( (

Türkiye’yi Yönetecek İnançlı Kadroları Erbakan Yetiştirdi

Kültür Sanat (Haber Merkezi) - | 17.10.2024 - 16:37, Güncelleme: 17.10.2024 - 16:37
 

Türkiye’yi Yönetecek İnançlı Kadroları Erbakan Yetiştirdi

Bürokrat, Siyasetçi ve İşadamı Yaşar Aksoy hayatı ve hatıraları ile çalışmaları ve tespitlerini Konya Aydınlar Ocağı’nda anlattı
Konya Aydınlar Ocağı’nın düzenlediği Selçuklu Salı Sohbetlerinde Makina Mühendisi ve Siyasetçi Yaşar Aksoy, eski Başbakanlardan Necmettin Erbakan’ın siyasete atılışının 55. Yılında hayatı ve hatıralarını anlattı. İl Halk Kütüphanesi Salonda yapılan programın açılış konuşmasında Ocak Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, Necmettin Erbakan’ın son talebelerinden olan Yaşar Aksoy’un üst düzey bürokrat, siyasetçi ve iş adamı olarak ülkeye önemli hizmetleri olduğunu aktararak, “Her devletin bir kuruluş ideolojisi vardır. Mesela Osmanlı’nın ideolojisi İlahi Kelimetullahı yaymak ve Cihan Devleti olmaktı. Son iki yüz yılı hariç bu idealinde çok önemli mesafeler aldı. Dünya kuruldu kurulalı da Osmanlı’dan daha güçlü bir hanedan gelmedi. Son iki yüz yılda teknoloji alanındaki gelişmelerde geri kalınca açığı kapatamadı ve aşağılık kompleksine kapıldı” dedi. Küllerinden yeniden doğan Türkiye Cumhuriyetinin ise batılı değerler üzerine inşa edilmek istendiğini ve aynı düşüncenin onlarca yıldır devam ettiğini de söyleyen Güçlü, “Yeni devlet nizamında eskiyi öğretmek yasaklanıp, çocuklar batı değerleriyle yetiştirilince ortaya kendi değerlerini hor gören bir nesil çıktı. Avrupa’ya gidip üç ay sonra kendi toplumuna zıt fikirlerle donanmış olarak dönenler oldu. Böyle olunca da insanlar çocuklarını okullara göndermek istemedi. Arayış devam ederken, Teknik Üniversitelerin eğitimlerinde gençlerin kendi inançlarına bağlı kalabileceğine kanaat getirildi ve hem tahsil görüp hem de inançlı kalabilmek bu okullarda kısmen mümkün oldu” diyerek konuşmasını sürdürdü. Yaşar Aksoy’un da Ermenek’te dünyaya geldikten sonra önce ODTÜ’yü kazanıp bir ay kadar eğitim gördüğünü, aynı dönemde girdiği İTÜ sınavı sonuçları da açıklanıp orayı da kazandığını öğrenince İstanbul’a giderek eğitimini burada tamamladığını anlatan Güçlü, “Önemli bir hayat serüveni olan, ülkesine, davasına önemli hizmetleri olan hocamıza, davetimize icabet etmesinden ötürü teşekkür ediyoruz” diyerek sözlerini tamamladı. Daha sonra kürsüye gelen Yaşar Aksoy çocuk yılları ile eğitim ve iş hayatına dair bilgiler verirken, “Müslüman, Allah’ın nizamını yaşamaya ve tebliğ etmeye memur edilmiştir. İslâm sadece Müslümanlara gelmiş değildir. Yeryüzünde kendi inancına, kültürüne bizim gibi yabancılaşan bir topluluk yok” dedi.  İslam beldelerindeki durum hakkında tespit ve bilgilerini de paylaşan Aksoy, “İran’da bin yıl Farisiler değil, Türkler hâkimdi. Coğrafya üzerinde planı olanlar İran’ın başına Pehlevi sülalesini getirerek, o günlerde Azerbaycan ile gündemde olan birleşme konusunun önünü kapadılar. İran’ın etnik yapısı bize yakındır. Suni Kürtler federe bir devlet kurup Türkiye’ye katılmak istediklerinde İran Şahı gelip, bunları kabul etmememiz için görüşme yaptı” dedi. Yüz yıl öncesinde kadar İngilizlerin tayin ettikleri Valiler aracılığıyla yönettiği ülkelerde uygulamanın daha sonra değiştirilerek o ülkelere mensup idarecilerin iş başına getirildiğini anlatan Aksoy, “Türkiye’de de etkili olup Harf ve şapka gibi inkîlaplar yaptırdılar. Silah fabrikasını uçurdular, uçak fabrikasını kapattırdılar. İslâm dünyasının başı biz iken, o başı ezmek için uğraştılar. İngiltere Lozan Antlaşmasını, Türkiye Laikliği kabul edip Hilafeti ilga edinceye kadar imzalamadı” diye konuştu. Türkiye’de beyin yıkama operasyonu yapıldığına vurgu yapan Aksoy, “İlkokulda bize Mozart’ın hayatını öğrettiler. Radyolarda Türk musikisini yasakladılar. Sözde Türkçülüğü getirdiler ama Türk Dil Kurumunun başına Agop’u koydular. Sonra iç kargaşa çıkarmak için bir yapı kurdular ve PKK gibi örgütlerle parçalamaya çalıştılar” diyerek sözlerini sürdürdü. Aslen Ermenekli olduğunu ve önce Mersin’e, ardından da Karaman’a taşındıklarını anlatan Aksoy, “Okullarda din eğitimi yoktu. Biz dini eğitimi ailemizden aldık. Demokrat Parti, CHP’den ayrılanların kurduğu bir partiydi ve herkes Adnan Menderes gibi değildi. O yıllarda her üniversite kendi sınavını yapardı. Ben de birkaç Üniversitenin açtığı sınava girdim. ODTÜ’ye kaydımı yatırıp bir ay eğitim gördüm. Bu sırada İTÜ’yü de kazandığım açıklanınca bırakıp oraya devam ettim. Burada Necmettin Erbakan hocamın son talebeleri olduk. İlhan Darendelioğlu, Peyami Safa, Necip Fazıl gibi insanlarla tanışıp İstanbul’da şuurlandık. Ortada bir CHP, bir de AP vardı ama AP’in samimi olmadığını görüyorduk. O boşlukta merhum Necmettin Erbakan TOBB Genel Sekreterliği yaparken, İstanbul ve İzmir’e akan para musluklarını keserek, devletin imkânlarını Anadolu’ya yönlendirdi. TOBB Genel Başkanı seçilmesine rağmen, polis zoruyla görevden uzaklaştırılınca da siyasete girmeye karar verdi ve okul arkadaşı olan Demirel’in partisinden aday oldu ama arkadaşı onu veto etti” dedi. İTÜ’de Halil Ürün ile birlikte olduklarını, kapatılan mescitlerinin açılması için, Mehmet Şevket Eygi’nin tavsiyesiyle üç yüz civarında imza toplayıp Ankara’ya gitmelerine rağmen, açılmasına sağlayamadıklarını anlatan Aksoy, “DPT’ye Müslüman insanları ilk def Turgut Özal aldı. Erbakan Konya’dan bağımsız aday olup kazandıktan sonra MNP’yi kurdu ama kısa zaman sonra kapatılınca birkaç yıl aradan sonra MSP’yi kurup mücadelesine devam etti. Bu sırada ben de İzmir teşkilatında çalıştım. Oğuzhan Asiltürk İçişleri Bakanı olmadan önce ehli tarik insanlar gözaltına alınır, altı ay içeride tutulurdu. Bu zulmü Asiltürk bitirdi. İzmir Rafinesiri, Ereğli Demir Çelik o dönemde kuruldu. Sona ben İngiltere’ye gittim. Dönüşümde TÜMAŞ kuruldu ve başına da Recai Kutan getirildi. Ben de orada görev aldım. Recai Bey çok beyefendi bir insandı, onu beğenmeyen yoktu” diyerek devam etti. TÜMAŞ’tan sonra kendi firmasını kurduğunu ve MSP Genel Başkan Yardımcısı olduğu yıllarda cihat ruhuyla hizmet ettiklerini anlatan Aksoy, “Erbakan hocam, beni Sanayi Bölge Müdürü olarak tayin edince Konya’da önemli çalışmalar yaptık. Sonra Konya’dan milletvekili adayı oldum ama seçilmek nasip olmadı ve Ankara’ya döndük. Erbakan Hocam, Siyonizmin hedeflerini en güçlü şekilde anlatan insandı. Mücadelesini hiç bırakmadı ve Türkiye’yi yönetecek inançlı kadroları yetiştirdi” dedi. 19983 yılında milli gelirin bin 200 dolar olduğuna dikkat çeken Aksoy, “Erbakan havuz sistemini kurarken, devlet bankalarıyla çalışmayan devlet kurumlarına da özel bankalarla çalışmada kısıtlama getirdi. Bu muslukların kesilmesi demekti ve ortalık karıştı. Milli gelir, sıkıntılara rağmen üç bin altıyüz dolara yükseldi ama o hükümetin akabinde 2 bin 500 dolara geriledi. AK Parti geldikten sonra bugün 13 bin dolar oldu. Bu rakam ABD’de 75, Almanya’da 55 bin dolardır ama milletlerin refah seviyesi milli gelir oranıyla değil, satın alma paritesine göre hesaplanır. Bu hesaba göre de ABD bizden iki kat refah seviyesindedir” diye konuştu. Aksoy sözlerinin sonunda; Türkiye’de bugün üç ana sorun bulunduğuna dikkat çekerek, “Milli Eğitim de büyük sorunlar var ve mutlaka giderilmelidir. İkinci olarak, Savunma Sanayinde önemli gelişmeler gösteriyoruz ama bu yeterli değil; mutlaka artırarak devam etmek gerekiyor. Üçüncü olarak da şehirleşme politikamızı düzenlememiz ve köyden şehre göçü tersine çevirmemiz lâzım” diyerek konuşmasını tamamladı. Program sonunda Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, Başkan yardımcısı Mustafa Sinan Ümit ve Mali Müşavir Nevzat Yeğin konuşmacı Yaşar Aksoy ile Yeni şafak Yazarı Ayşe Olgun’a kitap takdim etti.
Bürokrat, Siyasetçi ve İşadamı Yaşar Aksoy hayatı ve hatıraları ile çalışmaları ve tespitlerini Konya Aydınlar Ocağı’nda anlattı

Konya Aydınlar Ocağı’nın düzenlediği Selçuklu Salı Sohbetlerinde Makina Mühendisi ve Siyasetçi Yaşar Aksoy, eski Başbakanlardan Necmettin Erbakan’ın siyasete atılışının 55. Yılında hayatı ve hatıralarını anlattı. İl Halk Kütüphanesi Salonda yapılan programın açılış konuşmasında Ocak Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, Necmettin Erbakan’ın son talebelerinden olan Yaşar Aksoy’un üst düzey bürokrat, siyasetçi ve iş adamı olarak ülkeye önemli hizmetleri olduğunu aktararak, “Her devletin bir kuruluş ideolojisi vardır. Mesela Osmanlı’nın ideolojisi İlahi Kelimetullahı yaymak ve Cihan Devleti olmaktı. Son iki yüz yılı hariç bu idealinde çok önemli mesafeler aldı. Dünya kuruldu kurulalı da Osmanlı’dan daha güçlü bir hanedan gelmedi. Son iki yüz yılda teknoloji alanındaki gelişmelerde geri kalınca açığı kapatamadı ve aşağılık kompleksine kapıldı” dedi.

Küllerinden yeniden doğan Türkiye Cumhuriyetinin ise batılı değerler üzerine inşa edilmek istendiğini ve aynı düşüncenin onlarca yıldır devam ettiğini de söyleyen Güçlü, “Yeni devlet nizamında eskiyi öğretmek yasaklanıp, çocuklar batı değerleriyle yetiştirilince ortaya kendi değerlerini hor gören bir nesil çıktı. Avrupa’ya gidip üç ay sonra kendi toplumuna zıt fikirlerle donanmış olarak dönenler oldu. Böyle olunca da insanlar çocuklarını okullara göndermek istemedi. Arayış devam ederken, Teknik Üniversitelerin eğitimlerinde gençlerin kendi inançlarına bağlı kalabileceğine kanaat getirildi ve hem tahsil görüp hem de inançlı kalabilmek bu okullarda kısmen mümkün oldu” diyerek konuşmasını sürdürdü.

Yaşar Aksoy’un da Ermenek’te dünyaya geldikten sonra önce ODTÜ’yü kazanıp bir ay kadar eğitim gördüğünü, aynı dönemde girdiği İTÜ sınavı sonuçları da açıklanıp orayı da kazandığını öğrenince İstanbul’a giderek eğitimini burada tamamladığını anlatan Güçlü, “Önemli bir hayat serüveni olan, ülkesine, davasına önemli hizmetleri olan hocamıza, davetimize icabet etmesinden ötürü teşekkür ediyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.

Daha sonra kürsüye gelen Yaşar Aksoy çocuk yılları ile eğitim ve iş hayatına dair bilgiler verirken, “Müslüman, Allah’ın nizamını yaşamaya ve tebliğ etmeye memur edilmiştir. İslâm sadece Müslümanlara gelmiş değildir. Yeryüzünde kendi inancına, kültürüne bizim gibi yabancılaşan bir topluluk yok” dedi. 

İslam beldelerindeki durum hakkında tespit ve bilgilerini de paylaşan Aksoy, “İran’da bin yıl Farisiler değil, Türkler hâkimdi. Coğrafya üzerinde planı olanlar İran’ın başına Pehlevi sülalesini getirerek, o günlerde Azerbaycan ile gündemde olan birleşme konusunun önünü kapadılar. İran’ın etnik yapısı bize yakındır. Suni Kürtler federe bir devlet kurup Türkiye’ye katılmak istediklerinde İran Şahı gelip, bunları kabul etmememiz için görüşme yaptı” dedi.

Yüz yıl öncesinde kadar İngilizlerin tayin ettikleri Valiler aracılığıyla yönettiği ülkelerde uygulamanın daha sonra değiştirilerek o ülkelere mensup idarecilerin iş başına getirildiğini anlatan Aksoy, “Türkiye’de de etkili olup Harf ve şapka gibi inkîlaplar yaptırdılar. Silah fabrikasını uçurdular, uçak fabrikasını kapattırdılar. İslâm dünyasının başı biz iken, o başı ezmek için uğraştılar. İngiltere Lozan Antlaşmasını, Türkiye Laikliği kabul edip Hilafeti ilga edinceye kadar imzalamadı” diye konuştu.

Türkiye’de beyin yıkama operasyonu yapıldığına vurgu yapan Aksoy, “İlkokulda bize Mozart’ın hayatını öğrettiler. Radyolarda Türk musikisini yasakladılar. Sözde Türkçülüğü getirdiler ama Türk Dil Kurumunun başına Agop’u koydular. Sonra iç kargaşa çıkarmak için bir yapı kurdular ve PKK gibi örgütlerle parçalamaya çalıştılar” diyerek sözlerini sürdürdü.

Aslen Ermenekli olduğunu ve önce Mersin’e, ardından da Karaman’a taşındıklarını anlatan Aksoy, “Okullarda din eğitimi yoktu. Biz dini eğitimi ailemizden aldık. Demokrat Parti, CHP’den ayrılanların kurduğu bir partiydi ve herkes Adnan Menderes gibi değildi. O yıllarda her üniversite kendi sınavını yapardı. Ben de birkaç Üniversitenin açtığı sınava girdim. ODTÜ’ye kaydımı yatırıp bir ay eğitim gördüm. Bu sırada İTÜ’yü de kazandığım açıklanınca bırakıp oraya devam ettim. Burada Necmettin Erbakan hocamın son talebeleri olduk. İlhan Darendelioğlu, Peyami Safa, Necip Fazıl gibi insanlarla tanışıp İstanbul’da şuurlandık. Ortada bir CHP, bir de AP vardı ama AP’in samimi olmadığını görüyorduk. O boşlukta merhum Necmettin Erbakan TOBB Genel Sekreterliği yaparken, İstanbul ve İzmir’e akan para musluklarını keserek, devletin imkânlarını Anadolu’ya yönlendirdi. TOBB Genel Başkanı seçilmesine rağmen, polis zoruyla görevden uzaklaştırılınca da siyasete girmeye karar verdi ve okul arkadaşı olan Demirel’in partisinden aday oldu ama arkadaşı onu veto etti” dedi.

İTÜ’de Halil Ürün ile birlikte olduklarını, kapatılan mescitlerinin açılması için, Mehmet Şevket Eygi’nin tavsiyesiyle üç yüz civarında imza toplayıp Ankara’ya gitmelerine rağmen, açılmasına sağlayamadıklarını anlatan Aksoy, “DPT’ye Müslüman insanları ilk def Turgut Özal aldı. Erbakan Konya’dan bağımsız aday olup kazandıktan sonra MNP’yi kurdu ama kısa zaman sonra kapatılınca birkaç yıl aradan sonra MSP’yi kurup mücadelesine devam etti. Bu sırada ben de İzmir teşkilatında çalıştım. Oğuzhan Asiltürk İçişleri Bakanı olmadan önce ehli tarik insanlar gözaltına alınır, altı ay içeride tutulurdu. Bu zulmü Asiltürk bitirdi. İzmir Rafinesiri, Ereğli Demir Çelik o dönemde kuruldu. Sona ben İngiltere’ye gittim. Dönüşümde TÜMAŞ kuruldu ve başına da Recai Kutan getirildi. Ben de orada görev aldım. Recai Bey çok beyefendi bir insandı, onu beğenmeyen yoktu” diyerek devam etti.

TÜMAŞ’tan sonra kendi firmasını kurduğunu ve MSP Genel Başkan Yardımcısı olduğu yıllarda cihat ruhuyla hizmet ettiklerini anlatan Aksoy, “Erbakan hocam, beni Sanayi Bölge Müdürü olarak tayin edince Konya’da önemli çalışmalar yaptık. Sonra Konya’dan milletvekili adayı oldum ama seçilmek nasip olmadı ve Ankara’ya döndük. Erbakan Hocam, Siyonizmin hedeflerini en güçlü şekilde anlatan insandı. Mücadelesini hiç bırakmadı ve Türkiye’yi yönetecek inançlı kadroları yetiştirdi” dedi.

19983 yılında milli gelirin bin 200 dolar olduğuna dikkat çeken Aksoy, “Erbakan havuz sistemini kurarken, devlet bankalarıyla çalışmayan devlet kurumlarına da özel bankalarla çalışmada kısıtlama getirdi. Bu muslukların kesilmesi demekti ve ortalık karıştı. Milli gelir, sıkıntılara rağmen üç bin altıyüz dolara yükseldi ama o hükümetin akabinde 2 bin 500 dolara geriledi. AK Parti geldikten sonra bugün 13 bin dolar oldu. Bu rakam ABD’de 75, Almanya’da 55 bin dolardır ama milletlerin refah seviyesi milli gelir oranıyla değil, satın alma paritesine göre hesaplanır. Bu hesaba göre de ABD bizden iki kat refah seviyesindedir” diye konuştu.

Aksoy sözlerinin sonunda; Türkiye’de bugün üç ana sorun bulunduğuna dikkat çekerek, “Milli Eğitim de büyük sorunlar var ve mutlaka giderilmelidir. İkinci olarak, Savunma Sanayinde önemli gelişmeler gösteriyoruz ama bu yeterli değil; mutlaka artırarak devam etmek gerekiyor. Üçüncü olarak da şehirleşme politikamızı düzenlememiz ve köyden şehre göçü tersine çevirmemiz lâzım” diyerek konuşmasını tamamladı.

Program sonunda Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, Başkan yardımcısı Mustafa Sinan Ümit ve Mali Müşavir Nevzat Yeğin konuşmacı Yaşar Aksoy ile Yeni şafak Yazarı Ayşe Olgun’a kitap takdim etti.

Konya HABERİ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ipekyoluhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
( (