2014 yılında, eşimin rahatsızlığı sebebiyle, hızlı tren ile sürekli Ankara’ya gitmek gerekiyordu! Yine bir seyahatimizde, yanıma yeni mezun bir subay oturmuş ve küçük bir kitap okuduğu dikkatimi çekmişti!
Hayırdır, ne okuyorsunuz, dedim! Nedir, bu kitap? Beyaz Zambaklar Ülkesinde, isminde bir kitap! Yaz tatili olması münasebiyle, askeri kampa gideceklerini ve komutanlarının bu kitabı mutlaka okumalarını ve yaz kampında bu kitaptan sorular soracağını, ifade etti!
Ben de bir merak ve ilgi ile kitabı hemen temin ettim! Dikkatlice okudum. Çöp kokan ve çöplük içinde ki bir ülkenin nasıl zambaklar ülkesine ve refah toplumuna dönüştüğünü, detaylı bir şekilde izah ediyordu!
- Üniversiteler, akademisyenler ve özellikle de, eğitim ve eğitimciler ile ilgili neden yazılar kaleme aldığımı soranlara, her daim cevabım bu kitap olmuştur!
- Üniversite, akademisyenler ve eğitimciler önderliğinde, bir toplumun toptan harekete geçirilmek suretiyle, çöp kokan – çöpten kendini alamayan bir ülkenin – bir toplumun beyaz zambaklar, refah ve ferah ülkesine dönüşüne şahit oluyoruz!
- Üniversiteler, asli görevleri; BAP ( Bilimsel Araştırma Projeleri ) ve uluslararası yayın, makale ve atıf almaları, Araştırma – Geliştirme – Bilim ve Teknoloji üretmesi ve Bilim – Teknoloji üreten ülkelerin kölesi durumuna düşmemek adına yazmaya devam edeceğiz!
Peki, biz neden başaramıyoruz? Ne ve neleri, nerede ve nasıl, neden yanlış yapıyoruz? Böyle gelmiş böyle devam edecek mi?
Üniversitelerde ki akademisyenler ve eğitimcilerin büyük bir kısmı, İLETİŞİME kapalı! Peki, İletişim olmadan neyi ve neleri, nasıl çözebileceksiniz? Kendisi ile sağlıklı iletişim kuramayan bir akademi, toplum ve sanayi ile nasıl iletişim kurabilecektir?
İletişim; İnsan, insanın zehrini alır diye tarif edilmektedir! Peki, bu kadar zehire bulanmış kişi ve kurumların olduğu bir dönemde, devlet ve millet adına, ne üretebilirsiniz ki?
Yoksa Deniz yıldızları hikayesinde olduğu gibi! Bak işte bunun için fark etti, demek ve diyebilmek adına, birilerine rağmen, kalem oynatmaya ve bir kaç kelam etmeye devam edeceğiz!
Üniversiteler, akademisyenler, eğitimciler ve tüm anne babaların bu kitabı bir kez daha okumasını ve eğitim kurumlarında yeniden okutulmasını ve içselleştirilmesini, ülkemizin kalkınması ve refah toplumuna erişebilmemiz adına, önemsediğimi bir kez daha vurgulamak isterim!
- Bataklık ve kayalıklar arasında yer alan, doğal kaynak fakiri, küçük bir ülkenin ayağa kalkarak yoksulluktan kurtulması; siyasi, ekonomik ve kültürel açıdan gelişmiş bir refah toplumuna dönüşmesinin hikâyesi anlatılmaktadır.
- Ülkenin ilerlemesi; çalışma şevki ve heyecanıyla dolup taşan, bencillikten uzak insanları, yorulmak bilmeden halkın eğitimine katkıda bulunan toplum önderlerinden bahsedilmektedir!
- Toplumsal reform ile birlikte kışlalar yeniden şekillendirilerek eğitim ve kültürel alanda insanların kendilerini geliştirebilecekleri kurumlara dönüştürülmüştür.
- Bir devletin küllerinden doğuşuna toplumu oluşturan yapılar tek tek incelenerek şahitlik edilmektedir. Üstten alta doğru başlayan yenileşme ve iyileşme hareketi sonucunda, bataklığa saplanmış olan bir milletin kır çiçeği gibi yeniden doğuşu konu edilmiştir.
- Değişim, ilk olarak kalplerde ve zihinlere başlamalı. Toplumdaki her birey gönlündeki ateşi yaktığında koca bir topluluk aydınlanacak ve kendi ışığında büyüyüp gelişecektir.
Beyaz Zambaklar Ülkesinde; 1923 yılında Sırpça olarak basılmış ve 1928 yılında ise Türkçe ’ye çevrilmiştir. Türkiye ile birlikte pek çok ülkede büyük yankı uyandırsa da ülkemizdeki ününe Atatürk’ün kitabı okuyup beğenmesi ve müfredata konulmasını istemesiyle kavuşmuştur.
Atatürk; kitabın askeri okullarda ders programına dâhil edilmesini istemiş ve uzun yıllar boyumca zorunlu kaynak olarak okutulmuş!
1960 yılında, General Cemal Gürsel önderliğinde gerçekleşen askeri darbeden birkaç ay sonra, darbe sürecinde yer alan subayların dünya görüşü ve eğitim seviyelerini değerlendirmek üzerine anket yapılır! Sizi en çok etkileyen kitap hangisidir, sorusuna, askerlerin büyük bir kısmı; Beyaz Zambaklar Ülkesinde, cevabını vermiştir!
Birinci bölüm; Değişen ve gelişen nesillerin yeni anlayışlar, gayeler ve taleplerle geldiğinden bu yeni nesil insanlara geçerliliğini çoktan kaybetmiş yönetim şekilleri zorla dayatılamayacağı, hayatının temelini mantıklı, adil ve sağlam bir devlet yönetimi esasına göre şekillendirmek gerektiği üzerinde durulmaktadır!
İkinci bölüm; Devlet meselelerinin sadece bakanlar, krallar veya milletvekillerinin icraatlarının sonucu değil her vatandaşı ilgilendiren mesele olduğunu erkek ya da kadın, genç ya da yaşlı, şehirli ya da köylü, kas gücüyle ya da beyin gücüyle çalışan herkesin bu meseleleri düşünmesi gerektiği üzerinde durulur!
Üçüncü bölüm; Finlandiya’nın bugünkü seviyeye gelmesinde halkın çalışma enerjisi ve azmi, fakir toprağına olan bağlılık ve sevgisinin etkili olduğunu üzerinde durulur. Taşların üzerine verimli toprak dökerek, buralara ağaç ekmiş ve çiçek yetiştirilmiş! Tek düze ve kasvetli taş yığınları, bataklıklar ve ormanlar arasında yaşayan halkın sanat eserlerini andıran mimariler ortaya koymasının altında yatan başarıya vurgu yapılır!
Dördüncü bölüm; Finlandiya’nın coğrafi önemine vurgu yapılır.
Beşinci bölüm; Halk, uyuyan uykusundan uyandırılması için Finlandiyalı öğretmen, din adamı, avukat ve memur halk kitlelerinin eğitim ve kültür düzeyinin arttırılması için seferberlik ilan edilmesi gerektiğine vurgu yapılır!
Karanlık köşelerde canlı kandiller yaktım ve daha iyi aydınlatmaları için onlara yağ takviyesi yaptım! İnsanları, aydınlatmanın ülkelerin geleceği için ne kadar önemli olduğu ortaya konulmaktadır!
Altıncı bölüm; Halkın ağır ve tehlikeli bir manevi hastalığa yakalandığı ve dinin insanların diğer insanlarla, dünyayla ve tarladaki ürünlerle bağlantıda olduğu duygusu! Böyle bir bağlantı yoksa devlet, toplum, aile ve hatta insanlık bile hayatta kalamaz! Bu devletin mevcudiyetine karşı bir tehdittir.
Kitlelerin dine karşı ilgisizliği halk için çok tehlikeli bir hastalığa dönüşebilir. Ciddiyetten uzak gençlik ve akıl fakiri liberal düşünürler; dinsizliğin özgür düşüncesinin yansıması olduğunu söylemekle büyük bir hata yapıyor.
Dinsizlik manevi fakirlik ve hastalıklı ruh halinin belirtisidir. Dinsizlik halkın sahip olduğu bütün kutsal değerlerin ölmesidir. Bunun sonucu olarak insanlar hayvani duyguların esiri olur! Maneviyatsızlık, ahlaksızlık, kaba egoizm, hırsızlık ve had safhaya varan duygusal çöküntülerin temeli olarak dine karşı ilgisizliğin sebep olduğu üzerinde durur.
Yedinci bölüm; Memurlara seslenir! Adaletsizlik konusunda başöğretmenlerin kim olduğunu biliyor musunuz? Memurlar, yasaların bekçisi olan görevliler! Onlar halka yasalara uymamayı öğretiyor!
Vatandaşların yasalara saygılı veya daha fazla derin adalet duygusuna sahip bireyler olarak yetiştirilmesi için memurların adalet sağlamadaki önemi üzerinde konu aktarılır!
Sekizinci bölüm; Finlandiyalıların Orduya; “Kışla Hayvanı” bakış açısının değiştirilmesi gerektiğinden hayatlarının en parlak döneminde askere gelen gençlerin çoğunun okuma yazma bilmeyen halk ve toplumu ilgilendiren konulardan uzak oluşunun değiştirilmesi gerektiğinden, yeni Fin ordusunun inşasına vurgu yapılır!
Dokuzuncu bölüm; Futbola ilgi duyan gençlerin eğitimlerine önem vermediklerinin ve bunun sonucunda genç neslin eğitimsiz olarak yetişeceğinden endişe edilir. Finlandiya gençlerinin diğer ülkeleri futbolla yenmemesini aynı zamanda Almanları, Fransızları ve İngilizleri beyniniz, kalbiniz ve iradenizle, bilim, ustalık, ticaret, zanaat, adil hukuk düzeni gibi alanlarda, ülke refahının arttırılması için halkın verdiği mücadelede yenmeleri gerektiği aşılanır.
Onuncu bölüm; Finlandiya halkının uyanmasına dair bütün umutlarının genç neslin iyi yetiştirilerek, eğitilmesine bağlamıştır. Çocuk aklı ve kalbi, bakımsız tarla gibi boş kalıyor çünkü oraya hiçbir iyilik tohumu saçılmamış. Kendilerine iyilik, doğruluk ve sevgiden bahsedilse de; bunlar kalıplaşmış, sıkıcı ve soğuk ifadelerle anlatılmaktadır. Onları çok iyi yedirip içirip, giydirmek yeterli değil onların zekası ve kalbinin temizliği konusunda çok az kafa yorduklarına vurgu yapılır!
On birinci bölümde; Herkese, kültür misyonerleri olarak Finlandiya’nın kalkınması için çalışması gerektiği! Bunun için gerekli olan sadece sihirli ellere, ileri görüşlü, büyük yürekli insanlara, yorulmadan çalışan kültür emekçilerine ihtiyaç olduğu mesajı verilir.
On ikinci bölüm; Ziraat, hayvancılık, tuğla yapımı kağıt ve kumaş üretimi gibi alanlarda gelişmeye önem verilmiş! Fakat milyonlarca emekçinin, beyni, kalbi, sağlığı ve hayat koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini kimse düşünmemiş ve düşünmek istememiştir!
Köylülere yapılan haksızlıklardan ve halkın büyük bölümünün eğitimsiz olması devlet eliyle yapılan kötülük olduğunu ilkel halkların fakirlik ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmalarının nedeni sahip oldukları topraklarının zenginliklerinden faydalanmamalarına vurgu yapılır!
On üçüncü bölüm; Kendimize ve halk kitlelerine çalışkanlık, azim ve disiplin, güçlü irade aşılayalım, bu özelliklere sahip nesiller yetiştirelim!