Asırlardır acılarla yoğrulmuş Anadolu da bir söz vardır, “Toprağın altında yiğit doldu yatan yatana, toprağın üstü kahpe doldu satan satana” diye.
Bu sözü 1071 yılından buyana vatan için, bayrak için, ezan için canını feda eden yiğitlerin yakınları söylemiştir.
Osmanlı tebaası olan Ermeniler ve Rumlar bu millete karşı ilk ihanetlerini Osmanlı- Rus savaşında gösterdiler. Yıllardır aynı mahallede, aynı sokakta, yan yana oturdukları ve hiçbir kötülük görmedikleri komşuları silahsız Türk aileleri, Ruslardan ve İngilizlerden aldıkları silahlarla katlettiler.
Bunların ihanetini 1. Dünya Savaşı, Çanakkale Savaşı ve İstiklal Savaşı’nda hep gördük. Maraş’ın Fransızlar tarafından işgalinde yaşanan bir hainliği paylaşayım.
Maraş ve bölgenin Fransızlar tarafından işgali kesinleşiyordu. Ermenilerde taze ümitler belirmiş, aşırı derecede seviniyorlar, şımarıyorlardı. Şımarıklıkları Türkleri rencide edecek derecelere varıyordu. Çocuk-büyük, kız kadın bütün Ermeniler Fransız işgalini coşku ile karşılamağa hazırlanıyorlardı.
Bu hengâmede, 10-15 aileden ibaret olan Yahudi topluluğu ile Abdal aşiretinin hangi tarafı tuttukları belli değildi, Fransız işgal kuvvetlerinin Maraş'a gireceği gün kesinleşti. Ermenilerin en zengini ve hatırı sayılan en nüfuzlusu eskisi Maraş Mebusu (Milletvekili) Ermeni eşrafından Agop Ağa, Abdal aşiretinin Boy beyi ve en usta davulcusu Abdal Halil Ağa'ya (Halla) gelmesi için haber saldı. Halil Ağa gelince ona;
-Etba'ını toplu gel. Ordusunun başında gelen büyük Fransız kumandanını karşılamağa gideceğiz, dedi. Öteden beri Hırlakyan Agop Ağanın emrine amade olan ve onu eğlendirmek için kırk takla atarak davul çalan Abdal Halil Ağa bu defa:
Olmaz, gelemem, dedi.
Beklemediği bu red cevabı karşısında Agop Ağa:
Kasnağını altınla dolduracağım gelirsen, dedi.
Uzun sakalını avucu içinde tutan Davulcu Halil Ağa:
Belli, bilirim. Hem de doldurursun. Davulumu değil, evimi bile altınlarınla doldurursun, dedi. Amma bu din bahsi... Bir çomak bile vuramam, cevabını verdi.
Abdal Halil Ağanın bu davranışı hemen şehirde duyuldu. Türkler onun mertlik ifadesi olan bu jestini çok beğendiler. Aynı günün akşamı... Evi aynı mahallede bulunan ve Hırlakyanların konağından rahatça görülebilen Şişman Hacı Ahmet Ağanın toprak damı üzerinde kütükler kayıldı (çatıldı), ateş yakıldı. Gecenin karanlığında yükselerek etrafı aydınlatan kızıl alevlerin etrafında halaylar çekildi, oyunlar oynandı. Örnek yiğit Halil Ağa'nın, davulu delercesine vurduğu çomağın çıkardığı davul sesleri bütün geceyi yankılandırdı.
Etraftaki Türkler evlerinin damlarına çıkarak davul-zurna seslerine alkış tutuyor, Ermeniler ve Fransızlar o tarafa bakmağa bile cesaret edemiyorlardı. Bu suretle Türklerde maneviyat ve moral yükselirken, yiğit Halil Ağanın gümbür gümbür çaldığı davul seslerine karışan çetelerin naraları düşmana gözdağı veriyor, onları korkutup sindiriyordu. Arada bir mertçe erkekçe haykırmalar geceyi yırtıyor, Hırlakyanlara ve işgal kuvvetlerine hakaretler yağdırıyordu
Agob Ağa hırslanmış bir şekilde, dişleri gıcırdayıp dudakları titreyerek konuşamayan ve sapsarı kesilmiş olan mama'sına (eşine): “O şişman oğlunun alacağı olsun, Zamanı gelince, halay çektikleri evinin damı Fransız topçu ateşlerine hedef olacaktır” diyerek hainliğini ispat ediyordu.
Bugün de değişen bir şey olmamış. Fransa, Almanya, Yunanistan, İsrail, İngiltere kahpeliklerini artırarak koruyorlar. Bunlara sadece ABD ile yahudi beslemesi Ermeni artıkları eklenmiş.
Amma hepinizi not ettik.