Yiğit: Özgün Eğitim Projelerinden Birisi Olan Köy Enstitüleri Dönemine Damga Vurmuştur
KONYA - Köy Enstitülerinin aydınlanma devrimlerinin en önemli hamlelerinden birisi olduğunu belirten Eğitim-İş Konya Şube Başkanı Özgür Ulaş Yiğit, “Bugün, Cumhuriyet'in aydınlanma devrimlerinin en önemli hamlelerinden biri olan Köy Enstitüleri'nin kuruluşunun 82. yıldönümü. Azınlık okulları yanında, medrese-mektep ikilemi üzerine kurulan Osmanlı eğitim sistemi öğrenim birliği (Tevhidi Tedrisat) ile üreten, ürettikçe kendi varlığını algılayan, yaparak yaşayarak öğrenme teknikleri üzerinden ve kendine bilimsel dayanaklar oluşturan Cumhuriyet Eğitim sistemi ortaya çıkmıştır. Bu yeni sistem en güzel meyvelerini de Köy Enstitüleri ile vermiştir. 17 Nisan 1940 yılında, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un önderliğinde kurulan Köy Enstitüleri, dünyada eşi benzeri olmayan, Türkiye’nin dünya eğitim tarihine kazandırdığı en özgün eğitim projelerinden biri olarak döneme damgasını vurmuştur. Bu proje ile birlikte eğitim ve kültür alanında gerçekleştirilen yenilikler, halkın özgürleştirilmesi temeline dayandırılmıştır. Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullarda Köy Enstitüleri muhteşem bir proje olarak uygulamaya alınmış, Hasan Ali Yücel’in çağdaş bakanlık anlayışı, İ.Hakkı Tonguç’un ilerici, toplumcu anlayışıyla, Hasanoğlan’da yakılan ateş, Cılavuz, Beşikdüzü, Çifteler, Düziçi gibi Köy Enstitülerinde yıldız gibi çoğalarak ve parlayarak bütün ülkeyi aydınlatmaya başlamıştır” dedi.
Köy Enstitüleri çocuklara ulaştıkları bilgiyi nasıl kullanacaklarını öğretmiştir
Özgür Ulaş Yiğit Köy Enstitülerinin çocuklara bilgiye ulaşmayı ve ulaştığı bu bilgiyi nasıl kullanacaklarını öğrettiğine dikkat çekerek, “Köy Enstitülerinde çocuklara bilgi vermek yerine bilgiye nasıl ulaşabilecekleri ve bu ulaştıkları bilgileri nasıl kullanacaklarını öğretilmiştir. İş içinde, iş aracılığıyla iş amaçlı eğitim sürecinin içinde yer almıştır. Enstitüler sayesinde iyi eğitimden geçmiş köy çocukları, köylerine dönmüş ve bilgiyi anlaşılır şekilde dokunduğu her yurttaşa yaymışlardır. Enstitünün mezunları, köy köy gezmekten imtina etmemiş, köylü-çiftçi ile aydınlar el ele vererek bilgiyi yayar, büyütür hale gelmiştir. Türkiye’de yazın ve düşün yaşamına yön veren aydınlarımızın çoğu Köy Enstitüleri veya onların devamı olan öğretmen okullarından mezun olmuşlardır. Ancak bu yüksek dinamizm ve Cumhuriyetçi kadronun kazandırdığı ivme gerici ve tutucu egemen güçlerden tepkiler almaya başlamıştı. Ülkenin toplumsallaşma sürecini kolaylaştırmak için gerçekleştirilen Köy Enstitüleri girişimi, kazandığı onca olumlu sonuca karşın, önce bilinçli olarak içi boşaltılarak ve yozlaştırılarak Anadolu’nun en önemli aydınlanma projesi ortadan kaldırılmıştır. Bugün Köy Enstitüsü ruhunu yeniden yakalamak ancak çağdaş, üretken, demokratik, bilimsel ve laik eğitim yöntemini, eğitim sistemimizin her aşamasına uygulayarak; eleştiren, sorgulayan çağdaş bireyler yetiştirmekle olur. Üretken ve yaratıcılığın desteklendiği eğitim anlayışı bugün yaşadığımız eğitim sorunlarının da çözümü olarak görülmelidir. İşte o zaman Atatürk’ün ve cumhuriyetin öğretmenlerden istediği ‘Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür’ nesilleri yetiştirebiliriz. O gün Köy Enstitülerini kapatmak ne kadar vahim bir hata ise bugün, eğitim sistemimizi yeniden çok kutuplu hale getirecek uygulamalar ve yasal düzenlemeler de o kadar büyük bir hatadır. Eğitim-İş olarak amacımız; Köy Enstitülerinin felsefesi, heyecan ve ruhunu okullarımızda yaşatmak, tüm yurtta cumhuriyetin, aydınlanmanın ateşini yeniden yakmak, ülkemizin geleceğine umut ve ışık olabilmektir” diye konuştu.