(8 Mart Kadınlar Günü münasebetiyle geçtiğimiz hafta Doğu Türkistan’lı Kadınlar için yazdığımız makaleden sonra bu kez de aşağıdaki satırları bugüne kadar dünyada gün yüzü görmeyen mazlum Rohinga kadınlarına ithaf ediyoruz.)
I.Myanmar’ın sivil lideri An San Su Çi’nin şubat ayı başında ordu tarafından devrilmesinin üzerinden bir aydan fazla bir zaman geçti. Dünyanın birçok ülkesi ve uluslararası kuruluştan yüksek sesli tepkiler gelirken bazıları düşük profilli bir tutum sergilemeyi tercih ettiler. Türkiye de bu ülkeler arasında yer alıyor. Myanmar’dan ölüm haberleri ise her gün artarak gelmeye devam ediyor ancak protestolar da giderek şiddetleniyor.
“Hanımefendi” filminde etkileyici bir sahne vardır. Aradaki kısa dönemler hariç 50 yıldır cuntayla yönetilen ülkenin adeta kaderi olmuş askeri diktaya karşı demokratik siyasi hakları için mücadele eden An San Su Çi bir gösteride, yandaşlarının bile tereddütlerine rağmen, kararlı adımlarla barikatlara doğru yürüyor. Üzerine doğrultulan silahların arasından yalnız başına geçerek kitlesiyle birleşiyor ve onlarla kucaklaşıyor.
Ve adı geçenin her şeyini, ailesini, güzel imkanları ve rahatlığını İngiltere’de bırakarak geri döndüğü ülkesinde verdiği mücadeleden etkilenen U2 isimli bir müzik grubunun bu kararlı duruşu gösteren San Su Çi için yazdığı “Yürü, Durmadan Yürü” isimli şarkının sözleri anlamlıdır.
“Eğer gün ışığı çok uzakmış gibi geliyorsa,
Çok güçlü ol. Yürü, durmadan yürü….
Onlar sahip olduklarını senden asla çalamazlar. Asla inkar edemezler.
Kim özgürlük için uçacak. Sadece özgürlük için. Yürü, durmadan yürü.…”
Gün gelir Su Çi ve Myanmar halkı demokrasi mücadelesini kazanır. 1991 yılında Nobel Ödülü’nün de sahibi olur. Ertesi yıl ödülünü alırken yaptığı konuşmada Su Çi’nin “...Unutulmak ölmektir” diyerek evsizlerin, umutsuzların, sürgünlerin olmadığı bir dünya çağrısı yaptığı hafızalardadır. Ancak sandıklarda kazanılan başarı aynı zamanda gerçek bir insanlık mücadelesinin de başlangıcı olmaktadır. İnsan ve azınlık hakları mücadelesinin başlangıcı. Gerçek sınavın ve ülkenin esas sorunlarıyla yüzleşmenin ilk adımlarıdır sandıklarda kazanılan zaferler…
Ve öyle de olur. Su Çi’nin bu imtihanı ne yazık ki büyük hayal kırıklıklarını da beraberinde getirir. Önceki yıllarda kendisini demokrasi idolü olarak selamlayan birçokları gibi U2 grubu da yıllar sonra, 2017’de Rohingaların dramını gördüğünde isyan eder. “ Demokrasi mücadelesinde yanında olduğumuz Su Çi’nin mazlum Rohinga halkının katledilerek anavatanlarından sürülmesine karşı derin suskunluğu nedeniyle büyük bir hayal kırıklığı yaşıyoruz. Bugün ülkede barış ve demokrasi için savaşmak isteyenler Rohingalara destek olmalılar., Luther King’in asıl trajedi olarak kötü insanların baskı ve zulümlerinin değil iyi insanların buna suskunluğudur dediğini herkese hatırlatmak istiyoruz”
II. Bugün Kadınlar Günü hemen her yerde önemli etkinliklerle kutlanıyor. Kadınların yüz yüze bulunduğu çeşitli sorunların aşılabilmesi için ulusal/uluslararası düzeyde yapılması gereken çokça iş de bulunuyor. Belki yetersiz de olsa son dönemde bu yönde önemli adımlar atılıyor. Öte yandan, bugün dünyada en büyük trajediyi yaşayanların başında ise Rohinga kadınları geliyor.
Myanmar’da yıllarca süren askeri yönetimlerden sonra sivil idareye geçiş yönünde başarı sağlayan ve büyük bir çoğunlukla yönetime gelen Su Çi de Rohingaların trajedisinin önüne geçemedi. Ne yazık ki uğradıkları baskıların sorumlularını savunduğu durumlar bile oldu. Bir efsanenin çöküşünün önü de böylece açılmış oluyordu.
Burma/Myanmar tarihi boyunca zulme uğramış bir halk olan, eğitim, serbest seyahat, seçme vb. neredeyse hiçbir medeni/siyasi hakkı bulunmayan ve asırlardır yaşadıkları ülkede eşit vatandaşlar değil yabancı göçmenler olarak görülen Rohingalara son şiddetli darbe 2017 yazında vuruldu.
Ordunun 25 Ağustos 2017’de 30 bin askerle başlattığı operasyonlarda binlerce Müslüman Rohinga öldürülmüş, işkence görmüş, sayısız tecavüz vakası yaşanmış, köyleri, yerleşim yerleri boşaltılmış, yakılıp yıkılmıştır. Ordu Rohingalara saldıran yerel çeteleri de desteklemiştir. 2017 vahşetleri neticesinde kesin sayılar bilinmemekle birlikte 20 binden fazla Rohinganın yaşamını yitirdiği, 120 bin evin yıkılıp, yakıldığı, yüz binlercesinin şiddete maruz kaldığı, 20 bin kadının tecavüze uğradığı farklı kaynaklarda belirtilmektedir. Yine BM raporlarına göre 40 bin çocuk da öksüz ve yetim kalmıştır.
Bütün bu yıkımlarda en büyük çileyi, acıyı çekenlerin başında yine Rohinga kadınları geliyordu.
III. Myanmar’da bütün bu yıkımlar yaşanırken on yıllardır verdiği mücadeleyle dünyada demokrasi meleği gibi görülen ülkenin sivil lideri Su Çi’nin tutumu neydi. Onun bütün bu demokrasi mücadelesi neden gölgelenmişti?
Ülkede ordunun çok özel bir siyasi konumunun bulunduğu, bu gücünü anayasa ile koruduğu malumdur. 2008 anayasasına göre, Parlamentodaki sandalyelerin % 25’i orduya tahsislidir ve bu da orduya etkin bir veto gücü sağlamaktadır. Keza ordunun milli istikrar için gerekli gördüğünde Parlamentoyu feshetme yetkisi de mevcuttur. 4 önemli ve kritik Bakanlık (içişleri,sınır güvenliği, savunma vb. gibi) da ordunun elindedir. Cumhurbaşkanının 2 yardımcısından biri de yine ordu tarafından atanmaktadır. İktidardaki NLD’nin bu yetkileri ordunun elinden alma çabaları da bugüne kadar bir sonuç vermemiştir. Son kasım 2020 seçimlerinde oylarını % 6 artırarak % 83 gibi çok yüksek bir düzeye çıkarmasına rağmen bu tahsisli kotalar nedeniyle ordunun Parlamentodaki gücü sınırlanamamıştır.
Bununla birlikte, lider Su Çi’nin yönetimde bulunduğu dönemde ülkelerinden sürülen mazlum Rohingaların bunları unutması, affı mümkün olmamaktadır. San Su Çi’ nin ülkesinin güvenlik güçlerinin işlediği bu insanlık suçlarına karşı derin ve ölümcül suskunluğuna ilave olarak;
-İslam İşbirliği Teşkilatı adına Gambiya’nın açtığı soykırım başvurusu üzerine, 2019’da Uluslararası Adalet Divanı önünde ordunun uygulamalarını savunması,
-Zaman zaman hükümetindeki generalleri “çok sempatik insanlar” olarak nitelendirmesi.
-“Bölgede bir etnik temizlik yapıldığını düşünmüyorum” tarzındaki ifadeleri ve
-Sonuçta, kendi iktidarı döneminde 2017 katliamları ve sürgünlerinin yaşanmış olması kendisini tarih önünde sorumlu konuma getirmiştir.
Su Çi’nin bütün bu sessizliğine karşı;
-Nobel sahibi Desmond Tutu, lider Su Çi’ye bir mektup yazarak Rohingaların durumunu apartheit’a benzetmiş, suskunluğunu kınamış, “insanların onurunu koruyamayan bir ülkenin asla bağımsız olamayacağını“ belirtmiştir.
- Nobel ödülü sahibi 12 isim Su Çi’yi muhatap mektuplarında Rohingaların durumuna dikkat çekmiş, gelişmeleri kınamıştır.
-Benzeri nitelikte bir mektup Nobel ödüllü kadınlar tarafından da Su Çi’ye iletilmiştir.
Öte yandan çok sayıda uluslararası uzman, kuruluş vb.raporunda da Su Çi yönetimi ve güvenlik güçleri bölgedeki etnik temizlik uygulamaları nedeniyle mahkum edilmiş, hemen her rapor ve kararda Rohinga kadınlarının vahim durumuna dikkat çekilmiştir.
Artık Su Çi’nin dünyadaki eski destekçileri ülkedeki bu gelişmeler karşısındaki suskunluğu nedeniyle giderek daha şiddetli şekilde kendisini suçlamaktadır. Su Çi kadın hassasiyeti de gösterememiş ve Rohinga kadınlarına sahip çıkmamıştır. Demokrasi için verdiği mücadelesini bu mazlum halk anavatanlarından sürülürken de kararlı şekilde gösterebilmiş olsaydı 1 şubat günü ülkede darbe yapan cuntaya karşı uluslararası tepkiler belki de çok daha güçlü olabilecekti.
IV. Myanmar ordusunun Şubat darbesi uluslararası düzeyde olduğu gibi, Rohinga diasporasından da büyük tepki görmüştür. Su Çi’ye herhangi bir sempatileri sözkonusu olmasa bile açıkça askeri cuntaya karşı çıkmışlardır. Bu tutumları bugüne kadar Rohinga trajedisine ilgisiz kalan Myanmar’ın farklı kesimlerinin de sempatisini kazanmaktadır.
Bunlardan Arakan Rohinga Milli Örgütü (ARNO) darbeyi şiddetle kınamış, geçmişte büyük felaketler yaşadıklarını, hiçbir haklarının verilmediğini, seçimlere dahi katılamadıklarını, ancak yine de son kasım 2020 seçimlerini ezici bir çoğunlukla kazanan NLD’ ne yönetimin geri verilmesi gerektiğini, öte yandan Myanmar yönetimine karşı UAD ve UCD’ da başlatılmış olan davaların da kesintisizce devamını umduklarını açıklamıştır.
Bu vesileyle ülkenin BM’deki Büyükelçisinin de bu darbeyi kınadığı, demokrasi çağrısı yaptığı takdirle bilmelidir. Görevinden hemen alınmış da olsa BE Tun ülkesinin demokrasi tarihine geçmiş olmaktadır.
İnsan yaşamının, hak ve özgürlüklerinin bugünkü dünyada en önemli değerler olduğuna; bu değerlerin dünyanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar bütün insanlar, halklar ve milletler için aynı derecede geçerli olması gerektiğine; insanlığın henüz bu aşamaya gelememekle birlikte bu mücadelenin kazanılmasından başka bir seçeneğin olmadığına; uzayın derinliklerine bile gidilse, teknolojinin bütün sınırları zorlanıyor bile olsa, bu özgürlükler küresel hakim değerler haline gelmedikçe insanlığın hala ilkel dönemlerde kalacağına inanıyoruz.
Myanmar’da da en yakın zamanda demokrasi ve özgürlüklerin hakim olmasını umuyoruz. Bugüne kadar bu amaçla cuntaya direnç gösteren onlarca kişi yaşamını yitirmiştir. Myanmar’da gerçek bir demokrasi, insan hakları yüzleşmesi mutlaka olmalıdır. Bu yüzleşmede Myanmar devletinin Rohinga halkından özür dileyerek tarihi anavatanlarına, evlerine, geride bıraktıklarına, güven ve huzur içinde, eşit vatandaşlar olarak dönebilmelerinin önünü açması esas başlangıcı teşkil edecektir. Bunlar olmaksızın gerçek bir demokrasi dönüşünden de söz etmek mümkün olmayacaktır.
Umarız bütün bunlar gerçekleşir, Myanmar halkı demokratik yönetime, ülkenin yeni düzeni içinde Rohinga halkı da özgür insanlar, eşit vatandaşlar olarak huzurun ve barışın olacağı anavatanları Arakan’a bir gün kavuşurlar.
Onyıllardır her türlü çileyi yaşamış, şiddetin ana muhatabı olmuş, bu dönemde de kamplarda salgına karşı büyük mağduriyetler yaşayan Rohinga kadınları da gün yüzü görecekleri bir dünyayı bulurlar.
“Yuva...Ne olduğunu bilmek zor eğer senin hiç olmadıysa,
Yuva…Neresi olduğunu söyleyemem ama biliyorum eve gidiyorum.
Orası kalbinin olduğu yerdir...”
*****