( (

“Tasavvuf, Güzel Ahlâklı Olmaktır”

Kültür Sanat 30.01.2020 - 10:31, Güncelleme: 21.03.2023 - 03:23
 

“Tasavvuf, Güzel Ahlâklı Olmaktır”

Konya Aydınlar Ocağı’nda tasavvufî kavramları anlatan Araştırmacı Yazar Sadık Küçükhemek, “Tasavvuf, güzel ahlâklı olmak ve hayatı güzel yaşamaktır. Tasavvufa yönelmek için önce ilim, bilgi ve irfan gerekir” dedi
Konya Aydınlar Ocağı’nın bu haftaki Selçuklu Salı Sohbetleri’nde, tasavvuf konuşuldu. “Tasavvufta Üç Temel Kavram: Râbıta-i Şerife, Tevessül ve Vahdet-i Vücud” adlı eserinden hareketle tasavvufla ilgili kavramlar üzerinde duran Araştırmacı - Yazar Sadık Küçükhemek, tasavvufu “Ruhî yönden arınma, ahlâk ve fazilet bakımından yükselme, güzel ahlâk sahibi olmak,       kalbi ifsad eden âfatlardan koruyup, zahidâne bir hayat yaşamaktır. Tasavvuf, Rasul-i Ekrem (s.a.v.) ve sahabe-i kiram gibi İslâm dinini algılayıp, onlar gibi bir hayat yaşamaktır. Tasavvuf, Kur’an ve sünneti özümseyip içselleştirerek, onu hayatta tatbik etmek ve çevresine Resulullah (s.a.v.) gibi örnek olmaktır” şeklinde tarif etti.   “Kalpler ancak Allah’ı zikretmekle huzur bulur” Tasavvufun gayesini “Müslümanların güzel ahlâk sahibi olmasını sağlamaktır” diye özetleyen yazar Sadık Küçükhemek, “Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı zikretmekle mutmain olur ve huzura erer” ayetini hatırlatarak şu ifadelere yer verdi: “İmam-ı Malik hazretleri “Fıkıh oku­madan tasavvufa yönelen zındık, tasavvufu bilmeden fıkha dalan ise fâsık olur. İkisinin birleşmesinden hakikat doğar.” diyor. Tasavvuf ilmi bizi ekâbirlikten, gururdan, ilmimizi övünme aracı olmaktan kurtarmakta ve ahirete yönelmemizi sağlamaktadır. Ayrıca, mutasavvıf Haris el-Muhasibi’nin müridi Cüneydi Bağdadi’ye duası şöyledir: “Allah seni sûfi muhaddis değil, muhaddis sûfî eyle­sin.” Buradan da anlaşılacağı üzere tasavvufa yönelmek için önce ilim, bilgi ve irfan gerekir.”   Sahte şeyhlerle mücadele etmek gerekir Abbasiler, Selçuklular ve Osmanlılar’ın zararlı ve bâtıl tarikatlarla mücadele ettiklerini belirten Küçükhemek, “Mesela Orhan Gazi zararlı, bâtıl tarikat mensuplarının kontrolünü istemiştir. Ve suçluları cezalandırmıştır. Bu arada fırsatçılar da eksik olmaz. Kendisinde ne ilim ne irfan ne de tasavvuf ahlakı var. Dünyevî menfaat elde etmek için tasavvuf ilmini araç olarak kullanmaktadır. İşte bunlarla da mücadele edilecek” dedi. Tasavvufu “Hz. Âdem’le başlatanlar” tarafında olduğunu ifade eden Küçükhemek, “sûfî” ifadesinin ikinci asırda kullanılmaya başlandığını, o zamana kadar İslâm’ı hal olarak yaşayanlara “zaid” denildiğine işaret ederek tasavvuf kavramının da hicretin üçüncü asrından sonra isimlendirilmeye başlandığını söyledi. Tarikatların miladi olarak on birinci asırda kurulmaya başlandığını belirten Küçükhemek, bu kurumların sosyal hayatın bir parçası haline geldiğini ve bu dönemde tekke edebiyatının geliştiğini ifade ederek tekke ve zaviyelerin kapatıldığı 1925’e kadar bu kurumların faaliyetlerine devam ettiğini söyledi. Küçükhemek, “Tekke ve zaviyelerin Cumhuriyet döneminde kapatılması ise, “tasavvuf devletin temel felsefesiyle bağdaşmaz” demişlerdir. Bu sebepten dolayı kapatmışlardır. Yerine Halkevleri açtılar. Halkevlerinin hedefi ise, resmî ideolojiye uygun çağdaş insan yetiştirmekti. 1951 yılında dönemin hükümeti bu halkevlerini kapattı. Şimdi dernek halinde aynı gaye için faaliyetlerini yürütmektedir.” dedi.   “Mutasavvıflar kalben Allah ile beraberdirler” Sufî Hoca Ahmed Yesevî’nin muridlerine “Batı’yı ve Anadolu’yu hedef” olarak gösterdiğini ve “Alp-eren” olarak görevlerini ifa ettiklerini dile getiren Küçükhemek,  tasavvufun Balkanlar, Kafkaslar ve Afrika’ya kadar yayılarak günümüzde de faaliyet halinde olduğunu belirterek “Sufiler ve mutasavvıflar halkın içindedirler. Kalben de Allah ile beraberdirler” dedi. Rabıta, tevessül ve vahdet-i vücud kavramları üzerinde de duran Küçükhemek’e, katılımcılar arasından tevessülle ilgili sözlerine itiraz edenler oldu. İtiraz edenlere ve tasavvufa karşı olanlara da kendi üslûbunca cevap vermeye çalıştı. İl Halk Kütüphanesi’nde gerçekleştirilen sohbetten sonra Konya Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, yazar Sadık Küçükhemek’e “Lâdikli Ahmet Hüdâî Hayatı ve Divânı” adlı kitap dahil çeşitli kitaplar hediye etti.
Konya Aydınlar Ocağı’nda tasavvufî kavramları anlatan Araştırmacı Yazar Sadık Küçükhemek, “Tasavvuf, güzel ahlâklı olmak ve hayatı güzel yaşamaktır. Tasavvufa yönelmek için önce ilim, bilgi ve irfan gerekir” dedi

Konya Aydınlar Ocağı’nın bu haftaki Selçuklu Salı Sohbetleri’nde, tasavvuf konuşuldu. “Tasavvufta Üç Temel Kavram: Râbıta-i Şerife, Tevessül ve Vahdet-i Vücud” adlı eserinden hareketle tasavvufla ilgili kavramlar üzerinde duran Araştırmacı - Yazar Sadık Küçükhemek, tasavvufu “Ruhî yönden arınma, ahlâk ve fazilet bakımından yükselme, güzel ahlâk sahibi olmak,       kalbi ifsad eden âfatlardan koruyup, zahidâne bir hayat yaşamaktır. Tasavvuf, Rasul-i Ekrem (s.a.v.) ve sahabe-i kiram gibi İslâm dinini algılayıp, onlar gibi bir hayat yaşamaktır. Tasavvuf, Kur’an ve sünneti özümseyip içselleştirerek, onu hayatta tatbik etmek ve çevresine Resulullah (s.a.v.) gibi örnek olmaktır” şeklinde tarif etti.

 

“Kalpler ancak Allah’ı zikretmekle huzur bulur”

Tasavvufun gayesini “Müslümanların güzel ahlâk sahibi olmasını sağlamaktır” diye özetleyen yazar Sadık Küçükhemek, “Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı zikretmekle mutmain olur ve huzura erer” ayetini hatırlatarak şu ifadelere yer verdi: “İmam-ı Malik hazretleri “Fıkıh oku­madan tasavvufa yönelen zındık, tasavvufu bilmeden fıkha dalan ise fâsık olur. İkisinin birleşmesinden hakikat doğar.” diyor. Tasavvuf ilmi bizi ekâbirlikten, gururdan, ilmimizi övünme aracı olmaktan kurtarmakta ve ahirete yönelmemizi sağlamaktadır. Ayrıca, mutasavvıf Haris el-Muhasibi’nin müridi Cüneydi Bağdadi’ye duası şöyledir: “Allah seni sûfi muhaddis değil, muhaddis sûfî eyle­sin.” Buradan da anlaşılacağı üzere tasavvufa yönelmek için önce ilim, bilgi ve irfan gerekir.”

 

Sahte şeyhlerle mücadele etmek gerekir

Abbasiler, Selçuklular ve Osmanlılar’ın zararlı ve bâtıl tarikatlarla mücadele ettiklerini belirten Küçükhemek, “Mesela Orhan Gazi zararlı, bâtıl tarikat mensuplarının kontrolünü istemiştir. Ve suçluları cezalandırmıştır. Bu arada fırsatçılar da eksik olmaz. Kendisinde ne ilim ne irfan ne de tasavvuf ahlakı var. Dünyevî menfaat elde etmek için tasavvuf ilmini araç olarak kullanmaktadır. İşte bunlarla da mücadele edilecek” dedi.

Tasavvufu “Hz. Âdem’le başlatanlar” tarafında olduğunu ifade eden Küçükhemek, “sûfî” ifadesinin ikinci asırda kullanılmaya başlandığını, o zamana kadar İslâm’ı hal olarak yaşayanlara “zaid” denildiğine işaret ederek tasavvuf kavramının da hicretin üçüncü asrından sonra isimlendirilmeye başlandığını söyledi. Tarikatların miladi olarak on birinci asırda kurulmaya başlandığını belirten Küçükhemek, bu kurumların sosyal hayatın bir parçası haline geldiğini ve bu dönemde tekke edebiyatının geliştiğini ifade ederek tekke ve zaviyelerin kapatıldığı 1925’e kadar bu kurumların faaliyetlerine devam ettiğini söyledi. Küçükhemek, “Tekke ve zaviyelerin Cumhuriyet döneminde kapatılması ise, “tasavvuf devletin temel felsefesiyle bağdaşmaz” demişlerdir. Bu sebepten dolayı kapatmışlardır. Yerine Halkevleri açtılar. Halkevlerinin hedefi ise, resmî ideolojiye uygun çağdaş insan yetiştirmekti. 1951 yılında dönemin hükümeti bu halkevlerini kapattı. Şimdi dernek halinde aynı gaye için faaliyetlerini yürütmektedir.” dedi.

 

“Mutasavvıflar kalben Allah ile beraberdirler”

Sufî Hoca Ahmed Yesevî’nin muridlerine “Batı’yı ve Anadolu’yu hedef” olarak gösterdiğini ve “Alp-eren” olarak görevlerini ifa ettiklerini dile getiren Küçükhemek,  tasavvufun Balkanlar, Kafkaslar ve Afrika’ya kadar yayılarak günümüzde de faaliyet halinde olduğunu belirterek “Sufiler ve mutasavvıflar halkın içindedirler. Kalben de Allah ile beraberdirler” dedi. Rabıta, tevessül ve vahdet-i vücud kavramları üzerinde de duran Küçükhemek’e, katılımcılar arasından tevessülle ilgili sözlerine itiraz edenler oldu. İtiraz edenlere ve tasavvufa karşı olanlara da kendi üslûbunca cevap vermeye çalıştı.

İl Halk Kütüphanesi’nde gerçekleştirilen sohbetten sonra Konya Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, yazar Sadık Küçükhemek’e “Lâdikli Ahmet Hüdâî Hayatı ve Divânı” adlı kitap dahil çeşitli kitaplar hediye etti.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ipekyoluhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
( (