( (

2020 Yılı Eğitim Değerlendirmesi

Gündem 31.12.2020 - 14:26, Güncelleme: 21.03.2023 - 03:23
 

2020 Yılı Eğitim Değerlendirmesi

Her yıl sonunda eğitimle ilgili geride bırakılan bir yılın değerlendirmesi yapılır. İnsanlık tarihinin tanıklık ettiği yıkıcı küresel salgınlarında birini yaşamaktayız. Aralık 2019’da Çin’de başlayan salgın kısa sürede tün dünyaya yayıldı ve ardından 11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü tarafından “pandemi” ilan edildi. 11 Mart 2020 tarihi aynı zamanda Türkiye’de de ilk resmi vakanın tespit edildiği gündü.
Dünya Sağlık Örgütünün pandemi ilan etmesinin ardından kısa sürede dünya genelinde ve Türkiye’de de önlemler alınmaya başlandı. İlk önlemlerden biri eğitim kurumlarının kapatılarak eğitime uzaktan devam edilmesi oldu. Eğitim kurumları farklı kademelerde dönem dönem açılsa da süreç halen uzaktan devam etmektedir. Mart 2020’de neredeyse küresel olarak uzaktan eğitime geçilmesi ile birlikte sağlık krizi aynı anda bir “eğitim krizine” dönüştü. 1.5 milyardan fazla öğrenci ve 63 milyon civarında eğitimci bu süreci uzaktan sürdürmek ve eğitim kurumlarından ayrı kalmak durumunda kaldı. Bu dönemde yapılan uzaktan eğitime UNICEF’in ülkelerden aldığı verilere göre 463 milyondan fazla öğrenci katılamadı. Bu rakam dünya genelinde okullara kayıtlı öğrencilerin %31’ini oluşturmakta. Salgından ve buna bağlı olarak uzaktan eğitim uygulamalarından yararlanma konusunda en mağdur olan kesimler yoksullar, göçmenler, mülteciler, çocuk işçiler, kız çocukları ve özel eğitime gereksinimi olan çocuklar oldu.  2019 yılında dünya genelinde 33 milyon çocuğun  doğduğu topraklarda yaşamadığını, bir bölümünün ülkesini terk etmeye zorlandığını biliyoruz. Salgının mağdur ettiği bu çocukların eğitim başta olmak üzere yaşamın her alanında mağdur olduğunu, eşitsizliğe ve ayrımcılığa maruz kaldığını biliyoruz. 2020 yılı bu anlamda milyonlarca öğrencinin ve haklarının yok sayıldığı bir yıl olarak insanlık tarihinde yerini alacak. Mart 2020’de neredeyse dünya genelinde kapanan okullar zaman içerisinde açılmaya başladı. UNESCO’nun verilerine göre, 27 Aralık 2020 itibarıyla, sadece 12 ülkede okullar tamamen kapalı durumda ve Türkiye de maalesef bu ülkelerden bir tanesi. 22 Ocak 2021’de Türkiye’de yarı yıl tatili başlamış olacak. İkinci dönemin ilk ara tatili ile yarı yıl tatili birleşecek ve okullar yeniden 15 Şubat 2021 tarihinde açılacak. O dönemde okulların yüz yüze eğitimle mi yoksa uzaktan eğitimle mi başlayacağı şimdilik belirli değil. Salgının belirli oranda bastırıldığı ve okulların tam olarak güvenli şekilde açılmaya hazır olduğu kesinleştikten sonra açılması en önemli talebimiz olmaya devam ediyor. Bunun gerçekleşebilmesi ise ancak bilim insanlarının tam kapanma önerisinin yaşam bulmasıyla mümkün görünüyor. 2020’DE TÜRKİYE’DE EĞİTİM 1- MEB, eğitim alanında yaşanan sorunlara 2020 yılında çözüm üretebildi mi? 2020 yılında da MEB sorunlara kalıcı ve yapısal çözümler üretmek yerine eğitim alanında yaşanan sorunlar çözülüyor algısı oluşturmaya dönük politikasını uygulamaya devam etti. Milli Eğitim Bakanı ve MEB bürokrasisi eğitime ayrılan kaynaktan, öğretmen atamalarına, eğitim hakkının önündeki engellerin kaldırılmasından eğitim yönetimine ve diğer pek çok farklı alana dönük kalıcı hale gelmiş sorunlara çözüm üretmek yerine bunları yok sayan yaklaşımı sürdürmeyi tercih ettiler. Salgının yarattığı olağanüstü koşullar dahi MEB’i bu algı oluşturma çabasından vazgeçiremedi. Tarlada çalışan mevsimlik tarım işçisi çocuğa kitap verip karşılığında domates alan Milli Eğitim Bakanının görüntüsü 2020 yılında hafızalarımıza kazınan fotoğraflardan biri oldu. Çocuk işçiliği ile mücadele etmek yerine çocuk işçiliğini meşru hale getiren uygulamalar ve düzenlemeler 2020 yılında da olanca hızıyla devam etti.   2- Salgın döneminde eğitim uygulamalarında MEB başarılı kabul edilebilir mi? MEB, salgın döneminde eğitim konusunda sınıfta kalmıştır. Öncelikle eğitim alanında alınan kararlar ve uygulamalarda MEB çocuğun üstün yararı, öğrencilerin ve eğitim emekçilerinin sağlığı yerine salgın koşullarında eğitimden bir başarı öyküsü çıkarmaya çalışmıştır. Gerçek sorunları bu nedenle gündemine dahi almamıştır. Planlama, kaynakların etkili kullanımı, zamanında sorunlara müdahale gibi pek çok alanda MEB 2020 yılında başarısız olmuştur. Mart ayı ile birlikte başlayan uzaktan eğitim uygulamalarında ilk aylarda yaşanan bazı aksaklıklar “kabul edilebilir” olarak değerlendirilebilirdi. Ancak aradan 9 aydan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen halen sorun yaşanıyor olmasının veya eksiklerin bulunmasının kabul edilebilir bir tarafı yoktur.MEB, yüz yüze eğitim için hazırlanan ders içeriklerini çevrimiçi platformlara aktararak uzaktan eğitim yapmaya çalışmış ve doğal olarak bundan başarı sağlanamamıştır. Bu anlamda da MEB’in yürüttüğü faaliyetin uzaktan eğitim olarak değil de “acil uzaktan öğretim” olarak adlandırılması daha doğru olacaktır. 3- Milli Eğitim Bakanının söylediği gibi MEB uzaktan eğitimde başarılı mı? Milli Eğitim Bakanının söylediğinin aksine uzaktan eğitim tam bir sorunlar yumağıdır. 2020 yılı bu anlamda tam bir kayıp yıl olmuştur. Uzaktan eğitime erişim en önemli sorun olarak varlığını korumaktadır. 6 milyona yakın öğrencinin uzaktan eğitime erişemediği, erişenlerin ise % 64’ünün cep telefonundan bu eğitime eriştiği bir ortamda sorun yok denilemez. Tam tersi büyük bir sorunla karşı karşıya olduğumuzun kabul edilmesi gerekmektedir. Erişimle birlikte uzaktan eğitimin bir öğretim tasarımı üzerine inşa edilmemiş olması, ölçme değerlendirme, katılım ve süreklilik gibi sorunlarla birlikte değerlendirildiğinde uzaktan eğitimden anlamlı bir fayda sağlandığını ifade etmek güçtür. 4- 2020’de eğitim emekçileri ne yaşadı? Eğitim emekçileri açısından 2020 yılı beklentilerin gerçekleşmediği, sorunlarının çözülmediği ve var olanlara yenilerinineklendiği bir yıl oldu. Öğretmenlere verileceği söylenen 3600 ek göstergeden söz dahi edilmediği bir yıl oldu 2020.Ekonomik koşullarının iyileştirilmesini bekleyen eğitim emekçileri 2020 yılında da beklediklerini bulamadı. Öğretmen atamalarında yaşanan sorun devam ederken ataması yapılan öğretmenlerin dahi ekonomik gerekçelerle göreve başlatılmamasına tanıklık ettik geçtiğimiz yıl. Mart 2020’de ataması yapılan öğretmen arkadaşlar Haziran 2020 tarihine kadar göreve başlatılmadı. Bu durumun siyasi iktidar ve MEB açısından önceliğin kamu yararı ve kamusal hizmet değil siyasi iktidarın tercihleri olduğunu gösteren önemli bir örnek olduğunu belirtmek gerekmektedir. Siyasi iktidarın tercihinden dolayı ücretli ve sözleşmeli öğretmen arkadaşlarımız salgın koşullarında mağdur edildi. Uzaktan eğitime geçilmesi ile birlikte MEB bir takım faaliyetleri durdurdu ve hemen ardından ücretli ve sözleşmeli öğretmenlere ek ders ücreti ödenmesini durdurmak istedi. Kamuoyunun ve bizlerin yoğun çabası sonucunda arkadaşlarımıza ek ders ücretinin ödenmesi sağlandı. Ancak bu da telafi eğitiminde ücret almadan görev yapmaya bağlandı. Salgın döneminde MEB okullarda okul aile birlikleri tarafından istihdam edilen eğitim emekçilerinin ücretlerini genel bütçeden ödemek yerine okul aile birliklerine bıraktı. Bu durumda bazı çalışanların işten çıkarılmasına neden oldu. Kimi eğitim yöneticileri arkadaşlarımızın ücretinin ödenmesi için öğretmenlerden katkı dahi istedi. Kamu yöneticileri uzaktan eğitimi iş olarak görmediği için ve öğretmenlik mesleğine dönük ön kabullerden dolayı öğretmenlere istekleri ve meslekleri dışında, görev tanımlarına ve uzmanlık alanlarına uygun olmayan işlerde görev vermeye başladı ve halen bu uygulamaya devam etmektedir. 2020 yılında eğitim yöneticileri öğretmenlerden zorunlu olarak bağış yapmalarını talep etmiştir. Bağışla birlikte kimi dönemlerde eğitim yöneticileri sosyal medyada devam eden kampanyalara dönük destek mesajı paylaşmalarını dahi istemiştir. Bu durumun öğretmenlere ve öğretmenlik mesleğine dönük değersizleştirmenin somut bir örneği olarak 2020 yılından tarihe not edilmiştir. Salgından kaynaklı yaşamını yitiren arkadaşlarımız olmuştur. Çok sayıda arkadaşımızda tedavi görmüş veya görmeye devam etmektedir. Bu konu ile ilgili gerekli önlemlerin alınması ve fikir geliştirilebilmesi için mutlaka bilginin şeffaf paylaşılması gerekmektedir. 2020 yılı boyunca MEB salgına dönük herhangi bir veri paylaşmamıştır. 5- 2020’de öğrenciler ne yaşadı? 2020 yılı öğrencilerimiz açısından da oldukça sorunlu bir yıl oldu. Öğrencilerimizin yaşadıkları eşitsizlikler ve mağduriyetlerin artarak devam etti. Salgınla birlikte yaşadığımız eşitsizlikler derinleşti ve arttı. Uzaktan eğitime erişemeyen öğrencilerimizin yaşadığı sorunlar 2020 yılında en fazla tartışılan konulardan biriydi. Uzaktan eğitime erişim sorununun çözülmesi için gerçekçi ve sonuç alıcı çözümler üretmek yerine günü kurtarmaya dönük adımlar atıldı. Son olarak dağıtılacağı ifade edilen 500 bin tabletin hem çok geç kaldığı hem de sayısal olarak yeterli olmadığının belirtilmesi gerekmektedir. 2020 yılı salgın koşullarında sınavların yapıldığı bir yıl oldu. Haziran 2020 boyunca Türkiye LGS ve YKS’nin salgın koşullarında yapılıp yapılamayacağını tartıştı. Bu koşullarda dahi sınavların uygulanmış olması siyasi iktidarın önceliklerini göstermesi açısından oldukça önemliydi. MEB 4 Ocak 2021 tarihinden itibaren okullarda yüz yüze sınav yapma kararı almıştı. Kamuoyunun ve Eğitim Sen şubelerinin yaygın ve kararlı mücadelesi sonucunda bu karar geri alındı. Ancak hala öğrencilerin notla değerlendirilmesi kararı devam ettiği için yaşanan eşitsizlikler ve mağduriyetler devam etmektedir. 6- 2020’de özel okulların durumu neydi? 2020 yılı MEB tarafından özel okulların salgın koşullarında korunduğu bir yıl oldu. MEB, öğrenci nakillerini dondurmak başta, aldığı kararlarla özel okulların bu dönemde zarar görmesine engel olmaya çalıştı. MEB’in önceliğinin kamu okulları değil de özel okullar olması 2020 yılının en belirgin yönlerinden biriydi. 2020 yılı, ağır ekonomik koşullara rağmen özel okullara devlet desteğinin devam ettiği, kamu kaynaklarının özel okullara aktarılmasının sürdüğü bir yıl oldu. 2020 yılı özel okulların çalışanlarını işten çıkardığı, kısa çalışma ödeneği ile çalışmaya zorladığı bir yıl oldu. Bu yıl özel okul çalışanları uzaktan eğitim döneminde çok daha uzun saatler ve ağır koşullarda çalışmak durumunda kaldı. Özel okullar bu yıl MEB’in, sınavlar başta olmak üzere, aldığı çeşitli kararlarla sürekli gözetildi. Özel özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde çalışan arkadaşlarımızın yaşadığı sorunlar devam etmektedir. Uzun süreler boyunca, düşük ücretle ve güvencesiz çalışmak durumunda kalan arkadaşlarımız ÖZRÖ-DER adlı bir dernek kurarak mücadelelerini sürdürüyorlar. 7- OHAL döneminde ihraç edilen eğitim ve bilim emekçilerinin yaşadıkları hukuksuzluk ve mağduriyet ortadan kaldırıldı mı? OHAL Komisyonu şekli olarak yapılan işleri inceleyen bir komisyon gibi görünse de aslında siyaseten oluşturulmuş ve siyasi iktidarın yönelimlerine göre karar vermektedir. Bu nedenle de bu komisyonun verdiği kararları hukuki kararlar olarak kabul etmek mümkün değildir. OHAL Komisyonunun KESK ve bağlı sendikaların üyelerinin başvurularını özellikle sonuçlandırmamasının özel bir tutumdan kaynaklandığını ifade etmek gerekmektedir. Sendikamız üyesi 1291 arkadaşımızın dosyası halen komisyonda beklemektedir. Geçen her gün arkadaşlarımızın yaşadığı mağduriyeti, haksızlığı ve hukuksuzluğu artırmaktadır. 2020 yılı bu anlamda kayıp bir yıl olmuştur. Komisyon bir an önce lağvedilmeli, arkadaşlarımız görevlerine iade edilmelidir.
Her yıl sonunda eğitimle ilgili geride bırakılan bir yılın değerlendirmesi yapılır. İnsanlık tarihinin tanıklık ettiği yıkıcı küresel salgınlarında birini yaşamaktayız. Aralık 2019’da Çin’de başlayan salgın kısa sürede tün dünyaya yayıldı ve ardından 11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü tarafından “pandemi” ilan edildi. 11 Mart 2020 tarihi aynı zamanda Türkiye’de de ilk resmi vakanın tespit edildiği gündü.

Dünya Sağlık Örgütünün pandemi ilan etmesinin ardından kısa sürede dünya genelinde ve Türkiye’de de önlemler alınmaya başlandı. İlk önlemlerden biri eğitim kurumlarının kapatılarak eğitime uzaktan devam edilmesi oldu. Eğitim kurumları farklı kademelerde dönem dönem açılsa da süreç halen uzaktan devam etmektedir. Mart 2020’de neredeyse küresel olarak uzaktan eğitime geçilmesi ile birlikte sağlık krizi aynı anda bir “eğitim krizine” dönüştü. 1.5 milyardan fazla öğrenci ve 63 milyon civarında eğitimci bu süreci uzaktan sürdürmek ve eğitim kurumlarından ayrı kalmak durumunda kaldı. Bu dönemde yapılan uzaktan eğitime UNICEF’in ülkelerden aldığı verilere göre 463 milyondan fazla öğrenci katılamadı. Bu rakam dünya genelinde okullara kayıtlı öğrencilerin %31’ini oluşturmakta.

Salgından ve buna bağlı olarak uzaktan eğitim uygulamalarından yararlanma konusunda en mağdur olan kesimler yoksullar, göçmenler, mülteciler, çocuk işçiler, kız çocukları ve özel eğitime gereksinimi olan çocuklar oldu.  2019 yılında dünya genelinde 33 milyon çocuğun  doğduğu topraklarda yaşamadığını, bir bölümünün ülkesini terk etmeye zorlandığını biliyoruz. Salgının mağdur ettiği bu çocukların eğitim başta olmak üzere yaşamın her alanında mağdur olduğunu, eşitsizliğe ve ayrımcılığa maruz kaldığını biliyoruz. 2020 yılı bu anlamda milyonlarca öğrencinin ve haklarının yok sayıldığı bir yıl olarak insanlık tarihinde yerini alacak.

Mart 2020’de neredeyse dünya genelinde kapanan okullar zaman içerisinde açılmaya başladı. UNESCO’nun verilerine göre, 27 Aralık 2020 itibarıyla, sadece 12 ülkede okullar tamamen kapalı durumda ve Türkiye de maalesef bu ülkelerden bir tanesi. 22 Ocak 2021’de Türkiye’de yarı yıl tatili başlamış olacak. İkinci dönemin ilk ara tatili ile yarı yıl tatili birleşecek ve okullar yeniden 15 Şubat 2021 tarihinde açılacak. O dönemde okulların yüz yüze eğitimle mi yoksa uzaktan eğitimle mi başlayacağı şimdilik belirli değil. Salgının belirli oranda bastırıldığı ve okulların tam olarak güvenli şekilde açılmaya hazır olduğu kesinleştikten sonra açılması en önemli talebimiz olmaya devam ediyor. Bunun gerçekleşebilmesi ise ancak bilim insanlarının tam kapanma önerisinin yaşam bulmasıyla mümkün görünüyor.

2020’DE TÜRKİYE’DE EĞİTİM

1- MEB, eğitim alanında yaşanan sorunlara 2020 yılında çözüm üretebildi mi?

2020 yılında da MEB sorunlara kalıcı ve yapısal çözümler üretmek yerine eğitim alanında yaşanan sorunlar çözülüyor algısı oluşturmaya dönük politikasını uygulamaya devam etti. Milli Eğitim Bakanı ve MEB bürokrasisi eğitime ayrılan kaynaktan, öğretmen atamalarına, eğitim hakkının önündeki engellerin kaldırılmasından eğitim yönetimine ve diğer pek çok farklı alana dönük kalıcı hale gelmiş sorunlara çözüm üretmek yerine bunları yok sayan yaklaşımı sürdürmeyi tercih ettiler. Salgının yarattığı olağanüstü koşullar dahi MEB’i bu algı oluşturma çabasından vazgeçiremedi.

Tarlada çalışan mevsimlik tarım işçisi çocuğa kitap verip karşılığında domates alan Milli Eğitim Bakanının görüntüsü 2020 yılında hafızalarımıza kazınan fotoğraflardan biri oldu. Çocuk işçiliği ile mücadele etmek yerine çocuk işçiliğini meşru hale getiren uygulamalar ve düzenlemeler 2020 yılında da olanca hızıyla devam etti.

 

2- Salgın döneminde eğitim uygulamalarında MEB başarılı kabul edilebilir mi?

MEB, salgın döneminde eğitim konusunda sınıfta kalmıştır. Öncelikle eğitim alanında alınan kararlar ve uygulamalarda MEB çocuğun üstün yararı, öğrencilerin ve eğitim emekçilerinin sağlığı yerine salgın koşullarında eğitimden bir başarı öyküsü çıkarmaya çalışmıştır. Gerçek sorunları bu nedenle gündemine dahi almamıştır. Planlama, kaynakların etkili kullanımı, zamanında sorunlara müdahale gibi pek çok alanda MEB 2020 yılında başarısız olmuştur. Mart ayı ile birlikte başlayan uzaktan eğitim uygulamalarında ilk aylarda yaşanan bazı aksaklıklar “kabul edilebilir” olarak değerlendirilebilirdi. Ancak aradan 9 aydan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen halen sorun yaşanıyor olmasının veya eksiklerin bulunmasının kabul edilebilir bir tarafı yoktur.MEB, yüz yüze eğitim için hazırlanan ders içeriklerini çevrimiçi platformlara aktararak uzaktan eğitim yapmaya çalışmış ve doğal olarak bundan başarı sağlanamamıştır. Bu anlamda da MEB’in yürüttüğü faaliyetin uzaktan eğitim olarak değil de “acil uzaktan öğretim” olarak adlandırılması daha doğru olacaktır.

3- Milli Eğitim Bakanının söylediği gibi MEB uzaktan eğitimde başarılı mı?

Milli Eğitim Bakanının söylediğinin aksine uzaktan eğitim tam bir sorunlar yumağıdır. 2020 yılı bu anlamda tam bir kayıp yıl olmuştur. Uzaktan eğitime erişim en önemli sorun olarak varlığını korumaktadır. 6 milyona yakın öğrencinin uzaktan eğitime erişemediği, erişenlerin ise % 64’ünün cep telefonundan bu eğitime eriştiği bir ortamda sorun yok denilemez. Tam tersi büyük bir sorunla karşı karşıya olduğumuzun kabul edilmesi gerekmektedir. Erişimle birlikte uzaktan eğitimin bir öğretim tasarımı üzerine inşa edilmemiş olması, ölçme değerlendirme, katılım ve süreklilik gibi sorunlarla birlikte değerlendirildiğinde uzaktan eğitimden anlamlı bir fayda sağlandığını ifade etmek güçtür.

4- 2020’de eğitim emekçileri ne yaşadı?

Eğitim emekçileri açısından 2020 yılı beklentilerin gerçekleşmediği, sorunlarının çözülmediği ve var olanlara yenilerinineklendiği bir yıl oldu. Öğretmenlere verileceği söylenen 3600 ek göstergeden söz dahi edilmediği bir yıl oldu 2020.Ekonomik koşullarının iyileştirilmesini bekleyen eğitim emekçileri 2020 yılında da beklediklerini bulamadı. Öğretmen atamalarında yaşanan sorun devam ederken ataması yapılan öğretmenlerin dahi ekonomik gerekçelerle göreve başlatılmamasına tanıklık ettik geçtiğimiz yıl. Mart 2020’de ataması yapılan öğretmen arkadaşlar Haziran 2020 tarihine kadar göreve başlatılmadı. Bu durumun siyasi iktidar ve MEB açısından önceliğin kamu yararı ve kamusal hizmet değil siyasi iktidarın tercihleri olduğunu gösteren önemli bir örnek olduğunu belirtmek gerekmektedir.

Siyasi iktidarın tercihinden dolayı ücretli ve sözleşmeli öğretmen arkadaşlarımız salgın koşullarında mağdur edildi. Uzaktan eğitime geçilmesi ile birlikte MEB bir takım faaliyetleri durdurdu ve hemen ardından ücretli ve sözleşmeli öğretmenlere ek ders ücreti ödenmesini durdurmak istedi. Kamuoyunun ve bizlerin yoğun çabası sonucunda arkadaşlarımıza ek ders ücretinin ödenmesi sağlandı. Ancak bu da telafi eğitiminde ücret almadan görev yapmaya bağlandı.

Salgın döneminde MEB okullarda okul aile birlikleri tarafından istihdam edilen eğitim emekçilerinin ücretlerini genel bütçeden ödemek yerine okul aile birliklerine bıraktı. Bu durumda bazı çalışanların işten çıkarılmasına neden oldu. Kimi eğitim yöneticileri arkadaşlarımızın ücretinin ödenmesi için öğretmenlerden katkı dahi istedi.

Kamu yöneticileri uzaktan eğitimi iş olarak görmediği için ve öğretmenlik mesleğine dönük ön kabullerden dolayı öğretmenlere istekleri ve meslekleri dışında, görev tanımlarına ve uzmanlık alanlarına uygun olmayan işlerde görev vermeye başladı ve halen bu uygulamaya devam etmektedir.

2020 yılında eğitim yöneticileri öğretmenlerden zorunlu olarak bağış yapmalarını talep etmiştir. Bağışla birlikte kimi dönemlerde eğitim yöneticileri sosyal medyada devam eden kampanyalara dönük destek mesajı paylaşmalarını dahi istemiştir. Bu durumun öğretmenlere ve öğretmenlik mesleğine dönük değersizleştirmenin somut bir örneği olarak 2020 yılından tarihe not edilmiştir.

Salgından kaynaklı yaşamını yitiren arkadaşlarımız olmuştur. Çok sayıda arkadaşımızda tedavi görmüş veya görmeye devam etmektedir. Bu konu ile ilgili gerekli önlemlerin alınması ve fikir geliştirilebilmesi için mutlaka bilginin şeffaf paylaşılması gerekmektedir. 2020 yılı boyunca MEB salgına dönük herhangi bir veri paylaşmamıştır.

5- 2020’de öğrenciler ne yaşadı?

2020 yılı öğrencilerimiz açısından da oldukça sorunlu bir yıl oldu. Öğrencilerimizin yaşadıkları eşitsizlikler ve mağduriyetlerin artarak devam etti. Salgınla birlikte yaşadığımız eşitsizlikler derinleşti ve arttı. Uzaktan eğitime erişemeyen öğrencilerimizin yaşadığı sorunlar 2020 yılında en fazla tartışılan konulardan biriydi. Uzaktan eğitime erişim sorununun çözülmesi için gerçekçi ve sonuç alıcı çözümler üretmek yerine günü kurtarmaya dönük adımlar atıldı. Son olarak dağıtılacağı ifade edilen 500 bin tabletin hem çok geç kaldığı hem de sayısal olarak yeterli olmadığının belirtilmesi gerekmektedir.

2020 yılı salgın koşullarında sınavların yapıldığı bir yıl oldu. Haziran 2020 boyunca Türkiye LGS ve YKS’nin salgın koşullarında yapılıp yapılamayacağını tartıştı. Bu koşullarda dahi sınavların uygulanmış olması siyasi iktidarın önceliklerini göstermesi açısından oldukça önemliydi.

MEB 4 Ocak 2021 tarihinden itibaren okullarda yüz yüze sınav yapma kararı almıştı. Kamuoyunun ve Eğitim Sen şubelerinin yaygın ve kararlı mücadelesi sonucunda bu karar geri alındı. Ancak hala öğrencilerin notla değerlendirilmesi kararı devam ettiği için yaşanan eşitsizlikler ve mağduriyetler devam etmektedir.

6- 2020’de özel okulların durumu neydi?

2020 yılı MEB tarafından özel okulların salgın koşullarında korunduğu bir yıl oldu. MEB, öğrenci nakillerini dondurmak başta, aldığı kararlarla özel okulların bu dönemde zarar görmesine engel olmaya çalıştı. MEB’in önceliğinin kamu okulları değil de özel okullar olması 2020 yılının en belirgin yönlerinden biriydi.

2020 yılı, ağır ekonomik koşullara rağmen özel okullara devlet desteğinin devam ettiği, kamu kaynaklarının özel okullara aktarılmasının sürdüğü bir yıl oldu.

2020 yılı özel okulların çalışanlarını işten çıkardığı, kısa çalışma ödeneği ile çalışmaya zorladığı bir yıl oldu. Bu yıl özel okul çalışanları uzaktan eğitim döneminde çok daha uzun saatler ve ağır koşullarda çalışmak durumunda kaldı.

Özel okullar bu yıl MEB’in, sınavlar başta olmak üzere, aldığı çeşitli kararlarla sürekli gözetildi.

Özel özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde çalışan arkadaşlarımızın yaşadığı sorunlar devam etmektedir. Uzun süreler boyunca, düşük ücretle ve güvencesiz çalışmak durumunda kalan arkadaşlarımız ÖZRÖ-DER adlı bir dernek kurarak mücadelelerini sürdürüyorlar.

7- OHAL döneminde ihraç edilen eğitim ve bilim emekçilerinin yaşadıkları hukuksuzluk ve mağduriyet ortadan kaldırıldı mı?

OHAL Komisyonu şekli olarak yapılan işleri inceleyen bir komisyon gibi görünse de aslında siyaseten oluşturulmuş ve siyasi iktidarın yönelimlerine göre karar vermektedir. Bu nedenle de bu komisyonun verdiği kararları hukuki kararlar olarak kabul etmek mümkün değildir. OHAL Komisyonunun KESK ve bağlı sendikaların üyelerinin başvurularını özellikle sonuçlandırmamasının özel bir tutumdan kaynaklandığını ifade etmek gerekmektedir. Sendikamız üyesi 1291 arkadaşımızın dosyası halen komisyonda beklemektedir. Geçen her gün arkadaşlarımızın yaşadığı mağduriyeti, haksızlığı ve hukuksuzluğu artırmaktadır. 2020 yılı bu anlamda kayıp bir yıl olmuştur. Komisyon bir an önce lağvedilmeli, arkadaşlarımız görevlerine iade edilmelidir.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ipekyoluhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
( (