Hz. Peygamber (sav) Efendimiz; Seyahat ediniz, sıhhat bulunuz veya Tebdil-i mekânda, ferahlık vardır, sözleri, sürekli sabit bir yerde kalmayın, hicret edin, buyurmaktadır! Bu önerilerin, günümüzde ne kadar geçerli bir ihtiyaç olduğu herkes tarafından kabul edilmektedir!
Büyük şehirlerin yaşam şartları ve teknolojik gelişmelerin getirdikleri, insanları, stres denilen çağın hastalığı ile tehdit etmektedir! Bu hastalıktan kurtulmanın en önemli ilacı da seyahat olmaktadır!
Tarihe, kültüre ve dini değerlere yapılacak seyahat, bireyin sıhhatine vesile olacaktır! Tarihte yaşamış abide şahsiyet, manevi lider ve önderlerin yaşadıkları mekânları ziyaret; tarihi kültürel bilgileri tazelememize ve medeniyetimizin temel taşlarını, bugünlere taşımamıza vesile olmaktadır!
Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Rum Suresi 42. Ayetinde; De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, öncekilerin akıbeti nice oldu bir bakın! Onların çoğu şirke sapmış kimselerdi, buyurmaktadır!
Hz. Peygamber (sav) efendimizin mezkûr önerileri çerçevesinde, geçtiğimiz hafta, Bolu ve Ankara ili civarındaki, doğa harikası yerlere seyahatimiz oldu! Eskilerin ifadesi ile yiyip içtiklerin senin olsun, gezip gördüğün yerleri anlat da bizler de tecrübe kazanalım, ilkesi çerçevesinde, yaşadıklarımızı, sizler ile paylaşmak istiyorum!
Öncelikle, ülkemizde, ticari ahlak denilen kavramın tam yerleşmemiş olduğuna şahit olmaktayız! Seyahat edilen yerde ki esnaf, tamamen fırsatçı ve çıkarcı bir durumdadır! Gelen yerli veya yabancı kişi, bir daha gelmez mantığı ile olmadık fiyatlar talep edilmektedir! Neden acaba? Bu ülkede enflasyon ve fiyat artışı yok, sadece ahlaki çöküntü var sözlerine, üzülerek de olsa, bir kez daha şahit oluyoruz!
Bolu ili civarında ki seyahat edilen doğa harikası yerlerde, en büyük sorun, hijyen ve temizlik! Hem de virüsün kol geldiği bir dönemde! Gezilen yere giriş için bir ücret talep edilmesi, çok doğal! İnsani ihtiyaçları gidermek için kondurulmuş mekânlarda, temizlik harici her şeyi görebilirsiniz! Kalabalık ortamlarda normal temizlik şartlarını sağlayamadıktan sonra; insanları, doğa harikası yerlere neden davet edersiniz ki? Bölgenin belediye başkanı ve diğer kamu görevlileri, ne zamandan ne zamana bu bölgelere ziyaret eder veya denetim yapar ki?
Doğa harikası bir yerde, abdest ve diğer ihtiyaçlarınız için girdiğiniz cami ve şadırvan bölümünde şahit olduklarımıza neler demeli? Bir tuvalet kâğıdı ve havlu koymak çok zor olmasa gerekir! Giderlerin durumunu yazmak dahi istemem!
Ankara ili Kahraman Kazan ilçesinde, namaz için durduğumuz camii de yaşadıklarımız Bolu ili doğa harikası mekândan hiçbir farkı yoktur! İlçenin müftüsü ve caminin görevlisi ne iş yapar ki? Temizlik imandandır diyen bir dini temsil eden mekânda şahit olduklarımızı ifade edecek kelime bulamıyorum!
Peki, Hacı Bayramı Veli hazretlerinin türbesinde, şahit olduklarımıza neler demeli? Abdest için girdiğinizde, havlu ve sabun olmadığını ifade ettiğimiz görevli, sabah bu saatlerde değiştirme olmuyor, öğleye doğru değişim yapılıyor, onun için sabun ve havlu yoktur, diyor! Pes doğrusu! Demek ki neymiş, temizlik için daha şartlar oluşmamış!
Son olarak kaldığımız bir yerde yaşadıklarımızı da ifade etmeden geçmeyelim! Ankara’da, bir sendikanın genel merkezinde ki dostumuzun tavassutu maharetiyle, oligarşik BÜROKRAT kişilerin işlettiği ve ismi ile müsemma, bir gece konaklama için reserve işlemini tamamladık!
Bolu ilinden geldiğimiz ve vakit biraz geçtiğinden kaynaklı, akşam yemeğini yedikten sonra, istirahat etmek için terbiye ve edep yoksunu, insanlıktan bihaber, ismi ve çalışanları ile müsemma, eski Türkiye kalıntısı, oligarşi BÜROKRAT kişilerden müteşekkil yerde, yaşadıklarımız tam bir facia!
Geç geldiğiniz için SENDİKA genel merkezi tarafından reserve edilen klimalı odayı başkasına sattık! Ve size de; çatı katında, kliması olmayan ve havasız bir oda kaldı, diyor! Tabii sağlık durumumuzdan kaynaklı bu odayı kabul etmedik! Peki, bu davranışı nasıl izah edebilirsiniz? Bu hareket kime karşı yapılmıştır?
Neymiş efendim! Her insan kendine yakışanı yapar! Çünkü kalite, asla tesadüf değildir!
Bir işletme ve işletmeyi işleten kişilerde; özellikle ve öncelikle TİCARİ Ahlak olmalıdır! Ticaretin resmi kuralları yanında, insani kuralları da olmalıdır! Peki, Ticari ahlak olmayan bir işletme ve çalışanlardan, İNSANİ ve AHLAKİ bir davranış beklemek, tabii ki safdil bir durum olacaktır!
Tüm yaptıklarına karşı; bu davranış şekliniz; hem ticari, hem insani ve hem de ahlaki değil dediğimizde; KALMASAYDINIZ – ZORLA mı KALDINIZ, diyor, insanlıktan nasibi olmayan oligarşi BÜROKRAT çalışanlar!
Peki, Mezkûr işletme ve kişilere karşı vatandaşı korumakla görevli; Kanun ve kurallar çerçevesinde denetim ve kontrol görevlerini yapması gereken; fildişi kulelerde oturan ve aldıkları ballı maaşları da beğenmeyen kamu kurum ve kuruluşlarında ki personel ne iş yapar?
Allah, akıl – fikir versin! Allah birazcık İNSAN olabilmeyi nasip eylesin! İNSAN olmak zor bir zanaat! Her gördüğümüz, insan suretindeki kişilerin; aklen, ruhen, zihnen ve fiil olarak İNSAN olmadığına bir kez daha şahit olduk!
Neymiş efendim! Bu memlekette sağcı ve solcu, ilerici ve gerici yoktur, namuslu ve namussuzlar vardır!
Peki, ne kadar namuslusunuz? Ya da namusunuzun, değeri ve ederi ne kadardır? Namusu ve Ederi, aldıkları, PARA ve İBAN kadar olan kişilerle bir yere varamazsınız!