GELECEK PARTİSİ Resmen Kuruldu

Salona eşi Sare Davutoğlu ile birlikte giren Ahmet Davutoğlu, iki yanına partisinin kurucular kurulundaki en genç üyeleri Hayrünnisa Kabuk ve İsmail Gülnaçar’ı oturttu.

 

Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi’nin temel konulardaki siyasi bakışını anlattığı açıklamaları şöyle:

 

Arkadaşlarımızla birlikte tarihin ve milletimizin önündeyiz. Bütün baskılara ve oluşturulmaya çalışılan korku atmosferine rağmen ülkemize müreffeh bir gelecek çizmek için bir araya geldik.

 

Farklı inançlara mensup, farklı dilleri konuşan, farklı kökenlerdeniz ama gelecek için bir aradayız. Geçmişe ağıt yakmaya değil ortak bir gelecek inşa etmeye geliyoruz. Gün bizi ayıran politikaları değil bizi birleştiren ilkeleri konuşma günüdür. Bizi birleştiren temel ilkelerimizi paylaşmak ve bir anlamda ahitleşmek istiyoruz.

 

Siyasetimizin temel felsefesi geleneğe bağlı özgürlükçülüktür. Geleneğe bağlılığımız statüko değil, özgürlükçülük anlayışımız gelenekten kopuş değildir. Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde kurulan cumhuriyetin ve demokrasimizin birikimini koruyacağız.

 

Siyasetimizin temeli insan onurunu korumak ve yüceltmektir. İnsanı ihmal eden hiçbir devlet baki olamaz. Demokratik bir yönetimin esası temel hak ve özgürlüklerin tüm vatandaşlar tarafından kullanılabilmesidir.

 

CAN VE MAL GÜVENLİĞİ VURGUSU

 

Hedefimiz can ve mal güvenliğidir. İnanç ve ifade özgürlüğünü, örgütlenme, eleştiri ve gösteri özgürlüğünü, tam anlamıyla sağlayan bir hukuk düzenidir.

 

Basın özgürlüğü ve hukukun üstünlüğünü şiar edinmiş bir demokratik toplum düzeni ihtiyaçtır. Bunu yok etmek usulsüz ve baskıcı metotlarla, basında tekelleşmeye yönelmek Türkiye’nin zihni kapasitesini daraltmaktadır. Basında yargılamaların olmadığı bir düzen inşa edeceğiz.

 

ALEVİLERİN SORUNLARINA ÇÖZÜM BULUNACAKTIR

 

Siyasetimizin vicdani ilkesi din ve siyaset özgürlüğüdür. Kısıtlayıcı laiklik anlayışı da tek bir dini akımın siyasal düzeni antidemokratik yöntemlerle ele geçirerek din-siyaset ilişkisini belirleme iddiası da geçerliliğini yitirmiştir.

 

Alevi yurttaşlarımızın inanç ve öğreti temelli taleplerine geleneksel mürşit, pir ve dede ocakları esas alınarak ve modern Alevi örgütlerin istekleri göz önünde bulundurularak eşit yurttaşlık hakkı ve demokratik uzlaşı temelinde çözüm bulunacaktır.

 

Gayrımüslim vatandaşlarımızın talep ve sorunları eşit vatandaşlık ve din, vicdan özgürlüğü temelinde çözülecektir.

 

Dini ya da seküler hiçbir yapının devlet içinde ayrıcalıklı bir konum elde etmesine asla müsade edilmeyecektir.

 

Toplumun manevi olgunluğu için çaba göstermesi gereken dini, mezhebi referanslı yapıların devletin rasyonel bürokratik mekanizmalarla işleyen yapısına müdahale ederek pararel yapılanmalara yönelmesi engellenecektir.

 

Siyasetimizin meşruiyet temeli özgürlük-güvenlik dengesine dayalı kamu düzenidir. Özgürlüğü garanti edilmemiş insanın kendi onurunu koruması, güvenliği tehdit altında olan birinin kendi özgürlük alanını yaşaması mümkün değildir.

 

ÖZGÜRLÜK-GÜVENLİK DENGESİ

 

Güvenlik adına özgürlüklerin kısıtlanmasının insan onurunu yok eden dikta rejimlerine, özgürlük adına güvenliğin ihmal edilmesinin kaosa yol açtığı görülmüştür.

 

Kamu düzenini tehdit eden şiddet ve terör başta olmak üzere her türlü her türlü kaos girişimine karşı vatandaşlarımızın canını, malını hak ve özgürlüklerini koruyacak bir güvenlik ve adalet mekanizmasının çalışmasının işlemesini sağlamanın en temel vazifemiz olduğuna inanıyoruz.

 

SOSYAL HAYATTA VE EĞİTİMDE ANADİL

 

Siyasi yöntem ilkemiz kapsayıcılıktır. T.C. kimliği taşıyan herkes mutlak anlamda eşittir. Çoğunlukçuluğa karşı çoğulcu bir anlayışı hayata geçireceğiz. Ülkemizde yaşayan her kültür milletimizin ortak mirası olarak saygı değerdir. Bütün kimliklerin kültürel miraslarını koruma hakkını temel bir insan hakkı olarak görüyoruz. Bu bağlamda anadilin eğitimde ve sosyal hayatta öğretilmesi ve kullanımı vatandaşlarımızın bu vatana duydukları aidiyet bilincini güçlendirecek, toplumsal dayanışmamızı tahkim edecektir.

 

“TERÖRLE MÜCADELE SÖYLEMİ BİR TUZAK OLMAKTAN ÇIKARILMALIDIR”

 

Ülkemiz uzunca bir süredir terör tehditleriyle karşılaşmaktadır. Türkiye’nin hem yurt içinde hem de yurt dışında terörizmle güçlü bir mücadele yürütmesi bir zorunluluktur. Ancak Türkiye terörle mücadele konusunda her yönüyle eşsiz bir tecrübeye sahiptir.

 

Bu çerçevede terör ve terörle mücadele söylemi Türkiye’nin enerjisini tüketen bir tuzak olmaktan çıkarılmalıdır. Türkiye’nin acı tecrübeleri ışığında özgürlükleri korumayı bir vazife olarak gören ve güvenlik açığı üretmeyen bir güvenlik anlayışının kılınmasına ihtiyaç doğmuştur.

 

SAĞLIK VE EĞİTİM

 

Sağlık ve eğitim konularını vatandaşların doğumundan yaşamının sonuna kadar süren temel insna hakları bağlamında ele alıyoruz.

 

Kaliteli bir eğitim için öğrencilere herhangi resmi veya tanımlanmış ideolojinin dayatılmasını reddediyoruz.

 

Eğitimi insan devşirme alanı olarak değil,nitelikli insan yetiştirme alanı olarak görüyoruz.

 

Tek tipçi değil tüm kesimleri kucaklayan demokratik ve çoğulcu bir yaklaşımı benimsiyoruz.

SEVİYELİ VE NAZİK BİR SİYASET

 

Siyasi söylem ilkemiz gerçekçi vizyonerliktir. Özgün kavramları tüketen popülist hamasetten de ümit ve vizyon içermeyen edilgen bir söylemden de uzak duracağız.

 

Siyaset dilimiz, insan onuruna ve özel hayatın mahremiyetine saygı temeline dayanmaktadır. İnsan onuruna saldırı niteliği taşıyan dili aramızda barınamaz.

 

Seviyeli ve nazik bir siyaset özlendi. Siyasi muhataplarımız bize hangi dili kullanırsa kullansın temel ilkemizden taviz vermeyeceğiz.

 

Güç ve iktidar sahibi olmak ayrıcalık değildir. Yolsuzlukların kökünden engellenmesi için kamuya açık sistem olmalıdır. Bu ancak şeffaflık ilkesiyle sağlanır. Devlet kurumlarında hiyerarşik şeffaflığı yok eden paralel yapılanmalara asla izin verilmemelidir.

 

Toplumsal düzen anlayışımızın temel ilkesi adalettir. Sağlam bir adalet felsefesine yaslanan hukuk düzeninin teminat altına alınmadığı düzenler iç ve dış darbe girişimine ve kaosa, saldırıya açık hale gelmektedir.

DIŞ POLİTİKADA TÜRKİYE’NİN ÇIKARLARI

 

Dış politikanın ülke içi siyasi rekabetin değil, Türkiye’nin çıkarlarının konusu olması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye’nin, 21. yüzyılda dünyadaki saygın yerini koruması ve daha da geliştirmesi için demokratik değerlere yaslanan, küresel kamplara sıkışmayan, dünyada yaşanan jeopolitik dönüşümü dikkate alan ve bölgesel kısır döngülere itibar etmeyen bir dış politika perspektifine sahip olmasını hedefliyoruz.

 

Bugün küresel kırılganlıkların ve bölgesel çatışmaların oluşturduğu bir jeopolitik ortamda bulunan ülkemizin, bir istikrar adası olma hüviyetini korumanın, en önemli vazifelerimizden birisi olduğunu düşünüyoruz. Bu çerçevede ABD ile inişli çıkışlı seyreden ilişkilerimiz kurumsal ve süreklilik arzeden bir çerçeveye oturtulacak, NATO bünyesindeki ittifak ilişkilerimiz ve AB üyeliği yönündeki stratejik perspektifimiz korunacak.

 

Başta Rusya ve Çin olmak üzere Asya derinliğindeki ilişkilerimiz güçlendirilecektir. Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya ve Ortadoğu gibi komşu bölgelerde ve yakın coğrafyamızda kalıcı istikrar ve barışı temin edecek öncü ve vizyoner bir rol benimsenecektir.  Afrika, Asya ve Latin Amerika derinliğinde geliştirilen açılım politikaları kararlı bir şekilde çeşitlendirilecek, bölgesel ve küresel örgütlerdeki aktif katılımımızla uluslararası barışa katkı sağlanacaktır.

  YARGININ KONTROL EDİLMESİ SUÇTUR

 

Bugün adalet dağıtması gereken yargı alanının güç devşirilen bir çıkar alanı olarak işlemesi en büyük sorun. Hukuk güç biriktirme alanı değil gücü denetleme ve ahlaki çizgiye getirme alanıdır.

 

Yargının kontrol altına alınma çabası hangi gerekçeyle, kim tarafından yapılırsa yapılsın en büyük suç olarak görülmesi gerekir. Adalet fikrini sarsan en önemli sapma hakim ve savcıların kolektif kimliklerle alınması ve yaptıkları soruşturmalarda ve verdikleri hükümlerde kolektif kimliğin mahalle baskısının tesiri altına alınmasıdır. Toplumsal düzen ve devlet öfkeyle değil hakkaniyet temeli üzerine oturtulmuş adalet terazisiyle hareket ettiği zaman ayakta kalır. Yargı bağımsızlığı esastır.

 

Yargının hızlı, etkin çalışması ve adil kararlar verebilmesi için esaslı reform yapılacaktır. Hakimler ve Savcılar Kurulu, Hakimler ve Savılar Kurulu olarak 2’ye ayrılacaktır. Tutuklanmanın istisna olması ilkesi titizlikle uygulanacak ve objektif kıstaslara bağlanacaktır.

 

Başkanlık sistemi hemen her alanda yürütme, yasama ve yargı üzerindeki etkisini artırma ve yürütmeye mümkün olduğunca güç devretme düşüncesiyle inşa edilmiştir. Bu çerçevede her türlü vesayetten arındırılmış demokratik bir parlamenter sistemi savunuyoruz.

 

Cumhuriyetimizin demokrasiyle taçlandırılması geri dönüştürülemez bir kazanımdır.

 

FETÖ gibi gizli yapıların devlet gücünü gayri meşru biçimde ele geçirmek amacıyla siyaseti vesayet altına almaya çalışması da demokrasiye zarar verir.

 

Seçim sistemine ilişkin temel ilke ve kurallar anayasal güvence altına alınmalıdır. Seçim barajı uygulamasına son verilmelidir. Temel ilkemiz ehliyet ve liyakattır.

 

Bürokrasiyi güç mücadelesi alanı olmaktan çıkarmanın en temel aracı olan bu ilkeler, yönetimde etkinliğin de asli dayanaklarıdır. Bürokrasi siyasi iradeye ve hukuka sadakatle, siyasi irade ise bürokrasiye ehliyet ve liyakat ilkeleri temelinde yaklaşmakla yükümlüdür. Bu ilkelerin hayata geçirilebilmesi için, kamu hizmetine girişin ve yükselişin liyakat ekseninde bütün vatandaşlara açık ve eşit kurallara bağlı olduğu bir kamu istihdamı öngörüyoruz.

 

“EKONOMİDE TEMEL HEDEF ADİL REFAHTIR”

 

Ekonomi alanında temel hedefimiz âdil ve sürdürülebilir refahtır. Geçmişten tevarüs edilen büyük sermaye birikimine ve zengin enerji kaynaklarına sahip olmayan ülkemizin en önemli ekonomik güç unsurları; özgürlükçü demokrasisi, uzun yıllara dayanan serbest piyasa tecrübesi, dinamik insan kaynağı ve ekonomik fırsatlar açısından eşsiz coğrafyasıdır.

 

Bu güç unsurlarını ekonomik etkinliğe dönüştürebilmek için ticaret ve sermaye hareketlerinde dünyaya açık, serbest piyasa ekonomisi ilkelerini benimsiyoruz.

 

Bugün her düzeyde bütüncül bir stratejik yenilenmeye ihtiyaç bulunmaktadır. Bu çerçevede, öncelikle dinamik uluslararası konjonktürün gereklilikleri doğru bir şekilde tanımlanarak, çoklu güçler dengesinin dinamiklerini doğru okuyan çok boyutlu, rasyonel ve esnek bir diplomasi stratejisi benimsenecektir.

 

Bölgesel sorunlarda barışçıl diplomasi araçları ve arabuluculuk mekanizmaları ile istikrar ve düzen kurucu bir rol oynanacaktır. Ülkemizin özgün bir şekilde geliştirdiği ancak son dönemlerde etkinliği ve kapsamı daralmış bulunan ikili yüksek düzeyli stratejik işbirliği mekanizmaları, üçlü bölgesel mekanizmalar, arabuluculuk girişimleri ve vize muafiyetinin yaygınlaştırılması gibi işlevsel politikaların etkinliği artırılacaktır.

“HEP GEÇMİŞİ KONUŞUYORLAR…”

 

Onun için hep geçmişi konuşuyorlar. Onun için hep aynı şeyleri söylüyorlar. Onun için adaleti, hukuku, hakkaniyeti, şeffaflığı, dürüstlüğü, ahlakı, eşitliği duyunca rahatsız oluyorlar. Bugün herkes için eşit ve şeffaf bir şekilde işleyecek hukuk mekanizması ortadan kalkmıştır. Adalet sistemimiz güven duyulan değil, korkulan bir mekanizmaya dönüşmüştür.

 

Milletimiz toplumsal farklılıklarımızı ve kırılganlıklarımızı kendisine siyasi sermaye yapanların, geleceği inşa edemeyeceğini görmektedir.  Milletimiz korkularla ve tabularla siyaset yapanların ülkemizi yarınlara taşıyamayacaklarını bilmektedir. 20.Yüzyıla ait sorunlarla siyaset yapanların, Türkiye’nin 21. Yüzyılına sunacakları bir vizyon bulunmamaktadır.

 

Türkiye’nin geçmişte bırakması gereken sorunlardan beslenenlerin, ortaya çıkardığı karamsar tablo baştan aşağı değişecektir.

 

Şimdi yapmamız gereken, zihinlerimizi özgürleştirmek, psikolojilerimizi yenilemek, toplumsal bağlarımızı güçlendirmek, esaslı muhasebeler yapıp isabetli dersler çıkarmak ve ortak geleceğimiz konusunda atılması gereken adımları atmaktır.

 

Bu ortak hedef doğrultusunda kanaat önderlerimizi, aydınlarımızı ve her siyasi kesimden vatandaşlarımızı ortak vicdanımız, ortak aklımız ve ortak irademiz temelinde ortak geleceğimizi belirlemek için omuz omuza vermeye davet ediyoruz.

 

Partimiz temel hak ve özgürlüklerin korunduğu, ayrımcılıkların son bulduğu, adil ve müreffeh bir Türkiye vizyonu ile yola çıkmaktadır.

 

Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorun yoktur, Türkiye’nin sorununu çözemeyenler vardır.”

 

“TÜRKİYE’Yİ YÖNETENLERİN İKTİDARDA KALMAK DIŞINDA BAŞKA GÜNDEMLERİ BULUNMAMAKTADIR”

 

Bugün, Türkiye ekonomisi derin bir krizin içerisindedir. Enflasyon, işsizlik ve faizler çift haneli, büyümemiz ise eksidir. Paramız yabancı paralar karşısında tarihi değer kayıpları yaşamaktadır. Gençlerimizin yüzde otuza yakını işsiz durumdadır. Türkiye’yi yönetenlerin iktidarda kalmanın dışında başka bir gündemleri bulunmamaktadır. Türkiye derdi olmayanların, millet derdi kalmayanların, adalet meselesi olmayanların milletimizin geleceği için söyleyecekleri de kalmamıştır.