( (

Davutoğlu'ndan Boğaziçi Tepkisi: Nasıl O Resme Tahammül Ediliyor?

Gündem (Medyaradikal) - medyaradikal.com | 10.01.2021 - 15:41, Güncelleme: 21.03.2023 - 03:23
 

Davutoğlu'ndan Boğaziçi Tepkisi: Nasıl O Resme Tahammül Ediliyor?

Boğaziçi Üniversitesi'nin kapısına vurulan kelepçeyi sert sözlerle eleştiren Gelecek Partisi lideri Davutoğlu "Ben Boğaziçi Üniversitesi'nin kapısına kelepçe vurulmasını, bütün üniversitelerin kapısına kelepçe vurulması olarak görüyorum. Nasıl o resme tahammül ediliyor? dedi.
Boğaziçi Üniversitesi'nin kapısına vurulan kelepçeyi sert sözlerle eleştiren Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu "Ben Boğaziçi Üniversitesi'nin kapısına kelepçe vurulmasını, bütün üniversitelerin kapısına kelepçe vurulması olarak görüyorum. Nasıl o resme tahammül ediliyor? dedi.  Davutoğlu'nun açıklamaları şöyle:  "Türkiye'ye Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile gelen bu kutuplaştırıcı ittifak sistemine karşıyım. Tanıdığım Erdoğan ile bugünkü davranışlarına baktığımda, o Erdoğan'ın bu davranışları yapmaması gerekirdi diye düşünüyorum. Dünyada yer yerinden oynayacak, bütün dünya Doğu Türkistan'a yapılan zulümlerden bahsedecek, orada selam vermek bile yasaklanacak ve benim bildiğim eski Erdoğan bunlara sessiz kalacak. Benim bunu aklım almıyor. 28 Şubat çilesini çeken bizlerin televizyonlarda konuşmamız bile yasak, 28 Şubat'ın ideologu Perinçek ise her gün televizyonlarda. Perinçek'in o televizyonlara izinsiz çıkabilmesi mümkün mü? Nedir Perinçek'e Erdoğan'ı mahkum eden şey? Biliyorlardı ki ben bu sistemin içinde oldukça bu ülkeyi kimse 28 Şubat parametrelerine ve antidemokratik otoriter yapıya döndüremezdi. Şimdi de Gelecek Partisi'ne düşmanlıkları bundan. Başörtülü kadın senin yanındaysa saygı görmeli, başkasının yanındaysa vitrin mankeni. Burada artık manevi alan biter, ahlaki sınırların ötesine geçilmiş olur. Başörtülü kadın, başı açık kadın, nerede olursa olsun saygıya layıktır. Burada ayrıldığımız nokta bu. Başörtüsü yasağını kim getirmek isterse sonuna kadar direniriz. Bunun teminatı da artık Sayın Erdoğan ve AK Parti değil, Gelecek Partisi ve biziz. Kazanımların teminatı da biziz. Çünkü kazanımları koruyacak şey kutuplaştırmak değil, uzlaşmaktır. Ben her zaman halktan biriyim. Onun için severler beni. Ankara'da şu anda maalesef diplomasi yapanlar içeriye konuşuyor, içeriye rol yapıyorlar. Dışarıda ise çok edilgenler. Türk heyetlerinin başkentlerde nasıl karşılandığını nasıl muamele gördüğünü ben biliyorum ve üzüntü duyuyorum. Türk Cumhurbaşkanı'nın Putin'in görüşme odasının kapısında dakikalarca bekletilmesi Türk-Rus ilişkilerinin iyi olup olmamasından bağımsız olarak bir zillettir. Cumhurbaşkanlığı protokol ile birlikte girerler odaya. Cumhurbaşkanları kapıda bekletilmez. Aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na Trump'ın yazdığı mektup da zillettir. Bu düzeyde itibar kaybettiğinizde komşularla görüştüğünüzde bakarlar, "ben niye ciddi alayım" derler. Gelinen tablo bu ne yazık ki. Üniversite, bir memurluk ya da bürokratik makam değildir. Bugünkü kanuni çerçeve buna uygun bile olsa memur atar gibi üniversiteye rektör atanmaz. YÖK sisteminin, üniversiteler sisteminin kökten değişmesi lazım. Bırakın reformu, devrim yapılması lazım. Sayın Rektör Melih Bulu orada acaba nasıl rektörlük yapacak? Orada rektörlük görevi yapamayacak ortam oluşmuşsa istifa etmeli. Üniversite öğrencilerinin hemen hemen hepsi etik ve psikolojik olarak bir rektör ile problem yaşıyorlarsa o rektörün orada rektörlük yapması çok zor. İstifa etmeli bence. Kendisi için bu daha iyi. Ben bir yerde rektör, hoca olsam kafeye gidip öğrencilerle oturmak isterim. Ben yaptım bunu. Öğrencileri alıp İstanbul sokaklarında yürüyerek ders yaptığım da oldu. Öğrenci-hoca ilişkisi ancak bariyerler kalktığı zaman olur. Rektör ise yalnızca öğrenciyle değil, akademisyenlerle de hemhal olacak, oturacak sohbet edecek. Şimdi akademisyenler rektörlük binasına sırtını dönmüş, tepki gösteriyor. Şimdi nasıl olacak bu ilişki biçimi? Boğaziçi'ni hasta görmüyorum, ben Boğaziçi mezunuyum. Aynı Boğaziçi'nde 15 sene önce başörtüsü yasağı vardı ve gençler başörtüsü yasağına direniyordu. 2006 yılında benim kızım Boğaziçi'nde okurken başörtüsü yasağı vardı ve biz de iktidardaydık. Ben Boğaziçi Üniversitesi'nin kapısına kelepçe vurulmasını, bütün üniversitelerin kapısına kelepçe vurulması olarak görüyorum. Nasıl o resme tahammül ediliyor? Kelepçeyi biz 28 Şubat'ta kabul eder miydik? 12 Eylül'de kabul eder miydik? Olmaz öyle şey. Semboller önemlidir. O kapıyı kapatmayacaksınız."
Boğaziçi Üniversitesi'nin kapısına vurulan kelepçeyi sert sözlerle eleştiren Gelecek Partisi lideri Davutoğlu "Ben Boğaziçi Üniversitesi'nin kapısına kelepçe vurulmasını, bütün üniversitelerin kapısına kelepçe vurulması olarak görüyorum. Nasıl o resme tahammül ediliyor? dedi.

Boğaziçi Üniversitesi'nin kapısına vurulan kelepçeyi sert sözlerle eleştiren Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu "Ben Boğaziçi Üniversitesi'nin kapısına kelepçe vurulmasını, bütün üniversitelerin kapısına kelepçe vurulması olarak görüyorum. Nasıl o resme tahammül ediliyor? dedi. 

Davutoğlu'nun açıklamaları şöyle: 

"Türkiye'ye Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile gelen bu kutuplaştırıcı ittifak sistemine karşıyım. Tanıdığım Erdoğan ile bugünkü davranışlarına baktığımda, o Erdoğan'ın bu davranışları yapmaması gerekirdi diye düşünüyorum.

Dünyada yer yerinden oynayacak, bütün dünya Doğu Türkistan'a yapılan zulümlerden bahsedecek, orada selam vermek bile yasaklanacak ve benim bildiğim eski Erdoğan bunlara sessiz kalacak. Benim bunu aklım almıyor.

28 Şubat çilesini çeken bizlerin televizyonlarda konuşmamız bile yasak, 28 Şubat'ın ideologu Perinçek ise her gün televizyonlarda. Perinçek'in o televizyonlara izinsiz çıkabilmesi mümkün mü?

Nedir Perinçek'e Erdoğan'ı mahkum eden şey? Biliyorlardı ki ben bu sistemin içinde oldukça bu ülkeyi kimse 28 Şubat parametrelerine ve antidemokratik otoriter yapıya döndüremezdi. Şimdi de Gelecek Partisi'ne düşmanlıkları bundan.

Başörtülü kadın senin yanındaysa saygı görmeli, başkasının yanındaysa vitrin mankeni. Burada artık manevi alan biter, ahlaki sınırların ötesine geçilmiş olur. Başörtülü kadın, başı açık kadın, nerede olursa olsun saygıya layıktır. Burada ayrıldığımız nokta bu.

Başörtüsü yasağını kim getirmek isterse sonuna kadar direniriz. Bunun teminatı da artık Sayın Erdoğan ve AK Parti değil, Gelecek Partisi ve biziz. Kazanımların teminatı da biziz. Çünkü kazanımları koruyacak şey kutuplaştırmak değil, uzlaşmaktır.

Ben her zaman halktan biriyim. Onun için severler beni. Ankara'da şu anda maalesef diplomasi yapanlar içeriye konuşuyor, içeriye rol yapıyorlar. Dışarıda ise çok edilgenler. Türk heyetlerinin başkentlerde nasıl karşılandığını nasıl muamele gördüğünü ben biliyorum ve üzüntü duyuyorum.

Türk Cumhurbaşkanı'nın Putin'in görüşme odasının kapısında dakikalarca bekletilmesi Türk-Rus ilişkilerinin iyi olup olmamasından bağımsız olarak bir zillettir. Cumhurbaşkanlığı protokol ile birlikte girerler odaya. Cumhurbaşkanları kapıda bekletilmez.

Aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na Trump'ın yazdığı mektup da zillettir. Bu düzeyde itibar kaybettiğinizde komşularla görüştüğünüzde bakarlar, "ben niye ciddi alayım" derler. Gelinen tablo bu ne yazık ki.

Üniversite, bir memurluk ya da bürokratik makam değildir. Bugünkü kanuni çerçeve buna uygun bile olsa memur atar gibi üniversiteye rektör atanmaz. YÖK sisteminin, üniversiteler sisteminin kökten değişmesi lazım. Bırakın reformu, devrim yapılması lazım.

Sayın Rektör Melih Bulu orada acaba nasıl rektörlük yapacak? Orada rektörlük görevi yapamayacak ortam oluşmuşsa istifa etmeli. Üniversite öğrencilerinin hemen hemen hepsi etik ve psikolojik olarak bir rektör ile problem yaşıyorlarsa o rektörün orada rektörlük yapması çok zor. İstifa etmeli bence. Kendisi için bu daha iyi.

Ben bir yerde rektör, hoca olsam kafeye gidip öğrencilerle oturmak isterim. Ben yaptım bunu. Öğrencileri alıp İstanbul sokaklarında yürüyerek ders yaptığım da oldu. Öğrenci-hoca ilişkisi ancak bariyerler kalktığı zaman olur. Rektör ise yalnızca öğrenciyle değil, akademisyenlerle de hemhal olacak, oturacak sohbet edecek. Şimdi akademisyenler rektörlük binasına sırtını dönmüş, tepki gösteriyor. Şimdi nasıl olacak bu ilişki biçimi?

Boğaziçi'ni hasta görmüyorum, ben Boğaziçi mezunuyum. Aynı Boğaziçi'nde 15 sene önce başörtüsü yasağı vardı ve gençler başörtüsü yasağına direniyordu. 2006 yılında benim kızım Boğaziçi'nde okurken başörtüsü yasağı vardı ve biz de iktidardaydık.

Ben Boğaziçi Üniversitesi'nin kapısına kelepçe vurulmasını, bütün üniversitelerin kapısına kelepçe vurulması olarak görüyorum. Nasıl o resme tahammül ediliyor? Kelepçeyi biz 28 Şubat'ta kabul eder miydik? 12 Eylül'de kabul eder miydik? Olmaz öyle şey. Semboller önemlidir. O kapıyı kapatmayacaksınız."

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ipekyoluhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
( (