Yeni bir dünya düzeni veya dengenin kurulması zaviyesinden çok sıkıntılı bir dönemden geçmekteyiz! İkinci dünya savaşı akabinde, çift kutuplu kurulan ve yarım yüz yıl devam eden Soğuk Savaş dönemi, 1990’lı yılların başında, Sovyetler Birliğinin dağılması ve Berlin Duvarının yıkılması ile geride bıraktık!
Tek kutuplu bir ara dönem ve akabinde, yeniden kurulmaya çalışılan çok kutuplu yeni bir dünya düzeni veya sistematiği; elbette ki kolay olmayacaktır! Tabii ki çok sıkıntılar yaşanacaktır!
Tek kutuplu dünya düzenine matuf, 11 Eylül saldırılarından sonra, ABD öncülüğünde Irak ve Afganistan’ın işgaline, bölgenin de vekâlet orduları ile yakılıp – yıkılmasına ve kaosa sürüklenmesine şahit olduk! Bölge üzerinde hesabı olan her küresel gücün kullandığı bir vekâlet ordusu bulunmaktadır!
2010 yılından itibaren Tunus’ta başlayan Arap Baharı ile bölgemizde kaotik çok sıkıntılı bir dönemi yaşadık ve halen yaşamaya devam ediyoruz! Emperyalist Güçler anlaşamıyor! Çıkarlar çatışıyor!
Küresel ve emperyalist güçler, Arap Baharı ile bölgeyi yeniden dizayn projesi, Suriye’de tıkanmıştır! Suriye’de tıkanan kirli hesaplar, Türk Devletini kuşatma ve çevreleme operasyonları, küresel ve emperyalist güçler destekli, vekâlet ve vesayet savaşlarının başlamasına öncülük etmiştir
Yeni bir dünya düzeni veya sistematiği; ticaret, para ve enerji üzerine kurulacağına göre! Ticaret, para ve enerji olmadan hayat sürdürülemeyeceğine göre! Ya da dünya hegemonya sisteminin mezkûr üçlüsü olmadan küresel ve emperyalist güçler zaviyesinden bir anlam ifade etmeyeceğine göre!
İkinci Dünya Savaşı akabinde kurulan Dünya Bankası, IMF ve diğer küresel örgütler bu sistemin taşıyıcı dinamikleri ve kurumsal yapılarıdır! Para, ticaret, finans ve ekonomi dünyasını derinden etkileme potansiyeline sahip, öngörülmesi güç ve nadir olaylara vurgu yapmak için kullanmaktadır!
Dünya; ikinci dünya savaşından sonraki süreçte, Asya güçlerinin yeniden ekonomik, askeri, para, finans, nüfus, teknoloji ve askeri güç olarak ortaya çıkması ile birlikte Atlantik ve Avrasya güçleri olarak iki bloğa ayrılmıştır!
Türk Devleti, hegemonya güçleri arasında, denge ve sıklet merkezi konumunda olduğunu da sürekli vurguluyoruz! Dünyanın ekonomik güç dengesi, Asya bölgesine doğru kaydığını ifade etmiştik!
Dünya, ortalamalar ve öngörülebilirlerle değil, bilinmeyenler ve öngörülemeyenlerle şekilleniyor! Sıradan olanlar değil, büyük olaylar, keşifler ve olağanüstü olaylar, büyük sonuçlara yol açabilir!
Büyük değişimler, göstere göstere değil, öngörülemeyen patlamalar veya oluşumlarla ortaya çıkar! Hiç akla gelmeyen ve beklenmeyen, benzeri duyulmamış olaylar, yepyeni fikir ve teknolojiler, dünyayı büyük çapta etkiler!
Dünya; bilmediklerimiz ve bildiklerimizden daha önemli, öngörülebilir ve öngörülemeyen nadir olaylar akabinde yeniden şekil almasına, yeni bir düzen ve sistematiğin kurulmasına sebebiyet vermektedir! Bugün tam da bu DENGENİN göstergeleri ve işaret fişekleri yaşanmaktadır!
Birinci ve İkinci dünya savaşlarından sonra ki yaşananlar gibi! 1990 yılında Sovyetler Birliğinin dağılması ve Berlin Duvarının yıkılması gibi! 11 Eylül saldırıları ile yeni bir dönem ve sürece girilmesi gibi! Bugün de, Ukrayna – Rusya savaşı gibi!
Arap baharı ile başlayan ve yirmi iki ülkenin rejim, toprak ve liderlerinin değişmesi ve atmış adet yeni devletçiklerin ortaya çıkacak olması gibi! Bir yol ve kuşak projesi ile 65 ülkenin birbirine bağlanması, birlikte kalkınma ve kazan kazan hamlesi gibi!
Peki, emperyalist ve küresel güçler, böyle bir plan eşiğinde bulunurken; Türk Devleti neler yapmaktadır? Eli kolu bağlı sadece beklemekte ve başına geleceklere de razı bir şekilde midir?
İki bin yıllık bir devlet geleneği olan Türk Devleti; Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde kurulan Türk Birleşik Devletleri, Türk Devleti ebed müddet devam ilkesi ve 2023 – 2053 ve 2071 hedefleri doğrultusunda; Anadolu’da binlerce yıllık varlık ve bekası uğruna, yeni bir dünya dengesine matuf, tüm küresel projelere hazır, stratejik ve taktik planlarının var olduğunu düşünüyorum!
Aksi halde Anadolu’yu DAR ederler! Aksi halde Anadolu’da VAR olamayız! Hem Coğrafya Kader diyeceksiniz ve hem de Coğrafyanın gereklerini yapmadan böyle bir Coğrafya da yaşamaya devam edeceksiniz, öyle mi?