Necip Fazıl, Milli Hisleri Uyandıran Kahramandır

Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü vefatının 40.yılında anmak için düzenledikleri toplantıda Necip Fazıl üstat ile ilgili hatıraları ve düşüncelerini anlattı.

İl Halk Kütüphanesindeki toplantıda sözlerine, üstadın son on yılında verdiği konferansları dinleyerek feyz almaya gayret ettiklerini ifade ederek başlayan Güçlü “Üstadı iyi anlamak için onun yaşadığı dönemin şartlarını da iyi bilmek lâzım. Bugünkü konforu yaşayan çoğu kimse o günlere dair çoğu şeyi bilmeyebilir, anlamakta zorlanabilir” dedi.

Dünyaya ayar veren Osmanlı'nın yıkılarak hakimiyetindeki coğrafyada küçük küçük otuz devlet kurulduğunu ve Türkiye’nin bir toplu iğne bile yapamadığı dönemden bugünlere geldiğini anlatan Güçlü “ Abdülhamit zamanında üstadın dedesi Maraş müftüsüdür ve zamanın ünlü teröristini yargılayan heyette de bulunmuştur. Üstat hayatı boyunca ölümden korkmuştur; nitekim gece saat 1.15'te son sigarasını içerken ‘demek böyle ölünüyormuş’ diyerek son nefesini vermiştir. Ömrü fiziki ve çalkantılı dönemi yaşayarak geçmiş, rejimin Batı tarzı insan yetiştirmesine karşı mücadele etmiştir” diye konuştu.

Necip Fazıl’ın, jandarmanın fellik fellik Kur'an okuyan insan aradığı devirde yetiştiğine dikkat çeken Güçlü “Üstat bohem hayatının zirvesini yaşarken Abdülhâkim Arvasi ile tanışıp on yıllık bir süreçten sonra bu davanın savunucusu olmaya karar vermiştir. ‘On yıl uzun diyen’ olabilir ama o unutmamak lazım ki büyük o balıktır, oltaya takılır fakat kolay gelmez” diyerek sözlerini sürdürdü.

Necip Fazıl’ın 1943'te Büyük Doğu’yu kuruncaya kadar, sonraki dönemde onu eleştirenlerin onu ‘şeref veren bir şair’ olarak tanıdıklarını anlatan Güçlü “Üstat, Hazreti Ömer ile Ebu Cehil davasındaki gibidir. Nasıl Peygamber efendimiz ‘İkisinden birini yanıma ver’ diye dua etmiş ve Hz. Ömer Müslüman olarak Efendimizin yanına dâhil olmuşsa; Türkiye’nin ilk yıllarında da büyük şair olarak Necip Fazıl ve bir de Nazım Hikmet vardır. Bu ikiliden de Necip Fazıl’a diriliş üstadı olmak nasip olmuştur” dedi.

İlk dönem hayatı için üstada buğz etmenin doğru olmayacağını da vurgulayan Güçlü “Hacda hervele vardır. Orada başı dik, heybetli görünmek icap eder. Necip Fazıl da ekâbir duruşuyla bizim hervelemizdir. ‘Treni kaçırdın’ diyene ‘Ne kaçırması? kovdum onu gitti’ demesi de bundandır. Özgüven kazanmak için böyle adamlara ihtiyaç vardır. O başı dik bir nesil yetiştirmek için mücadele etti” diye konuştu.

Üstadın, Özal iktidarını görmeden vefat ettiğini hatırlatan Güçlü “Biraz daha yaşasa ve sonraki dönemi görseydi doğan umudu da görmüş olacaktı. Adamın olmadığı dönemde ortaya çıktı, yüz konferans verdi ama bin konferanstan daha etkili oldu. Osmanlı'da Baki, Cumhuriyette Necip Fazıl Sultan-üs Şuara’dır” dedi.

Cumhuriyetin ilk dönemindeki kültürel tabloya da dikkat çeken Güçlü “Vatan şairi Namık Kemal'in torunları Türklükten de dinden de çıktılar. Yakın dönemde İngiltere Başbakanı olan Boris Johnson’un dedesi Milli Mücadele'nin önemli isimlerinden biriydi. Böyle bir değişim ve dönüşüm yaşandığı o dönemde Necip Fazıl Milli hisleri uyandıran bir kahraman olarak ortaya çıktı” diyerek sözlerini tamamladı.