Z Kuşağını Anlamanın Önemi!

Son dönemde z kuşağı hakkında bilgilerin sıkça paylaşıldığını görmekteyiz . Peki nedir z kuşağı, onları nasıl daha iyi anlayabiliriz?  

 

İlk tanımlamalar 1946-1964 yılları arasında doğan “Baby Boomers- Patlama kuşağı” olarak isimlendirilen nesil olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu şekilde isimlendirilmesinin nedeni ise nüfus artış hızıyla ilişkilendirilmiştir. Teknoloji yaygın olmadığı için çoğu zaman işlerini kendi kendilerine yapmak durumunda kalmışlardır. 

 

1965-1979 yılları arası doğanlara “X Kuşağı” denilmektedir. Geçiş dönemi çocukları olarak adlandırılan x kuşağı kurallara uyumlu, sadık ve çalışkanlığa önem veren bir kuşak olarak tanımlanıyor. 

 

1980-1999 yılları arası doğanlar “Y Kuşağı” olarak adlandırılmaktadır. Kuşaklar arası farklılığın en çok hissedildiği nesil özelliğini taşırlar. Teknoloji dostu, bireysel, girişimci, rahat, küreselleşmeye başlayan nesildir.  

 

2000 yılından sonrası doğanlar için tanımlanan “Z Kuşağı” ise teknolojiyle yaşayan, teknolojiyle doğduğundan itibaren içiçe, birden fazla işi aynı anda, kısa sürede ve titiz biçimde yerine getirebilme yeteneğine sahiptir. Özellikle teknoloji alanında meydana gelen gelişmeler bu kuşağın bireysel özelliklerinin diğer kuşaklardan ayrılmasına neden olmuştur. 

 

Teknolojik, ileri görüşlü, aynı anda birçok işle ilgilenebilen tanımlamalarla anılan nesil nasıl oldu da ruhsal yakınmalar ile gündeme geldi? 

 

Bu kuşak için beklentilerimizin hayli yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Çoğu z kuşağının ebeveyni çocuk gelişiminde daha aktif rol oynadı, çocuklarını bireyselleşme yönünde destekledi. Ancak yapılan çalışmalar z kuşağının ruhsal yakınmalarının (depresyon anksiyete bozuklukları gibi) diğer kuşaklara göre daha yüksek oranlarda olduğunu bildirmiştir  

 

Bu durumun nedenleri hakkında dile getirilenler ise bu neslin işsizliği, alım gücünün azaldığını görmüş olması ayrıca bu durum karşısındaki kaygılı ebeveynlerine tanıklık etmesi, endişeye kapılmasına destek olmuştur. 

Beklenti anksiyetesi, gelecek kaygısı, doğal afetler ve pandemi ile bu belirtilerin de artışa geçtiğini görmekteyiz 

 

Pandemi ile sosyalliğin bu denli azaldığı bir ortamda z kuşağına biraz daha kulak verilebilir. Bunun için ise bu kuşağı yargısız ve empatik bir şekilde dinlememiz ve anlamamız bizlere yol gösterici olacaktır. 

 

Teknoloji bağımlılığı veya aşırı kullanımın önlenmesi için ebeveynlerin çocuklarını akılcı internet kullanımı yönünde bilgilendirmeleri ve bu konuda gerekli yönlendirmeleri yapmalıdırlar. 

 

Sosyal izolasyon konusunda ise pandemi unutulmamalı ve psikolojik etkilenmelerinin hafife alınmaması düşünülebilir. Gerekirse psikolojik destek sağlanmalıdır. Değerlendirmelerde ise kesitsel değil boyutsal bakış açısıyla düşünürsek onları daha iyi anlayabiliriz.