Ortak noktalarda buluşmak, ortak duygular taşımak bizi millet yapar. Millet birazda duygudaşlıktır. Bunun yolu insanları buluşturacak zeminler, imkanlar oluşturabilmekten geçer. Ne yazık ki bunu beceremiyoruz. Ayrışma noktaları ürettiğimiz kadar birleşme noktaları üretemiyoruz.
Her şey kavga sebebi olur mu? Ya da her şey kavga sebebi haline getirilir mi? Biz getiriyoruz. Bizi kavuşturacak, kucaklaştıracak her imkanı kendimiz yok ediyoruz.
Bin yıl nasıl bir arada yaşadık, bizi hangi ortak nedenler bir araya getirdi? Sorusunun cevabı bugün yaşadığımız bazı sorunların cevabı olabilir.
Şu soruyu da sorabiliriz, ortak değerlerinden çok farklılıkları olan toplumlar nasıl oluyor da kavgasız, nizasız yaşayabiliyorlar da biz yaşayamıyoruz? Derin farklılıklarına rağmen ortak yaşamayı başarmış, sosyal barışı sağlamış ülkeleri, toplumları bir arada tutan şey veya şeyler nedir? Sormuyor, sorgulamıyor, araştırmıyoruz. Çünkü zorun gücüne inanıyoruz. Zorla her şeyi çözebileceğimizi düşünüyoruz. Zor insanları bir araya getirir ama millet yapmaz, yan yana duran ama kalbi farklı yerlerde çarpan kalabalıklara döneriz.
ABD yokken biz vardık. Rusya yokken biz vardık. Hatta bütün bir Amerika yokken biz vardık. farklarımız, renklerimizle vardık. Dün siyasi varlık alanına girenler bugün milli bütünlüklerini sağlamada bizden daha ilerideler. Bizden çok sonra yola çıkanlar bize yetişmekle kalmayıp, bizi geçerek çok çok gerilerde bıraktılar. Çünkü enerjimizi ülkemizi ileri götürmek, geliştirmek, milletlerarası yarışta öne geçmek için kullanmıyoruz.
Enerjimizi iç kavgalarla, anlamsız çekişmelerle tüketiyoruz. Birbirimizle uğraşmaktan vatan gemisini yüzdürmeye, bizi geride bırakanların önüne geçmeye vakit bulamıyoruz.
Yasa yapıyoruz, milletin ihtiyaçları için değil, gitmemek, oturduğumuz koltukları bırakmamak için yapıyoruz. Siyaseti -harp hiledir- düsturu ile yapıp kendi vatandaşımıza hile yapıyoruz. Demokratik olmayan tutumlar toplumu birbiri ile didişmeye mecbur ediyor. Tartıştığımız şeylere bakarsanız hiç birinin bu ülkenin geleceği ile, diğer milletlerle rekabet etmekle alakası olmadığını görürsünüz. işin doğrusu vatandaş ta böyle bir siyaseti seviyor. Gençlerin futbol takımları varsa biraz daha yaşı kemale ermiş olanlarında partileri var. Gençler takımlarını niye tutuyorlarsa daha yaşlılar veya parti mensubiyetini gayeleştirenlerde aynı sebeple partilerini tutuyorlar. Fikir yok, muhasebe yok, eleştirel yaklaşım yok. Partilere oy vermiyor, ruhumuzu veriyoruz. Böyle olunca da siyaset bir savaş alanına dönüşüyor.
Bin defa yazdım siyaset, kavga yapmamak, sorunları konuşarak, diyalog yoluyla çözmek demektir. Söz yoksa, diyalog yoksa siyaset de yoktur. Biz dövüştükçe partiler kazanıyor ama biz kaybediyoruz, ülke kaybediyor, birbirimize kenetlenerek millet olamıyoruz. Kendi kendimize düşman ve hasım oluyoruz. Son yıllarda yaşadığımız en büyük kayıp budur. Birbirimizi kaybediyoruz, biz şuurunu yitiriyoruz. Dünya koşarken biz yerimizde sayıyoruz. Bir çok devletten yüzlerce yıl önce medeniyet yolculuğuna çıkıp, sonra da geride kalmanın nedeni budur! Bugün ciddi bir yol ayırımındayız, ya partimiz için milleti kutuplaştıracağız, yahut milletimizin bekası için toplumu bütünleştireceğiz. Buna karar verecek olan millettir.