Bazı firmalara vergi istisnası tanındığına dair resmi gazete yayınında Kalyon Holding'e de 9 milyarlık (Eski para ile 9 katrilyon) istisna tanındığı ifade edilmişti.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun dile getirdiği bu iddia Kalyon Holding tarafından yalanlandı, ama firma isminin istisna listesinde niçin bulunmadığı izah edilemedi.
Bu çok büyük bir rakam, ekonominin dibe vurduğu, artık emekli maaşlarını ödemenin bile başarı sayıldığı- çünkü ilgili bakan övünerek emekli maaşlarını ödediklerini söylemişti- bir ülkede bu ölçüde bir istisna artık teşvik değil, düpedüz devlet maliyesinin zarara uğratılmasıdır. Depremzedeye, selzedeye, şehide, gaziye tanınmayan bir imkanın ihale zengini bir firmaya tanınmasına bilmem ki ne demeli?
Daha önce vatandaşa söven başka bir firmanın da 500 milyon TL üzerindeki vergi borcu silinmişti. Bir tarafta kirasını, faturalarını ödemek için kıvranan geniş bir halk kesimi, öbür tarafta aldıkları ihaleler yetmiyormuş gibi borçları silinen, vergiden istisna edilen bir avuç mutlu azınlık. Dikkat edin artık kimse tüyü bitmemiş yetim hakkından, kul hakkından söz etmiyor. Çünkü o kavramlar iktidarı tahkim edinceye kadardı, şimdi artık müteahhitlerin hakkı ön planda. Vatandaş unutuldu, ona fakirliğin faziletleri anlatılıp fukaralığa, yokluğa sabretmesi hatta bununla övünmesi tavsiye ediliyor.
Bazıları tıksırıncaya kadar yiyecek, diğer bazıları açlığa, sefalete sabretmekle yetinmeyecek üstüne bir de onunla iftihar edecek. Marks yaşasaydı bu duruma ne derdi, biz Marksa ne diyecektik?
Bir ülkede fakirlik övülüyorsa orada ekonomi bitmiş, fakirlikten kurtulma umudu da kalmamış demektir. Aslında iktidar, buraya kadar, herkese başınızın çaresine bakın, yakın gelecekte fakirlikten kurtuluş gözükmüyor diyor. Halbuki daha bir kaç gün önce Saray ekonomi pik yaptı diyordu.
Hiç bir alanda iyi gitmiyoruz, keşke her şey iyi olsa da bunları yazmak zorunda kalmasak. İyi gitmediğimiz sadece enflasyondan, dövizin yükselişinden, işsizliğin artışından belli değil, her gün yapay gündemler de bunun için oluşturuluyor. Kavgalarla, dalaşmalarla vatandaşın dikkati midesinden başka yanlara çekiliyor. Son AYM-Saray gerginliği de böyle yapay bir gündem. Neredeyse yeni bir darbeyi püskürttük diyecekler. Ortada ne darbe var, ne püskürtülen bir şey, istismara müsait bir paylaşım ve böyle bir malzeme bulmuşken tepe tepe kullanan bir iktidar var.
Bunu biraz da her dönem kalemini birilerine pazarlayan, hakikati ters yüz etme ustası sözde yazarlar köpürtüyor. Sartre, böylelerine bekçi köpekleri diyordu. Gerçeği alıp, hizmet ettiği gücün istediği şekle çeviren yazarlar. Bunlar hakikatle toplum arasında perde görevi görüyor. Vatandaş gerçeğe baktığı zaman sadece onları görüyor. İdrakini gerçek değil, onların yarattığı algı ele geçiriyor.
Ama bu ilelebet devam etmez, etmeyecek. Her gün farklı bir yalan uydurarak hiç bir iktidar uzun süre ayakta kalamaz. Sefalet diz boyu iken hiç bir şey olmamış gibi davranmak felaketi büyütmekten başka işe yaramaz. Yaramıyor da. İktidar kendi yanlışları ile gidiyor, lakin giderken de gelecek olanlara büyük bir maliyet, altından kalkılmaz bir enkaz bırakmak için de elinden geleni yapıyor. Ne diyelim, Allah akıl-fikir versin. Belki de Allah uyandırsın demeliydim.