RUPAM’dan yapılan açıklamada; ‘’Kentsel bir bölgede meydana gelen büyük bir depremin ardından yangın büyük bir tehlike olarak kabul edilir.  Depremden sonra çıkan yangın, depremde zaten meydana gelen tahribata eklenmiş önemli bir tehdit oluşturduğundan, büyük ölçüde can ve mal kaybına neden olabilir. Öte yandan, depremden hemen sonra yangın çıkmasa dahi, yapıyı etkileyen daha sonraki yangınların olasılığı yeterince dikkate alınmalıdır; çünkü deprem kaynaklı hasarlar yapıyı yangın etkilerine karşı hasarsız olandan daha savunmasız kılar.‘’ ifadelerine yer verildi.

Açıklamada, deprem sonrası yangınlara yanan mumların, lambaların, kombilerin ,sobaların ve buna benzer ısıtıcılar ile  patlamış gaz hatların ve elektrik tesisatlarındaki arkların sebep olabileceği anımsatılarak, şunlar kaydedildi:

‘’Deprem esnasında genellikle doğalgaz kullanılan yerlerde, cihazların devrilmesi, deprem sonrası boruların kırılmasıyla ortaya çıkan gaz, ortamdaki açık ateşle veya kıvılcımla karşılaşınca patlamalar ve yangına meydana gelir. Bu da binanın bir kısmını veya tamamını yakabilecek yangınlara neden olabilir. Bir depremden sonra yaklaşık dört yangından biri doğalgaz sızıntısı ile ilgilidir. Deprem esnasında, her ne kadar doğalgaz akışı ana vanadan kapansa da doğalgaz borularının içerisinde kalan gazlar risk oluşturur. Bu riski ortadan kaldırmak için deprem durumunda borunun içerisinde kalan gazın tahliye edilmesini sağlayan, alev görmeyince gazı direkt olarak kesen sistemlerin kurulması gereklidir.’’

Deprem esnasından yangın söndürme sistemlerin de zarar görüp çalışmaz hale gelebileceğini vurgulayan RUPAM’ın açıklamasında, ‘’ Yangınla mücadele ekiplerinin yanan binalara en hızlı şekilde ulaşmasını, yıkılan binaların yanı sıra trafik sıkışıklığı da engel oluyor. Aynı zamanda, yangınla mücadelede kullanılacak su kaynaklarının da zarar görmesi durumunda su kaynağına ihtiyaç olunacaktır. Bu konular da halkımızın daha duyarlı olmasını istiyoruz ‘’ ifadeleri kullanıldı.