( (
GÖKMEN
Köşe Yazarı
GÖKMEN
 

Eğitim Ve Şİddet

Eğitim Ve Şİddet   Eğitim ve öğretim kavramlarının şiddetin anti tezi olduğu, hepimizce malumdur. Bununla birlikte, eğer eğitim ve öğretim; pozitif bilimlerin yanı sıra sadece öğretim düzeyinde kalır etik, evrensel ve manevi değerlerden yoksun bir şekle bürünürse,   işte o zaman eğitim; bırakın şiddetin ve terörün anti tezi olmayı; şiddet ve terörün nemalanmasını, mayalanmasını, kökleşmesini ve derinleşmesini sağlayan bir unsur haline gelir. İşte o zaman zorbaları yok etseniz bile şiddet ve terörizmi ortadan kaldıramazsınız.  İşte o zaman çözüm diye sunduğunuz reçeteler, sadece belli kesimlerin tatmini ve bazı sloganlardan öteye geçmeyen unsurlar haline gelir.      Eğitimin;  doğru zeminlerde, doğru zamanlarda, doğru platformlarda yapılması halinde amacın gerçekleşeceğine, doğru bir misyon ve doğru bir vizyon çerçevesinde ele alınması durumunda da istendik amaçlara ulaşacağına inanıyorum.  Demokrasinin var olduğu yerde özgür irade, özgür iradenin var olduğu yerde özgür düşünce, özgür düşüncenin var olduğu yerde özgür ve bilimsel yaklaşımlar; bunun neticesinde de, yeni, modern ve teknolojik tasarımlar ortaya çıkar. “İrfanı hür, vijdanı hür” nesillerin ancak en geniş anlamda özgürlüğün var olması durumunda ortaya çıkacağına olan inancım tamdır.  Ve böyle zeminlere ekilen tohumların,  ülkemiz ve milletimizin karşısına ekmek ve aş olarak çıkacağına olan inancım da tamdır. Ne yazık ki, eğitim ve öğretim deyince ilk aklımıza gelen kurumların başında olan ilkokullarımızın Çoklu Zeka Kuramı çerçevesinde meseleyi ele almayışları çocuklarımızın geleceğini ipotek etmektedir. 2 Ayrıca eğitim için en önemli zeminlerden biri de, ailedir. Aile çocuk için; hem bir şefkat yuvası, hem sevgi fidelerinin dikildiği bir bahçe, hem de azgın dalgalardan kaçan gemi ve sandallar için bir liman gibidir. Ailede anne ve baba, çocukların ilk podyum modelleri, ilk eğitimcileri ve ilk öğretmenleridir.  Çocuk sosyalleşmeyi, iletişim kurmayı, sevinmeyi, gülmeyi ve hatta ağlamayı o dar alanda öğrenir.  Yine çocuklarımızın sigara, alkol ve uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklardan uzak kalmasındaki en etken güç, aile ve onun sağladığı sıcakyuvadır.  Bizim geleneğimizde aile olmanın değeri çok büyüktür. Öyle ki, nişanlı olmanın, evli olmanın, aile olmanın bir anlamı ve bir sorumluluğu vardır. Bugün bize en iyi model olarak sunulmaya çalışılan Batı toplumunda ise, nişanlı olmak, hatta ve hatta evli olmak çok bağlayıcı bir durum değildir. Bu durum bence Batıdaki ekonomik çöküntüden de öte, tam bir dibe vurmadır.    Maalesef belli çevrelerin, milletimizin temel değerlerinden biri olan aile, namus ve iffet gibi kavramları Avrupa Birliği sürecini ajite ederekyozlaştırmaya çalışmaları, tam bir aymazlıktır.  Modernleşme ve aile kavramları sanki bir arada olamazmış gibi bir izlenim verilmeye çalışılsa da, bunun yanlışlığı artık bütün dünya tarafından kabul edilmiştir. Modernliği, çağdaşlığı, medeniliği yozlaşmak ve dejenerasyon olarak algılamanın insanımızı ve hatta Batıyı hangi noktaya getirdiğini, bugün çok daha iyi anlıyoruz.  Bu ulu çınar, kendi tarihi değerlerinden beslenmeye devam ettiği müddetçe, inanın daha nice çağları açıp nice çağları kapatmaya devam edecektir. Öyleyse; Bir çok kişi ve kurumun keyfi davrandığı, bir çoğunun siyasal yakınlık veya siyasal uzaklık çerçevesinde ganimetten pay aldığı, birilerinin rant kavgası ve bunun neticesi olan kaos ortamında kaybolduğu, itimat, güven ve gönülden yaklaşımların yok olduğu, en tabi süreçlerde bile referansın arandığı, ehliyet, liyakat ve güven gibi kavramların yozlaştığı bir ortamda bir meltem serinliği misali hissiyatımızı dile getirmek için buradayız. İnsanların kutsallarını, çok küçük dünyevi makam ve mevkileri için sattığı, şehvet, şöhret ve para uğruna bütün fıtri güzelliklerini kaybettiği bir dönemde; elimizde köz tutmak kadar zor olan vasıflarımızı korumak için buradayız.  Bakın değerli dostlarım, size bir hatırlatma yapmak istiyorum. Bir gün Kanuni Sultan Süleyman, abisine Devleti Osmani Alinin ilelebet var olması için ne yapılması gerektiğini içeren bir mektup yazar. Abisi Kanuniye iki kelime ile cevap verir. “Neme lazım” Kanuni bu cevaptan sonra kırılır ve abisini huzuruna çağırır. Der ki; abi, çok önemli bir mevzu sordum. Doğru dürüst bir cevap vermedin deyince. Abisi der ki; bilakis sorunun cevabı odur. Yani “neme lazım” der. İşte, bir çok kişinin “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” anlayışı ile hareket ettiği bir zamanda, ülkemizin en önemli problemlerinden biri olan eğitim gibi bir konuyu sağlıklı bir zeminde ele almak için buradayız. Sokakların kirlendiği, caddelerin kirlendiği, şehirlerin kirlendiği, vijdanların kirlendiği, beyinlerin kirlendiği bir ortamda, çocuklarımızın, kendimizin ve ülkemizde yaşayan herkesin temiz olmasını ve temiz kalmasını sağlamak için buradayız.                 Onun için ;  Bataklıkları kurutmak, oraları gül ve çiçek bahçesi haline dönüştürmek önce devletimizin, sonra milletimizin ve tabiî ki eğitimcilerimizin en önemli görevlerindendir.      Bilim ve aklın öncülüğünde şekillenen, demokrasi kültürünü özümsemiş, yapılandırıcı, katılımcı, insan merkezli bir eğitim, aynı zamanda tarihi misyonunu göz ardı etmeyen ve gelecekle ilgili çağdaş vizyon arayışları öngören, manevi değerlerle barışık “bir çerçeve plana” mutlaka ihtiyacımız bulunmaktadır. Sonuç olarak şunu ifade etmeliyim ki; eğitim hem şiddetin ve hem de terörün anti tezidir. İnşallah nice nice sağlıklı nesillere diyorum, saygılarımla
Ekleme Tarihi: 20 Ocak 2015 - Salı
GÖKMEN

Eğitim Ve Şİddet

Eğitim Ve Şİddet


 


itim ve öğretim kavramlarının şiddetin anti tezi olduğu, hepimizce malumdur. Bununla birlikte, eğer eğitim ve öğretim; pozitif bilimlerin yanı sıra sadece öğretim düzeyinde kalır etik, evrensel ve manevi değerlerden yoksun bir şekle bürünürse,


  işte o zaman itim; bırakın şiddetin ve terörün anti tezi olmayı; şiddet ve terörün nemalanmasını, mayalanmasını, kökleşmesini ve derinleşmesini sağlayan bir unsur haline gelir.


İşte o zaman zorbaları yok etseniz bile şiddet ve terörizmi ortadan kaldıramazsınız.  İşte o zaman çözüm diye sunduğunuz reçeteler, sadece belli kesimlerin tatmini ve bazı sloganlardan öteye geçmeyen unsurlar haline gelir.


     itimin;  doğru zeminlerde, doğru zamanlarda, doğru platformlarda yapılması halinde amacın gerçekleşeceğine, doğru bir misyon ve doğru bir vizyon çerçevesinde ele alınması durumunda da istendik amaçlara ulaşacağına inanıyorum.


 Demokrasinin var olduğu yerde özgür irade, özgür iradenin var olduğu yerde özgür düşünce, özgür düşüncenin var olduğu yerde özgür ve bilimsel yaklaşımlar; bunun neticesinde de, yeni, modern ve teknolojik tasarımlar ortaya çıkar.


“İrfanı hür, vijdanı hür” nesillerin ancak en geniş anlamda özgürlüğün var olması durumunda ortaya çıkacağına olan inancım tamdır.


 Ve böyle zeminlere ekilen tohumların,  ülkemiz ve milletimizin karşısına ekmek ve aş olarak çıkacağına olan inancım da tamdır.


Ne yazık ki, itim ve öğretim deyince ilk aklımıza gelen kurumların başında olan ilkokullarımızın Çoklu Zeka Kuramı çerçevesinde meseleyi ele almayışları çocuklarımızın geleceğini ipotek etmektedir.


2


Ayrıca eğitim için en önemli zeminlerden biri de, ailedir. Aile çocuk için; hem bir şefkat yuvası, hem sevgi fidelerinin dikildiği bir bahçe, hem de azgın dalgalardan kaçan gemi ve sandallar için bir liman gibidir. Ailede anne ve baba, çocukların ilk podyum modelleri, ilk eğitimcileri ve ilk öğretmenleridir.


 Çocuk sosyalleşmeyi, iletişim kurmayı, sevinmeyi, gülmeyi ve hatta ağlamayı o dar alanda öğrenir. 


Yine çocuklarımızın sigara, alkol ve uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklardan uzak kalmasındaki en etken güç, aile ve onun sağladığı sıcakyuvadır.


 Bizim geleneğimizde aile olmanın değeri çok büyüktür. Öyle ki, nişanlı olmanın, evli olmanın, aile olmanın bir anlamı ve bir sorumluluğu vardır. Bugün bize en iyi model olarak sunulmaya çalışılan Batı toplumunda ise, nişanlı olmak, hatta ve hatta evli olmak çok bağlayıcı bir durum değildir. Bu durum bence Batıdaki ekonomik çöküntüden de öte, tam bir dibe vurmadır.


 


 Maalesef belli çevrelerin, milletimizin temel değerlerinden biri olan aile, namus ve iffet gibi kavramları Avrupa Birliği sürecini ajite ederekyozlaştırmaya çalışmaları, tam bir aymazlıktır.


 Modernleşme ve aile kavramları sanki bir arada olamazmış gibi bir izlenim verilmeye çalışılsa da, bunun yanlışlığı artık bütün dünya tarafından kabul edilmiştir.


Modernliği, çağdaşlığı, medeniliği yozlaşmak ve dejenerasyon olarak algılamanın insanımızı ve hatta Batıyı hangi noktaya getirdiğini, bugün çok daha iyi anlıyoruz.


 Bu ulu çınar, kendi tarihi değerlerinden beslenmeye devam ettiği müddetçe, inanıdaha nice çağları açıp nice çağları kapatmaya devam edecektir.


Öyleyse;


Bir çok kişi ve kurumun keyfi davrandığıbir çoğunun siyasal yakınlık veya siyasal uzaklık çerçevesinde ganimetten pay aldığı, birilerinin rant kavgası ve bunun neticesi olan kaos ortamında kaybolduğu, itimat, güven ve gönülden yaklaşımların yok olduğu, en tabi süreçlerde bile referansın arandığı, ehliyet, liyakat ve güven gibi kavramların yozlaştığı bir ortamda bir meltem serinliği misali hissiyatımızı dile getirmek için buradayız.


İnsanların kutsallarını, çok küçük dünyevi makam ve mevkileri için sattığı, şehvet, şöhret ve para uğruna bütün fıtri güzelliklerini kaybettiği bir dönemde; elimizde köz tutmak kadar zor olan vasıflarımızı korumak için buradayız.


 Bakın değerli dostlarım, size bir hatırlatma yapmak istiyorum. Bir gün Kanuni Sultan Süleyman, abisine Devleti Osmani Alinin ilelebet var olması için ne yapılması gerektiğini içeren bir mektup yazar. Abisi Kanuniye iki kelime ile cevap verir. “Neme lazım” Kanuni bu cevaptan sonra kırılır ve abisini huzuruna çağırır. Der ki; abi, çok önemli bir mevzu sordum. Doğru dürüst bir cevap vermedin deyince. Abisi der ki; bilakis sorunun cevabı odur. Yani “neme lazım” der.


İşte, bir çok kişinin “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” anlayışı ile hareket ettiği bir zamanda, ülkemizin en önemli problemlerinden biri olan eğitim gibi bir konuyu sağlıklı bir zeminde ele almak için buradayız.


Sokakların kirlendiği, caddelerin kirlendiği, şehirlerin kirlendiği, vijdanların kirlendiği, beyinlerin kirlendiği bir ortamda, çocuklarımızın, kendimizin ve ülkemizde yaşayan herkesin temiz olmasını ve temiz kalmasını sağlamak için buradayız.               


 Onun için ;


 Bataklıkları kurutmak, oraları gül ve çiçek bahçesi haline dönüştürmek önce devletimizin, sonra milletimizin ve tabiî ki eğitimcilerimizin en önemli görevlerindendir.


     Bilim ve aklın öncülüğünde şekillenen, demokrasi kültürünü özümsemiş, yapılandırıcı, katılımcı, insan merkezli bir eğitim, aynı zamanda tarihi misyonunu göz ardı etmeyen ve gelecekle ilgili çağdaş vizyon arayışları öngören, manevi değerlerle barışık “bir çerçeve plana” mutlaka ihtiyacımız bulunmaktadır.


Sonuç olarak şunu ifade etmeliyim ki; eğitim hem şiddetin ve hem de terörün anti tezidir. İnşallah nice nice sağlıklı nesillere diyorum, saygılarımla

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ipekyoluhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
( (