“Nuri Pakdil Mütefekkir Değil, Sanatkârdı”
“Nuri Pakdil Mütefekkir Değil, Sanatkârdı”
Konya Aydınlar Ocağı’nda, geçtiğimiz ekim ayında vefat eden Yazar Nuri Pakdil’i anlatan Doç. Dr. Abdullah Harmancı, “Nuri Pakdil bir mütefekkir bir düşünür değil, sanatkârdı” dedi.
Konya Aydınlar Ocağı’nın bu haftaki Selçuklu Salı Sohbetleri’nde, yazar Nuri Pakdil ve Edebiyat Dergisi dile geldi.
N.E.Ü. Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdullah Harmancı, geçtiğimiz ekim ayında vefat eden yazar Nuri Pakdil’in hayatını, fikir ve düşünceleri ile kişiliğini anlattı. Nuri Pakdil’in bir masal halesi içerisinde yaşadığını belirten Doç. Dr. Abdullah Harmancı, “Nuri Pakdil bir mütefekkir bir düşünür değil, o bir sanatkârdı.” dedi. Merhum yazar Pakdil’in bütün resmi kaynaklarda 1934 doğumlu olduğu geçmesine rağmen onun yazılı olmayan kaynaklara göre 1930 doğumlu olduğuna dair daha belirgin bir kanaatin olduğuna işaret eden yazar Harmancı, “Doğduğu evde de Kur’an-ı Kerim’i yüzünden okuyup ona anlam veren ve çevrelerindeki insanlara da bunu aktarabilen bir anne (Hatice Vecihe) ve baba (Mehmet Emin)var. Çocuk olarak da gerçek ismiyle Nurettin Pakdil var. Üç yaşındayken abisini kaybediyor. ” diyerek Yazar Pakdil’in hayatından bir kesit sundu.
“Dayanamayan portakallar çürüsün”
Pakdil ailesinin çocuklarını uzun süre okula göndermediklerini söyleyen Harmancı, Pakdil’in Ahmet Kuşçu hocadan dersler almaya başladığını ve dayısının ısrarı üzerine ilkokulu bitirdikten sonra bu sefer ailesi tarafından ortaokula yollanmayan Pakdil’le ilgili şunları dile getirdi: “Pakdil diyor ki, ben eve portakal aldığım zaman kasayla alırım. Fazla dayanamayanlar çürüsün, diyor. Bu tavır hayatındaki bütün alanlarda vardır. İnsanlarla ilişkilerinde vardır. Aslında şöyle diyebiliriz; ifratla tefrit arasında bazen ifrata yaklaşmış, bazen tefrite yaklaşmış. Ne anlamda? İnsanlara duyduğu sevgi ve davasına bağlılığı mizacı itibariyle çok aşırı uçlarda.”
“Pakdil çok farklı bir mizaca sahipti”
Maraş’da lisede okurken Hamle isminde bir dergi çıkartan Pakdil’in, 21 yaşlarında üniversite tahsili için 1955’te Maraş’tan ayrıldığını belirten Harmancı, şu ifadelere yer verdi: “Pakdil çok farklı ve renkli bir mizaca sahipti. Yâni güçlü bir şahsiyeti vardı. Hukuk okumuş ve Sezai Karakoç’un dergisinde yazmış. Pakdil, 1969’da da Edebiyat Dergisi’ni çıkarmış. Bu olay Sezai Karakoç’u çok üzmüş ve Nuri Pakdil’le Sezai Karakoç arasında 1972’den itibaren vefatına kadar hiç karşılaşma olmamış. Nuri Pakdil’in hayatındaki en canlı, en verimli dönem 69-84 yılları arasıdır. Dergiyi önce arkadaşlarıyla sonra öğrencileriyle çıkarıyor. 84’ün aralık ayında bu büyük efsane sona ermiş. Nuri Pakdil, 97 yılına kadar Ulus’taki Zümrüt Palas otelinde kalmış. Otel günlükleri ise Otel Gören Defterler olarak altı cilt halinde yayınlanmıştır. Bu eser bütün otelde geçen günlerinin tutanaklarıdır.”
“Salim Başol’un ayakkabısına tükürüyor”
Nuri Pakdil’le ilgili çıkan kitap sayısının beş olduğunu kaydeden Harmancı, Pakdil’le ilgili şu anekdotlara yer verdi: “Nuri Pakdil hayatımızda görebileceğimiz en ilginç insanlardan birisi. Hiçbir şeye sahip olmadan vefat etti. Mülkiyete karşıydı. Modern insan olması ve sessizliği çok konuşuldu. Kendisine “çelik adam” diyor. Eserlerinin, şahsiyetinin yanında ikinci planda kaldığını düşünüyorum. Pakdil, bir arkadaşıyla yolda yürürken karşıdan gelen bir beyefendinin ayakkabısına tükürüyor. Arkadaşı Pakdil’in bu tavrına şaşırıyor. Şaşıran arkadaşına sen bunun kim olduğunu biliyor musun, demiş. Hayır, efendim bilmiyorum. Bu Salim Başol. Yâni Yassıada Mahkemeleri’nin başkanı.”
İl Halk Kütüphanesi’nde gerçekleştirilen sohbetin ardından Konya Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, Doç. Dr. Abdullah Harmancı’ya “Büyük Selçuklu Mirası” adlı eseri hediye etti. Yazar Harmancı da Dr. Güçlü’ye “Yazının Yükü” adlı kitabını armağan olarak verdi.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.