarmaya çalışırız.
Hatta bu derslerin uygulama planlamasını bile yaparız.
Bir büyüğüm ‘alışmış derler ya’ insanlık aleminde değişen bir şey olmaz diye ikaz etti.
Asırlar önce yaşanan olayların tıpa tıp benzerleri yine yaşanıyor. O dönemlerde konuşulanlar yine konuşuluyor.
Belki millet olarak biz ders alırız.
Bu kıssalar yeni mi söylendi. Yoksa yeni mi yazıldı.
Sadece bir örnek.
***
Bir kuş tuzağa düşmüş, yakalanmıştı ;
Kuş kendisini yakalayan avcıya,
Ey efendi, sen hayatında pek çok defa koyun ve sığır eti yemişsindir, benim gibi küçücük bir kuş sana yaraşır mı ?
Hem ben senin neyine yeterim ?
Beni serbest bırakırsan sana üç öğüt veririm ve bu öğütler sana ömrün boyunca faydalı olur.
Bu üç öğütten birincisini senin elinde iken, ikincisini şu çatının üzerinde, üçüncüsünü de şu ağacın üzerine konduğumda söyleyeceğim.
Bu üç öğüdü işitmekten inan bana çok mutlu olacaksın.
Gururu da okşanan avcı, meraklanır kuşun teklifini kabul eder.
Kuşu kafesten çıkarır ve kuş henüz elindeyken,
Söyle bakalım ona göre davranacağım.
Kuş ilk öğüdünü söyler,
Olmayacak sözü kim söylerse söylesin inanma.
Kuşun öğüdü hoşuna gidince, devamını işitmek için iyice meraklanan avcı kuşu bırakır.
O da uçup evin çatısına konar ve ikinci öğüdünü söyler.
Elinden kaçmış, gitmiş fırsat için üzülme.
Kuş ikinci öğüdünü verdikten sonra uçup ağacın dalına kondu ve üçüncü öğüdünü söylemeden önce,
Beni yeseydin, karnımda 10 dirhem ağırlığında çok kıymetli bir inci vardı. O inci, seni de çoluk çocuğunu da zengin ederdi. Onu bulur sahip olurdun, ne yazık ki kısmetin değilmiş dedi.
Avcı, kuşun bu söylediklerini duyunca feryat, figan edip bağırmaya, dövünmeye başladı.
Kuş,
Ben sana sakın elinden kaçan, giden bir şeye üzülme demedim mi? Madem ki elinden inci gitti, ne diye dövünüp duruyorsun ?
Kısa bir süre durup avcıyı süzen kuş,
Benim bütün ağırlığım üç dirhem gelmez. Karnımda nasıl 10 dirhemlik inci olabilir?
Ben sana olmayacak şeyi kim söylerse söylesin inanma demedim mi?
Sana verdiğim öğütleri anlamadın mı ?
Bu sözler üzerine bir az rahatlayan avcı üçüncü öğüt için iyice heyecanlanır, seslenir.
Üçüncü öğüdünü şöyle bakalım ?
Kuş, “Sana verdiğim iki öğüdü sanki tuttun da benden üçüncü öğüdü istiyorsun. Cahillik yırtığı yama tutmaz” diyerek uçup gider...
Üç kuruş fazla para teklif etti diye dolandırıcıların tuzaklarına düşenler olmadı mı?
Üç kuruş fazla para teklif ederek insanların emeklerini dolandıranlar olmadı mı?