Yangının telaşından ve yorgunluğundan sonra,şöyle birkaç gün toparlanıp kendime geleyim diye,sessizliğe çekilmeyi düşündüm.
Ne mümkün,gözüm ister istemez televizyon kanallarına kaydı yine.AKP Genel Başkanı konuşuyor,devleti yangın yerinde göremediği için şikayetçi olan üzgün ve çaresiz insanları,yalan teröristi olarak ilan ediyordu.Buna göre, Bodrum-Marmaris yangın şeridinde mücadele veren köylü,çiftçi,yaşlı-genç-sivil-gönüllü- yani hepimiz,orada Ordu’muzu,devletimizin tüm imkan ve gücünü görememenin üzüntüsünü yaşarken,böylesine vahim bir açığı milletçe kapatmaya çalışırken,terörist damgasını da yiyiverdik.
Benim gibi geçmişte terör örgütlerinin tüm ölüm listelerinde yer alan biri için mühim değil.Ben lafa,bir de söyleyene bakarım çünkü.Ama yangın bölgesinde,hayatını hiçe sayarak alevlerin arasında boğuşan o kahraman insanları yalan teröristlerinin içinde göstermeye çalışanlara da,(hele bir dur)demekten kaçmam ve korkmam.O insanlara,devletin görevini mecburen üstlenen o kahramanlara,o gönüllü cengaverlere bir teşekkür borcumuz var.Devletin en başındaki sorumludan,tüm ilgili makamların yöneticilerine kadar herkes,bu minnet ve şükran borcunu gönülden ve rahatça ödemelidir.
Büyük bir felaket geçiriyoruz.Böyle felaketlerde milletçe birlik ve beraberlik içinde olmalı,birlikte mücadele etmeli,muhasebesini felaket sonrasına bırakmalıyız.Nerede yanlış yaptık,nerede eksiğimiz oldu,ihmallerimiz nelerdir? Bunları siyasi kavga malzemesi olarak değil,geleceğimizi güvence altına alacak önlemleri hayata geçirmek için kullanmalıyız.Lafım sadece AKP Genel Başkanına değil, tüm siyasi parti liderlerine…Laf savaşına tutuşacağımıza, yangın savaşına koşmalıyız hepimiz.Binbir sorunu olan ülkemizi esenliğe,aydınlığa çıkarmaya çalışmalıyız.Öyle yapmalıyız ama, televizyonlardaki en yetkili ağızlardan çıkan sözleri duyunca,kendimizi frenliyemiyoruz işte..
Önce şunu söylemek istiyorum…AKP Genel Başkanı, Kılıçdaroğlu ve diğerleriyle yaptığı kavgaya,kendi halinde ve dertleri içinde çırpınan,boğuşan milletimizi dahil etmesin.Durduk yerde laf çakmasın onlara.Herkes CHP’li değil,herkes MHP’li değil,herkes İyi Partili,Saadet’li ve HDP’li değil.Tümünün seçimden seçime oy vermekten başka bir suçu(!) yok.Kaldı ki,kimse AKP’li olmaya yada AKP felsefesini paylaşmaya mecbur değil.Herkesin kendine göre aklı,fikri,vicdanı var.Buna saygılı davranmak lazım.
Ülkeyi yönetmeye talip olanlar,her türlü eleştiriyi göze almalı,yapılan muhalefete inandırıcı cevaplar vermeli, söyledikleri gerçeğin ta kendisi olmalıdır.Ne söylendi,ne eleştirildi,neden şikayetçi olundu? Devlet nerede,uçak ve helikopterler nerede,ordu nerede?Bunu sordu alevlerle boğuşanlar ve durumdan vazife çıkaran siyasiler.Buna kızmak,öfkelenmek ve hakaret etmek yerine, nelerin yapıldığını ve nelerin niçin yapılamadığını dikkatli bir üslupla anlatmak lazım.Yangın bölgesinde yaşayanlar ve felakete tanık olanlar,beşinci günün akşamına kadar orduyu ortalarda göremediler.Dördüncü güne kadar ilgili bakanlara sahada rastlayamadılar.3 bakanın neden sonra Muğla’da,Marmaris-Milas ve Bodrum’da yaptıkları koordinasyon toplantılarına CHP’li diye belediye başkanlarını çağırmadılar.Bunlar yalan mı?
Durun daha bitmedi.Yangın süresince çevredeki tüm CHP belediyelerinin arazözleri sahada iken,bir tek AKP’li belediyenin arazözünü görmedik.5 gün içinde Bodrum yangın bölgesinde 3-4 helikopterin bir-iki sortisinin dışında hava destek ve takviyesine tanık olmadık.Hele uçağa 6.güne kadar rastlayan olmadı.Bunlar Bodrum gözlemleri… Marmaris gözlemleri ise daha farklı.Çünkü oraya daha fazla sayıda helikopter gönderildi.Marmaris’te yazlık saray da olduğu için,Bodrum’dan daha şanslı durumdaydı.Ama buna rağmen,orası da gereği şekilde korunamadı ve yeşil Marmaris’in en güzel ormanları da çatır çatır yandı.
AKP Genel Başkanı,yerleşim bölgelerindeki orman yangınından belediyeleri sorumlu tuttu.Televizyonda izlerken kulaklarıma inanamadım.Haydi çok başarısız,Türk tarımını olduğu gibi ormanlarımızı da perişan eden Orman Bakanı Pakdemirli böyle söyledi ve onu kimse ciddiye almadı ama,AKP Genel Başkanı da bu görüşe sahip çıkınca işler değişti.Eskiden orası polis bölgesi,burası jandarma bölgesi gibi idaremizde komik sınırlar vardı.Şimdi yerini orası devlet bölgesi,burası belediyeler bölgesi ayırımı almış.Böyle şey olur mu?Herşeyden devlet sorumludur. Anayasa’yı işimize geldiği gibi yorumlayamayız.Belediyeler cılız imkanlarıyla nasıl boğuşsun ve mani olsun orman yangınına?Devlet olarak ormanlarda çıkan yangını baştan yeterli şekilde önleyebilseydik eğer,belediyelerin sorumlu olduğu yerleşim yerlerine sıçramasına da mani olurduk.Öyle değil mi?
Zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkmak yerine,eksik ve ihmalleri de gören,kavgacı değil nazik ve yatıştırıcı bir üslup kullanmak lazım.Böyle durumlarda milletin tümünü şefkatle sarıp sarmalamak gerek.AKP Genel Başkanının son TV konuşmasında bunu görememenin üzüntüsünü yaşadım.Yine kırıcı,yaralayıcı bir üslup,yine yeni Türkiye hikayeleri ve yine dibine kadar reklam.Efendim, CHP Başkanına baksanıza,Meral hanımı görmüyormusunuz dediğinizi duyar gibiyim.Tamam kem söz sahibine aittir.Ama AKP Genel Başkanı olarak siz,Türk Devletinin başında oturuyorsunuz ve ağzınızdan çıkan kelama, üsluba dikkat etmek zorundasınız.Size oy vermeyen milyonlarca insan yaşıyor bu ülkede.Onları yok sayar gibi bir davranışın içinde olamazsınız,size yönelen eleştirilerin sahiplerine toptan (hain)damgasını vuramazsınız.Siyasi kavganızı milletin tümünün üstüne serpemezsiniz.
Bizim kavgamız Türkiye düşmanlarıyla.Türkiye’yi yanlış ve kötü idare edenlerle hesabımızı sandık başında göreceğiz.Ama Türkiye düşmanlarına meydanları seçime kadar boş ve sahipsiz de bırakamayız.Hepimiz bunun bilincinde olmalıyız.Bu arada,AKP Genel Başkanının eleştiri gibi en demokratik ve kutsal hakkını kullanan bizlere bir özür borcu olduğunu da hatırlatmak istiyorum.Lütfen (yalan teröristleri)sözünü geri alsın.