TYB’de “Mevlânâ’nın Mesajı” Konuşuldu
TYB’de “Mevlânâ’nın Mesajı” Konuşuldu
TYB Konya Şubesi tarafından düzenlenen 2019 yılı etkinlik takvimi Shems Friedlander'in "Mevlânâ Celaleddîn Rûmî'nin Unutulmuş Mesajı" başlığı altında yaptığı sunum Bağlantıile bu yılki programların sonuncusu yapılmış oldu.
Shems Friedlander Selamünaleyküm diyerek sözlerine başladı. “Maneviyatın unutulduğu çağda Hazreti Mevlana” cümlesini konuşması için başlık olarak seçtiğini söyleyen Shems sözlerini şöyle sürdürdü; “Televizyon, facebook, twitter gibi sosyal medya iletişiminden önce kitapların olduğunu, kitaplardan önce de sözlü anlatım vardı. Depresyon ilaçlarından önce, akıllı telefonlardan önce kitaplar vardı. Kitaplardan önce ise bilenlerin bilmeyenlere aktardığı bir sözlü gelenek vardı.
Sohbetten bahsederken manevi sohbetlerden bahsediyoruz. Sohbet dervişlerin işidir. Dervişler sohbet yaparken mübarek ağızlarından Peygamber efendimizin kokusu yayılırdı.
Televizyon, akıllı telefon gibi kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması hepimizin doğasının bozulmasına sebep oldu. Günümüz gençliği yalnızlıktan, depresyondan ve manevi hazımsızlıktan şikâyetçi. Allah’ı hatırlamak istiyoruz. Ondan gelen ışığı yakalamak istiyoruz. Bu ışık ne yazık ki kalbimizi nurlandırmak yerine kalbimizin yanmasına sebep oluyor. Yapılan araştırmalar sonrası şöyle bir sonuca ulaşılmış. Doğa ile iç içe yaşayan insanların şehirlerde yaşayan insanlara göre daha sağlıklı, daha bilinçli ve daha uzun yaşadıkları, beyinlerinin daha sakin olduğu ve daha sağlıklı çalıştığı ortaya çıkmış.
Manevi sıkıntının ve unutkanlığın tek çaresi Hazreti Mevlana’nın derslerini ve öğütlerini günlük yaşantımıza tatbik etmekten geçer. Hazreti Mevlana sünnete bağlı bir hayat yaşadı. Çağımızda da günümüzde de İslam’ı çok iyi anlamak gerekiyor. Hazreti Mevlana bizi hayatın anlamına ve amacına uyandırıyor.
Hazreti Mevlana şöyle buyuruyor; Gerçek şeyhi takip edin, karga sizi harabelere götürecektir. Papağan ise sizi şekere götürecektir. Her ikisine de kalbimizi bağlamaya değmez. Dünyanın övgüsü de yergisi de onu takip edip peşinden koşmaya değmez. Günümüzde insanlar fikir tatlısından aldıkları birkaç kırıntı ile insanları aydınlatmaya çalışıyorlar. Yalnızlığın tam merkezinde yaşıyoruz. Ve ne yazık ki son nefesimize doğru hızla koşuyoruz. Hazreti Mevlana bize şunu hatırlatıyor. Allah her yeri mübarek yarattı. Bizim kirlettiklerimiz hariç. Cami mübarek bir yer, dergâh mübarek bir yer. Ve insanın içinde de mübarek bir yer bulunuyor. Buna kalp veya gönül diyoruz. Allah iman dünyada ki hastalıklara karşı aşıdır, yalnızlıkta buna dahil.
Hazreti Mevlana şöyle diyor; Dünyevi zevkleri ne zaman gönlümüzden çıkarırsak o zaman mutmain yani huzurlu oluruz. Bir dergâhın kapısında şöyle yazıyordu; Kalpler ancak Allah’ı zikir etmekle mutmain olur. Kuranın sesleri ezanın sesindeki titreşimler hepsi de mübarek sözlerdir, sanattır. Bu yüzden herkes çok dikkatli ve saygıyla dinlemeli. Ezanın sırrı kıratın sesinde ki titreşimindeki sırda gizli… Allah’a olan bağlılığımızı zayıflattık. Bu yüzden ufuklarda Allah’ın bize bıraktığı ışıkları göremez olduk.
Hazreti Mevlana’yı çoğumuz bir şair gibi tanıyoruz. Onun bir Allah dostu olduğunu çoğu zaman unutuyoruz. Günümüzde Apple İPhone Allah’tan daha çok tapıyoruz. Allah’ın isimlerini saymak, onu zikretmek bizi Allah’a götüren bir yol. Nefes sizi besler, aslında nefes hayatın ta kendisidir. Allah ismi ile nefesinizi tatlandırırsanız size ilahi bir rızık verecek, nefesinizi rahatlatacaktır. Hazırladığınız yemek güzel piştiği zaman size lezzet ve kuvvet verir.
Hazreti Mevlana gizli bir hazine idi. Hazinesini Mesnevi, Divan ve Fihi Ma Fih eserleri ile bizlerle paylaşmak istedi. Allah’ın hazinesi herkes için ama herkes Allah’ın hazinesini aramakla meşgul olmuyor. Hazreti Mevlana’ya göre insan büyük evren, dünya ise küçük evren. Dünyada yani evrende olan her şey insanın içinde ama insanın içinde olan onda yok. Hayvanlar insanlar olmadan yaşayabilir ancak insanlar hayvanlar olmadan yaşayamazlar. Allah hayvanların özelliklerini insana da bahşetti ki ibret alarak kendimizi daha iyi tanıyabilelim diye. Allah her hayvana bir özellik verdi. Mesela Ata dayanıklılık verdi, porsuğa koku verdi, geyiğe hız verdi, kartala pençe verdi. İnsana da Zikrullah’ı verdi.
Sadık şeyh, gerçek şeyh sizi dünyevi zevklerden vaz geçiren şeyhtir. Her kral dokumacısı ile konuşmaz bir aracı kullanır. Allah kimse ile konuşmaz. Allah’ı bilmek, tanımak zor iştir. Allah arayanlar kendisini bulsun diye bir takım hizmetkârlar seçti. İşte evliyalar, gerçek şeyhler ve peygamberlerin görevleridir bize doğru yolu gösterebilmek.
Kırk yıldır Hazreti Mevlana’yı tanıyan Sipehsâlâr, Hazreti Mevlana’nın ağzında acı bir bitki tuttuğunu söyler. Hüsamettin der ki Hazreti Mevlana’nın nefsi ile mücadelesi o kadar şiddetli idi ki ağzının bir an bile tatlanmasına asla müsaade etmezdi.
Hazreti Ebu Bekir ağızlarında küçük bir taş tutarlardı. Konuşmak istediği zaman önce taşı şöyle bir yoklarlar sonra da insanlar lehine ne söylemek isterlerse onu lütfederlerdi. Sık sık konuşmasına ara verirler sessizce “Lailaheillalah” der ve sözlerine tekrar devam ederlerdi.
Hazreti Osman minbere çıktılar, insanlar onun konuşmasını sabırsızlıkla beklemekteydiler. Ama o sessizce ayakta beklemeye başladı. Onun bu hali bile orada bulunanlar üzerinde derin bir etki bıraktı. Hiçbir dini konuşma onları asla bu hale sokamazdı. Bu durumdan çok değerli dersler aldılar. Birçok gizemli bilgiler onlara malum oldu. Hiçbir değerli konuşma onlara bunu veremezdi. Hazreti Osman ayakta durmaya devam ettiler ve onlara sessiz, sukut halinde bakmaya devam ettiler. Tam minberden inecekken şöyle buyurdular; “Sizlere sessiz bir mürşit evliyadır.” Sukut, sessizlik konuşmadan çok öte bir kavramdır.
Hepimiz Allah yolundayız, ne yazık ki nefsimiz, eşeğimiz yolda uyuya kalmış. Hazreti Mevlana konuşuyor. Adamcağızın biri boyunduruğunu takmadığı için öküzünü hırpalamakta idi. Şöyle düşünelim; Biz kimseyi kanatları çıkmıyor diye yargılamayız. Sadece bize verilmiş istidatlar yolunda yürürüz. İnsanların kapasiteleri farklı farklıdır. Biz bu yüzden kapasitelerimize göre yargılanacağız. Çağımızın yoksulluğu maneviyatın kalkması ile ilgili. İnsan her çağda her daim bir hatırlatıcıya ihtiyaç duymaktadır. Allah’ın en büyük lütfu iman… Giyeceğimiz iman cübbesi hiçbir zaman küçülmez, aksine onu giyecek kişinin büyümesi gerekir. Cübbeye sığabilme mücadelesi hayatın ta kendisidir.
Hazreti Mevlana şöyle buyuruyor. “Karınca hacca gitmeye karar veriyor. Diğerleri der ki sen küçücük bir karıncasın, yollar ise çok uzun. Bu yolda Allah yolunda öleceksin.” Hepimizin hali de bu değil mi? Bilerek veya bilmeyerek Allah’ın yolunda koşuyoruz.
Hazreti Ali oğluna bir mektup yazar. Mektupta geçmiş, geçmişte ne varsa şu anda seninle değil.Şu ana kadar sahip oldukların yanında şu anda sahip oldukların ve bundan sonra sahip olacakların da seni terk edecekler.
Allah hepimize nefesinden bahşetti. Ama biz onu dünyevi zevklerimizle arzularımızla kapattık, körelttik. Bu yüzden de Allah’ın o kendi bahçesinden gönderdiği misk kokuları duyamaz, işitemez olduk. İnsan hayatın anlamını dünyada arar ama hayatın anlamı kendi içindedir.
Hazreti Mevlana tarihi bir kişilik olabilir ama benim ilgim, onun bu dünyada nasıl davrandığı, o kadar işin arasında Allah zikrini dilinden düşürmediği ile ilgileniyorum.
Günlük hayatın sıkıntılarını ve manevi görevleri yerine getirmenin sorumluluğunu her nefes alış verişte zikrullahı nasıl becerebildi onu öğrenmek istiyorum. Dünyanın maskesini yüzümden nasıl çıkardı, her şeyde Allah’ın ipuçlarını nasıl görebildi, çiçekte, dağda, karda Allah’ı nasıl görebildi ben bunu merak ediyorum. Hazreti Mevlana her şeyde Allah’ın cazibesini keşfetti.
Nefes hayatın özüdür. Bir keresinde ABD’de Kızılderililerin olduğu bir bölgeyi ziyaret etmiştim. Tozlu, taşlı yollardan geçerken bir ev fark ettim yerle bir olmuştu. Kızılderili şefine sordum, “Bu ev niçin yerle bir olmuş?” Dedi ki, bu kerpiç evde yaşayanlar taşındılar. Kerpiç bir ev içinde insan yaşarsa onların nefesi ile ayakta kalabilir yoksa yerle bir olur.
Zikrullah… Nefes alırken ve verirken Allah’ın ismini anmak kalbimizi temizler, hiç kir bırakmaz. Biz de Hazreti Mevlana’nın yaptığı gibi her dem Allah’ın ismini telaffuz edersek bizim de kalp evimiz yerle bir olmaz.
Hazreti Mevlana’nın öğrettiği her şey Kuran’a ve Hadise dayanmakta idi… Hazreti Mevlana kendisinden önce gelenlerden çok ilham aldı, özellikle Hazreti Muhammed A.S. Hazreti Mevlana kendisinden sonra gelenlere de büyük bir ilham kaynağı oldu. Hazreti Mevlana’nın öğrettikleri hasretle yanan kalplere şifadır, gençlerin manevi ve duygusal haznelerinin gelişmesine sebeptir. Ayrıca yetişkin olmuş ama içindeki boşluğu dolduramamış olanlara şifadır.
Dünyaya olan zevkleriniz azalsın, Allah’a olan zikriniz çoğalsın.”
Konuşma sonunda TYB Konya Şubesi Onursal Başkanı Ahmet Köseoğlu tarafından Shems Friedlander’e günün anısına bir plâket sunuldu. Plaket sunumu sırasında Ahmet Köseoğlu salonda bulunan gençlere, “Bu programlar sizler için düzenleniyor. Bu program bu yılın son programı idi. Önümüzde ki yıl değişik programlarla biz yine burada olacağız. Sizleri de aramızda görmek bizi ziyadesi ile mutlu edecek” dedi.
Program TYB Konya Şubesi binası önünde toplu fotoğraf çektirilmesinin ardından sona erdi.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.