Ülkemizde son zamanlarda halkın tepkisini oldukça çeken Afgan mülteci göçü gerçekleşiyor. Bu göç sonucunda ülke nüfusunda artış meydana gelirken aynı zamanda mültecilere karşı bir ayrımcılık ve nefret içeren söylemler oluşturuluyor. Bu yazıda mültecilerin Türkiye topraklarında ve Türk hukukunda sahip olduğu hakları açıklığa kavuştururken, bir kavram karışıklığına sebep olması nedeniyle de mülteci- göçmen kavramlarının ayrımını da yapacağız.
Mülteci ve Göçmen kavramları karıştırılmamalı;
Dini, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm gören veya bunun endişesini taşıyan, bu sebeple ülkesinden ayrılan/ayrılmak zorunda bırakılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişiye mülteci deniyor. Dolayısıyla, Afganların ülkelerinde yaşanan savaş, iç karışıklık ve görmüş oldukları zulüm sebebiyle ülkeyi zorunlu olarak terk etmeleri kendilerini başka ülkelerde “mülteci” yapıyor. Cenevre Sözleşmesi olarak da bilinen, 1951 yılı Birleşmiş Milletler Mülteci Sözleşmesine göre, mülteci, ırk, din, milliyet, belirli bir toplumsal gruba üyelik veya siyasi görüş sebebiyle zulme uğrama korkusuyla kendi ülkesinin dışındadır. Ülkesinden kaçarak bulunduğu ülkede vatandaşlık hakkına sahip değildir. BM Mülteciler Yüksek Komiserliğine göre; mülteciler, hayatlarına ve özgürlüklerine ciddi bir tehdit olması neticesinde ülkelerinden ayrılmış olan belirli bir insan grubudur. Bu nedenle göçmenlerle karıştırılmaması gerekmektedir.
Göçmen ise bir ülkeden başka bir ülkeye yerleşmek amacıyla göç eden kişidir. Mülteciden farkı ise göçmen kişi o ülkeyi zorunlu olarak değil isteğiyle terk etmektedir. Uluslararası Göç Örgütü (IOM), kişinin hukuki statüsü ne olursa olsun, hareketin isteyerek veya istem dışı olup olmaması, hareketin sebepleri veya kalma süresinin ne olduğu kadar olduğuna bakmaksızın, yaşadığı yerden ayrılarak uluslararası bir sınırdan geçmekte olan ya da geçmiş veya ülke içinde yer değiştirmiş olan bir kişiyi göçmen olarak tanımlamaktadır. Göçmenler ülkelerinden farklı sebeplerden dolayı ayrılabilir; bu sebepler arasında sefalet ve çok kötü yaşam koşulları olabilir.
Mültecilerin hakları nelerdir;
Genel olarak mültecilerin hakları birçok ulusal ve uluslararası mevzuatlarda düzenlenmiş, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi gibi uluslararası kuruluşlarda da çözüm arayışlarına konu olmuştur. Çünkü mülteciler, doğdukları ve yaşadıkları vatanı, ülkelerinde bulunan iç karışıklık ve zulüm sebebiyle terk etmek zorunda bırakılmışlardır. Savunmasız durumda iken vardıkları ülkede de zulme uğramak, dışlanmak insan haklarına aykırılık teşkil edecektir. Bu nedenle birtakım uluslararası sözleşmeler ve mevzuatlarla, mültecilerin haklarının korunması hedeflenmektedir. Mültecilerin hakları ülkemizde ve uluslararası bir şekilde düzenlenen mevzuatlarca şu şekilde belirlenmiştir.
- İnsan hakkının ihlal edilme riski altında bulunacakları bir ülkeye zorla geri gönderilmekten korunma hakkı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu 4. Madde gereğince mevcuttur. 11.04.2013 tarihinde Resmî Gazete ’de yayımlanan kanunun amacı yabancıların Türkiye’ye girişleri, Türkiye’de kalışları ve Türkiye’den çıkışları ile Türkiye’den koruma talep eden yabancılara sağlanacak korumanın kapsamına ve uygulanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Yine aynı şekilde kanunun uygulanmasına ilişkin çıkarılan yönetmelik de ülkeye geri gönderilme hakkının uygulanması ve korunması için de düzenlenmiştir.
- Ayrımcılığa karşı korunma hakkı. “Her insan eşittir” ilkesi gereğince sahip oldukları din, dil, ırk, cinsiyet, engel, fikir ayrılıklarının ayrımcılık oluşturmaması esası 1950 tarihinde Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi ilgili hükümlerce düzenlenmiştir. Sadece Avrupa’da değil aynı zamanda Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara ilişkin Uluslararası Sözleşme gereğince de sözleşmeyi kabul eden tüm dünya ülkelerinde de ayrımcılık yasağı ve ayrımcılığa karşı korunma hakkı mevcuttur. Ülkemizde gerçekleşen mülteci göçünde mültecilerin ayrımcılıktan korunmasına yönelik yapılan başvuru ve işlemler ise 20.04.2016 tarihinde Resmî Gazete ’de yayımlanan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunun ilgili hükümlerine de tabi olabilmektedir.
- Din ve inanç özgürlüğü 1951 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler Mültecilerin Hukuki Statüsüne ilişkin Cenevre Sözleşmesince bir insan hakkı olarak kabul edilmiştir. Bulunduğu ülke neresi olursa olsun mültecinin din ve inanç özgürlüğü çerçevesinde dini vecibelerini de yerine getirme hakkı bulunmaktadır. Bu hak aynı zamanda İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına ilişkin Sözleşmede de belirtilmiştir. Ülkemizde ise Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ve Yönetmeliği ile Anayasa’mızın 10 maddesi çerçevesinde uygulanabilmektedir.
- Çalışma hakkı her insanın ekonomik gücünü kazanabilmesi için sahip olması gereken insan hakkıdır. Bu hak Anayasa’mızın 48. ve 49. Maddelerinde düzenlenmekle birlikte Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkındaki kanunda da düzenlenmiştir.
- Barınma hakkı özellikle bir mültecinin sahip olduğu en önemli haklardan bir tanesidir. Çünkü ülkesinde barındığı evini, yurdunu zaten güvenli bir şekilde barınamadığı için bıraktığından bulunduğu ülkede de barınabilmesi ve bu barınmanın güvenli bir şekilde kendisine sağlanması gerekmektedir. Bu hak Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nun Haziran 1948'de hazırladığı ve birkaç değişiklik yapıldıktan sonra 10 Aralık 1948'de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde, Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşmede ve Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesinde düzenlenmiştir.
- Eğitim hakkı istisnasız her insanın sahip olduğu hak olduğundan mültecilerin eğitim hakkı Anayasamızın 42. Maddesinde düzenlenmekle birlikte Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nu ve 6544 sayılı Yabancı Uyruklu Öğrenciler Genelgesinde mevcut bir haktır.
- Ev sahibi ülkede sağlık hizmetlerine ulaşma hakkı mültecinin uluslararası sözleşmelerce sahip olduğu sağlık hakkının bir parçasıdır. Anayasada 56. Madde, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 89/3 maddesinde düzenlenmiştir. Ayrıca yine ülkemizde Sağlık Bakanlığı nezdinde düzenlenen ve 22.10.2014 yılında Resmî Gazete ’de düzenlenen Geçici Koruma Altına alınanlara verilecek Sağlık Hizmetlerine Dair Esaslarda da mültecinin ülkemiz topraklarında sahip olduğu sağlık hizmetleri düzenlenmiştir.
- Seyahat özgürlüğü mültecinin bulunduğu ülkede şehir içi ve şehirlerarası seyahat edebilme hakkı olduğunu belirtmektedir. Ülkemizde Anayasa’nın 23. ve Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanunun ilgili hükümlerinde düzenlenmiştir.
- Keyfi gözaltına alınmama hakkı özellikle ülkemizde son zamanlarda mültecilere karşı gelişen suç isnatlarında belirtilmesi ve üzerinde durulması gerekilen önemli bir haktır. Bu hak Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara ilişkin Uluslararası Sözleşmede düzenlenmiştir.
- Adil yargılama hakkı hem ülkemiz kanunlarında hem de İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi ile uluslararası düzeyde tüm sözleşmelerde belirtilmiştir.
Ayrıca Birleşmiş Milletler Mültecilerin Hukuki Statüsüne ilişkin Cenevre sözleşmesine göre mültecinin, ayırıma tabi tutulmaksızın, vatandaşı olduğu ülkeye uygulanan istisnai tedbirlerden muaf olarak şu hakları vardır:
- Din özgürlüğü (madde 4),
- Medeni haklardan yararlanma özgürlüğü (madde 12),
- Menkul ve gayrimenkul edinme hakkı (madde 13),
- Fikri ve sınai mülkiyet hakkı (madde 14),
- Dernek hakları (madde 15),
- Mahkemelerde taraf olma hakkı (madde 16),
- Çalışma hakkı (madde 17),
- Tarım, sanayi, sanat ve ticaret sahalarında iş yeri açmak ve şirket kurma hakkı (madde 18),
- İhtisas mesleğini icra etmek hakkı (madde 19),
- Vesika (karne) hakkı (madde 20),
- Mesken edinme hakkı (madde 21),
- Eğitim hakkı (madde 22), sosyal yardım hakkı (madde 23), sosyal sigorta ve çalışma mevzuatından yararlanma hakkı (madde 24).
Sonuç olarak mültecilerin bulundukları ülkede uygulanacak kanun çerçevesinde İnsan hakları prensiplerince sahip oldukları hakları korunmalı ve uygulanmalıdır. Sadece ülkemizde değil çoğu ülkede oldukça büyük soruna sahip olan mülteci sorunun yapılacak olan denetim mekanizmaları ile çözüme kavuşturulması gerekmektedir.