( (

Kurucu Ailesi Namaz, Ahlâk ve Selâmdan Vazgeçmediler

Kültür Sanat 03.02.2021 - 15:24, Güncelleme: 21.03.2023 - 03:23
 

Kurucu Ailesi Namaz, Ahlâk ve Selâmdan Vazgeçmediler

Konya’nın manevî önderleri olan Kurucu ailesini anlatan Konya Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, “Kurucu ailesinin vazgeçilmez üçlüsü namaz, ahlâk ve selâm’dır” dedi.
Konya Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, bu haftaki Salı Sohbetleri’nde Konya’nın manevî önderleri olan Kurucu ailesini anlattı. 3 Şubat 2002’de vefat eden Ali Ulvi Kurucu, 5 Şubat 1960’ta vefat eden Mustafa Sabri Kurucu (Hacı Veyiszade) ve 8 Şubat 1995’te vefat eden Hacı Veyiszade’nin oğlu Mehmet Kurucu hakkında bilgiler veren Dr. Mustafa Güçlü, konuşmasına “Şubat ayı denince, akla Konya’nın manevî önderleri olan Mustafa Sabri Kurucu, Ali Ulvi Kurucu ve Mehmet Kurucu’nun Hakk’a yürüdükleri ay geliyor. Bu üç güzel aileyi anlatmadan önce Osmanlı’nın son dönemleri ve Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki zihniyet dönüşümünden kısaca bahsetmeliyim. Ki, Kurucu ailesinin Konya’da yapmış olduğu hizmetler o zaman daha iyi anlaşılacak. Kelime ve kavramlar ile hizmetler o zaman yerli yerine oturmuş olacak” diye başladı. Hacı Veyis Efendi’nin 1858’de Konya’nın Şatır Köyü’nde doğduğunu belirten Dr. Güçlü, “Şatır, padişahın, vezirin, komutanın silahlı ve atlı korumasına” denir. Velîzâdeler denen bir ailenin ve   çiftçilik yapan Mustafa Efendi’nin oğlu olarak Veyis Şükrü isminde bir çocuk doğuyor. Konyalıların “Hacı Veyiszadeler” diye bildiği ailenin Hacı Veyis Şükrü Efendi o gün doğuyor. Bir-iki yıl sonra da Mehmet doğuyor. 1858 yılları Batılı emperyalist devletler tarafından Osmanlı’yı yıkmak için 100 planın devreye sokulduğu, Yahudilerin Filistin’de devlet kurmak istediği, bizim de teknik gelişmelerde Batı’ya ayak uyduramayışımız, aydınlarımızda Batı’ya hayranlığın oluştuğu, kendi kimliği ve değerlerinden utandıkları, Batı’yı kutsadıkları yıllardır.” dedi.   “Veyis Efendi denilince akla namaz, ahlâk ve selâm geliyor” Mustafa Efendi’nin oğulları Veyis Şükrü ve Mehmet’i Sedirler Sübyan Mektebi’nden sonra ilim sahibi yapmak için Adliye Medresesi’ne yazdırdığını ifade eden Güçlü, Veyis Efendi ile ilgili şunları dile getirdi: “O dönemde Seydişehir’in Çavuş kasabasında Konya’nın bir numaralı âlimi, kanaat önderi ve Altunaba Medresesi’nin hocası ve Ebubekir Sami Paşa Medresesi (Paşa Dairesi)’nin de müderrisi Nakşi Şeyhi Memiş Efendi’dir. Veyis Efendi Adliye Medresesi’nde son derece ahlâklı, mazbut, iyi bir insan olarak yetişip icazet alarak mezun oluyor. Veyis Efendi dediğiniz zaman akla üç şey geliyor: Namaz, ahlâk ve selâm. Kurucu ailesinin vazgeçilmez üçlüsü; namaz, ahlâk ve selâm. Veyis Efendi, kurda kuşa, kadına erkeğe, çoluk çocuğa, tanıdık ve tanımadığı herkese ve gölgesine bile selâm veren bir insan. Selâmı peygamber ile sahabe arasında özel mesaj, özel bir şifre ve kavram olarak telakki ediyor. 1880’de kendi köyünden Fatma Hanımla evleniyor. Hiçbir zaman eşine Fatma demiyor. Hep Muhsine diyor. 1887’de doğan ilk çocuğuna Mustafa Sabri adını veriyor.  Mustafa Sabri, bizim Konya’nın Hacı Veyis Zade’si. 1892’de doğan ikinci çocuğuna da İbrahim ismini veriyor. Hacı Veyis Şükrü Efendi 1904’de Adliye Medresesi’ne “Başmüderis” oluyor. Sedirler Sübyan Mektebini bitiren büyük oğlu Mustafa Sabri, 1905 yılında Adliye Medresesinden icazetini (diploma) alıyor.”   Konya halkının dindarlığı nereden kaynaklı Muhsine Hanımın 1931’de vefat ettiğini ve Türkiye’de 1932’de din reformlarının yapıldığını ve ezanın Türkçe okutulmaya başlandığını kaydeden Güçlü, hutbelerin Türkçe verildiği ve namazın da Türkçe kılınmaya başlandığını ve tutmayınca bundan vazgeçildiğini belirterek Ali Ulvi Kurucu’yla ilgili şu ifadelere yer verdi: “Dindar insanlarda bu yıllarda yavaş yavaş hicret etme düşüncesi yerleşmeye başlıyor. 1922’de Ali Ulvi dünyaya geliyor. Dedesi, babası ve amcasından iyi bir eğitim alan ve ilkokula ikinci sınıftan başlayan Ali Efendi 12 yaşlarında Kapu Camisine Başhafız oluyor. 1934 yılında soyadı kanunu çıktığında aile “Korucu” soyadını alıyor. Konya halkı bu aile etrafında kenetleniyor. Batı tarzı bir toplum inşa edilirken Konya halkı, yerli, millî ve İslâmî kalma düşüncesi, duygusu ve refleksiyle Korucu ailesi etrafında kenetlenerek içine kapanıyor. Konya’nın muhafazakâr oluşu, dindar oluşu ve biraz kapalı oluşu buna bağlı. Konya halkı Hacı Veyis Şükrü Efendi ve daha sonra Hacı Mustafa Sabri Efendi’nin etrafında kendini kenetleyerek muhafaza altına alıyor.” Bir buçuk saat süren sohbetinde Dr. Güçlü, şair-yazar Ali Ulvi Kurucu’dan hatıralar anlattıktan sonra önümüzdeki hafta Salı Sohbetleri’nde Hacı Veyiszâde Mustafa Hocaefendi’nin hayatını ve hatıralarını dile getireceğini söyledi.
Konya’nın manevî önderleri olan Kurucu ailesini anlatan Konya Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, “Kurucu ailesinin vazgeçilmez üçlüsü namaz, ahlâk ve selâm’dır” dedi.

Konya Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, bu haftaki Salı Sohbetleri’nde Konya’nın manevî önderleri olan Kurucu ailesini anlattı. 3 Şubat 2002’de vefat eden Ali Ulvi Kurucu, 5 Şubat 1960’ta vefat eden Mustafa Sabri Kurucu (Hacı Veyiszade) ve 8 Şubat 1995’te vefat eden Hacı Veyiszade’nin oğlu Mehmet Kurucu hakkında bilgiler veren Dr. Mustafa Güçlü, konuşmasına “Şubat ayı denince, akla Konya’nın manevî önderleri olan Mustafa Sabri Kurucu, Ali Ulvi Kurucu ve Mehmet Kurucu’nun Hakk’a yürüdükleri ay geliyor. Bu üç güzel aileyi anlatmadan önce Osmanlı’nın son dönemleri ve Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki zihniyet dönüşümünden kısaca bahsetmeliyim. Ki, Kurucu ailesinin Konya’da yapmış olduğu hizmetler o zaman daha iyi anlaşılacak. Kelime ve kavramlar ile hizmetler o zaman yerli yerine oturmuş olacak” diye başladı.

Hacı Veyis Efendi’nin 1858’de Konya’nın Şatır Köyü’nde doğduğunu belirten Dr. Güçlü, “Şatır, padişahın, vezirin, komutanın silahlı ve atlı korumasına” denir. Velîzâdeler denen bir ailenin ve  

çiftçilik yapan Mustafa Efendi’nin oğlu olarak Veyis Şükrü isminde bir çocuk doğuyor. Konyalıların “Hacı Veyiszadeler” diye bildiği ailenin Hacı Veyis Şükrü Efendi o gün doğuyor. Bir-iki yıl sonra da Mehmet doğuyor. 1858 yılları Batılı emperyalist devletler tarafından Osmanlı’yı yıkmak için 100 planın devreye sokulduğu, Yahudilerin Filistin’de devlet kurmak istediği, bizim de teknik gelişmelerde Batı’ya ayak uyduramayışımız, aydınlarımızda Batı’ya hayranlığın oluştuğu, kendi kimliği ve değerlerinden utandıkları, Batı’yı kutsadıkları yıllardır.” dedi.

 

“Veyis Efendi denilince akla namaz, ahlâk ve selâm geliyor”

Mustafa Efendi’nin oğulları Veyis Şükrü ve Mehmet’i Sedirler Sübyan Mektebi’nden sonra ilim sahibi yapmak için Adliye Medresesi’ne yazdırdığını ifade eden Güçlü, Veyis Efendi ile ilgili şunları dile getirdi: “O dönemde Seydişehir’in Çavuş kasabasında Konya’nın bir numaralı âlimi, kanaat önderi ve Altunaba Medresesi’nin hocası ve Ebubekir Sami Paşa Medresesi (Paşa Dairesi)’nin de müderrisi Nakşi Şeyhi Memiş Efendi’dir. Veyis Efendi Adliye Medresesi’nde son derece ahlâklı, mazbut, iyi bir insan olarak yetişip icazet alarak mezun oluyor. Veyis Efendi dediğiniz zaman akla üç şey geliyor: Namaz, ahlâk ve selâm. Kurucu ailesinin vazgeçilmez üçlüsü; namaz, ahlâk ve selâm. Veyis Efendi, kurda kuşa, kadına erkeğe, çoluk çocuğa, tanıdık ve tanımadığı herkese ve gölgesine bile selâm veren bir insan. Selâmı peygamber ile sahabe arasında özel mesaj, özel bir şifre ve kavram olarak telakki ediyor. 1880’de kendi köyünden Fatma Hanımla evleniyor. Hiçbir zaman eşine Fatma demiyor. Hep Muhsine diyor. 1887’de doğan ilk çocuğuna Mustafa Sabri adını veriyor.  Mustafa Sabri, bizim Konya’nın Hacı Veyis Zade’si. 1892’de doğan ikinci çocuğuna da İbrahim ismini veriyor. Hacı Veyis Şükrü Efendi 1904’de Adliye Medresesi’ne “Başmüderis” oluyor. Sedirler Sübyan Mektebini bitiren büyük oğlu Mustafa Sabri, 1905 yılında Adliye Medresesinden icazetini (diploma) alıyor.”

 

Konya halkının dindarlığı nereden kaynaklı

Muhsine Hanımın 1931’de vefat ettiğini ve Türkiye’de 1932’de din reformlarının yapıldığını ve ezanın Türkçe okutulmaya başlandığını kaydeden Güçlü, hutbelerin Türkçe verildiği ve namazın da Türkçe kılınmaya başlandığını ve tutmayınca bundan vazgeçildiğini belirterek Ali Ulvi Kurucu’yla ilgili şu ifadelere yer verdi: “Dindar insanlarda bu yıllarda yavaş yavaş hicret etme düşüncesi yerleşmeye başlıyor. 1922’de Ali Ulvi dünyaya geliyor. Dedesi, babası ve amcasından iyi bir eğitim alan ve ilkokula ikinci sınıftan başlayan Ali Efendi 12 yaşlarında Kapu Camisine Başhafız oluyor. 1934 yılında soyadı kanunu çıktığında aile “Korucu” soyadını alıyor. Konya halkı bu aile etrafında kenetleniyor. Batı tarzı bir toplum inşa edilirken Konya halkı, yerli, millî ve İslâmî kalma düşüncesi, duygusu ve refleksiyle Korucu ailesi etrafında kenetlenerek içine kapanıyor. Konya’nın muhafazakâr oluşu, dindar oluşu ve biraz kapalı oluşu buna bağlı. Konya halkı Hacı Veyis Şükrü Efendi ve daha sonra Hacı Mustafa Sabri Efendi’nin etrafında kendini kenetleyerek muhafaza altına alıyor.”

Bir buçuk saat süren sohbetinde Dr. Güçlü, şair-yazar Ali Ulvi Kurucu’dan hatıralar anlattıktan sonra önümüzdeki hafta Salı Sohbetleri’nde Hacı Veyiszâde Mustafa Hocaefendi’nin hayatını ve hatıralarını dile getireceğini söyledi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ipekyoluhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
( (