Gelecek Partisi Sözcüsü Özcan: Savcının Rolünü Peker Üstlendi

Gelecek Partisi Sözcüsü Serkan Özcan gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Özcan, siyaset gündeminde tartışmalara neden olan organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in iddialarına dair soruşturma başlatılmamasına tepki gösterdi.

 

"Bu çürümüşlüğe itiraz etmezsek, millet olarak bu bataklığa saplanmaktan kurtulamayız" ifadesini kullanan Özcan, "Arkası yarın’ videoları sayesinde fosseptiğin içindekiler bir bir dökülüyor. Yargı ve hukuk yerlerde süründükçe, çete lideri bunlara ceza hukuku dersi vermeye başladı. Cumhuriyet savcısının rolünü o üstlendi resmen. Ne yapılması gerektiğini, nasıl soruşturma açılacağını, hangi soruların kimlere sorulacağını o öğretiyor. Hem de bir kamera ve bir tripodla. Devletin sormadığı soruları o soruyor" dedi.

 

Özcan'ın konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:

"28 Şubat’lara, 27 Nisan vesayetçilerine ve Fethullahçı cuntaya teslim olmayan Türkiye'yi, 1990'ların karanlık aktörlerine, mafya reislerine, insanların malına-mülküne çöken bürokratik oligarşi unsurlarına teslim etmeye kalkanlardan bunların hesabı elbet gün gelip sorulacaktır. Bu iddialar bir kişiye, bir olaya teksif edilecek boyutları çoktan aşmıştır. Bir bakanın istifası veya tek başına bazı iddiaların araştırılmasıyla çözülecek boyutları da çoktan geçmiştir. Bu iktidar, kendi kendini araştıracak bir güvene ve ahlaka sahip değildir.

 

Yapılacak şey; istifa, seçim ve sonrasında gerçek bir yargı sistemi ile bu iddialara konu olan herkesin amasız ve fakatsız soruşturulmasıdır.

 

Yapılacak şey, bir daha mafyanın, aile ilişkilerinin, oligarşik ağların egemen olamayacağı bir hukuk devletinin teşkil edilmesidir. Bu yapılana kadar, bu işin en tepesindeki sorumlular, topluma bu iddiaların tek tek hesabını vermelidir. Çözüm, boğazına kadar bataklığa batmış bu iktidarı temizliğe davet etmek değildir. Bütün siyasi partiler, bağımsız medya ve sivil toplum olarak bu ilişkileri olabildiğince deşifre etmek ve hesap sormak zorundayız.

 

'OLAN BİTENE GÖZ YUMAN HERKES HESAP VERMEK ZORUNDA'

Artık mesele, normal bir hukuk devleti işleyişi varmış gibi, devletin tepesinden taleplerde bulunma meselesi değildir. O makamlarda oturanlar bu ilişki ağlarından izoleymiş gibi, onları görevlerini yerine getirmeye davet etmek değildir. Yargıya kendi adamlarını atayanlara, 'Yargıyı bağımsız kılın!' çağrıları yapmak beyhudedir. O mekanizmanın her katmanında yer alan, olan bitene göz yuman, mekanizmanın sürdürülmesinde küçük-büyük pay sahibi olan herkes çıkıp hesap vermek zorundadır.

 

'YAPILMASI GEREKEN TEMİZ SİYASET KAMPANYASI'

Bugünden yarına yapmamız gereken şey; skandallar silsilesi haline gelen ifşaa ve itiraflarda, adları organize suç örgütleriyle birlikte anılan bütün siyasetçi, bürokrat, medya mensubu ve iş adamları hakkında, onların gerçek kimliklerini ve ilişkiler ağını ortaya koyan 'Temiz Eller' ve 'Temiz Siyaset' kampanyalarının başlatılmasıdır.

 

'HANGİ SORULARIN KİMLERE SORULACAĞINI ÖĞRETİYOR'

Bu çürümüşlüğe itiraz etmezsek, millet olarak bu bataklığa saplanmaktan kurtulamayız. ‘Arkası yarın’ videoları sayesinde fosseptiğin içindekiler bir bir dökülüyor. Yargı ve hukuk yerlerde süründükçe, çete lideri bunlara ceza hukuku dersi vermeye başladı. Cumhuriyet savcısının rolünü o üstlendi resmen. Ne yapılması gerektiğini, nasıl soruşturma açılacağını, hangi soruların kimlere sorulacağını o öğretiyor. Hem de bir kamera ve bir tripodla. Devletin sormadığı soruları o soruyor.

 

'SANKİ KORUMA VERİP ŞEHİR ŞEHİR BİZ GEZDİRDİK'

Öyle cürümler işlediler ki; muhaliflere 'kan banyosu' yaptıracağına dair naralar atan adamla bile halkı empati yapar hale getirdiler. Videolarını ülkenin neredeyse dörtte biri izledi. Daha düne kadar kol kola oldukları bilinmese, buradan bir halk kahramanı destanı çıkacak. Elbette ki bu iktidar sayesinde gelişiyor bu trajedi. Eğer Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Sn. Cemil Çiçek çıkıp; 'Binde biri doğruysa felaket ve sıkıntıdır. Binde birken önünü alamazsanız, bu yüzde bir, sonra onda bir olur, sonra bir bakarsınız ki bütün vücudu kaplamış' demese, adamın bütün günahlarını muhalefetin üzerine yıkmaya ramak kalmıştı. Bütün Türkiye siyasi kadrolarını adamın abisi, ablası, hocası yapacaklardı bunlar. Elbette yaparlar. Hiç utanıp sıkılmazlar. Sanki korumalar verip şehir şehir biz gezdirdik. Sanki aynı korumalarla özel statüyle yurt dışına biz kaçırttık. Sanki 'ben senin dönüş biletinim' diye biz kol kanat gerdik.

'İMZASIZ İHBAR MEKTUPLARIYLA YARGILAYANLARIN BURADA NUTKU MU TUTULDU?'

 

Susurluk ne ki, Susurluk'un 10 misli ifşaatlar ortalığa saçılmış halde bugün. Bir gece vakti nargile seansları eşliğinde şahit olduğumuz ifşaatlara, ülkenin en tepesinin suskun kalması manidar değil midir? Ortalığa saçılan bu rezalet, bu hükümetin meselesi değil midir?

 

Bir tane savcının çıkıp soruşturma açamaması, ülkenin bunların ellerinde geldiği yeri göstermiyor mu?

 

İmzasız ihbar mektuplarıyla, insanları devlet düşmanı olarak yargılayanların burada nutku mu tutuldu?

 

Ey sözde bağımsız yargı; ey sözde tarafsız yargıçlar. Sizlere sesleniyoruz: Küçük bir gazete haberini delil sayan, televizyonda seyrettiği programı dosyaya çeviren sizlerin elleriniz kollarınız mı bağlandı?

 

'HUKUKTAN BAŞKA HANGİ GÜCE İHTİYAÇ DUYDUNUZ?'

İnsan Hakları Eylem Planı açıklayıp 'hukuk üstün olacak', 'yargı bağımsız olacak' diye garanti verenler neredesiniz? Siz, sayın Adalet Bakanı; kâğıt üzerinde olsa bile bu konuda çıkıp konuşacak yetki ve sorumluluğa sahip değil misiniz? Az evvel de vurguladığım gibi; mesele bir çete liderinin ifşaatlarından çok daha geniş bir manzara arz etmektedir. FETÖ ile mücadele ediyoruz diye, bu sözüm ona yerli ve milli iktidar, eski devletin yarattığı kadrolarla ortaklığa girişmiştir. Sırtını onlara dayamıştır. Onların da kendilerinden güç almasını sağlamıştır.

 

Adalet, hukuk ve demokrasiden başka hangi güce ihtiyaç duydunuz da bunlarla yollarınız kesişti.
Allah’tan başka nelerden korkar hale geldiniz de geçmişi; faili meçhuller, asit kuyuları, örtülü darbelerle anılan adamları, güvenlik bürokrasisine layık gördünüz. Bu adamlar bu gücü kimden, nereden alıyorlar?

 

'ORTAYA SAÇILAN REZİLLİK SLOGANLARLA TEMİZLENEMEZ'

Hep birlikte utanarak izledik Sayın İçişleri Bakanı’nı dün gece. 5 yılda bir parti, 10 yılda bir taraf değiştiren aklın, hiç acımadan AK Parti’yi ve 20 yıllık birikimini nasıl yok ettiğine şahitlik ettik milletçe.
Dün FETÖ adına Sayın Erdoğan’a ağza alınmayacak hakaretler edenler, bugün Genel Başkanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’na iftira ve hakaret ederek kendilerini kurtarma gayretine düştüler. Sayın Soylu bırakın bu boş iftira ve hakaretleri. Sayın Davutoğlu Türkiye’nin son 25 yılı boyunca en ağır terör örgütleri saldırısıyla bu millet adına mücadele etti. Aynı anda düğmelerine basılan PKK, DAEŞ, DHKPC ve FETÖ katliamlar yapmaya başladılar. Sayın Davutoğlu’nun başında olduğu hükümet ise canla başla bir taraftan terörle, diğer yandan da sözde iktidara yakın medyadaki tetikçiler ve fitnecilerle mücadele etti.

 

Sayın Genel Başkanımız terörle mücadele ederken geçmişini inkârı alışkanlık haline getirmiş olan sizler damat bakanla oyunlar oynuyordunuz. Ortaya saçılan bu rezillik, sloganlarla, şehitlerimizin aziz hatırası kullanılarak temizlenmez. Bir kez daha yani 3.defa istifayı deneyin Sayın Soylu. Umutsuz olmayın, belki bu sefer başarırsınız.

 

'SORUN BU ORTAKLIKLARIN ÜLKEYİ NEREYE SÜRÜKLEDİĞİDİR'

 

Sorun cinayetlerin, para trafiğinin, infazların, kimlerin kimlerle ortaklık kurduğunun artık sorgulanamamasıdır. Sorun bu ortaklıkların sistemi, milleti, devleti ve ülkeyi nereye sürüklediğidir.
Sorun bu ortaklıkların gençliği nereye sürüklediğidir. Bizim ve çocuklarımızın geleceğinin kimlere emanet edilmek istendiğidir. Hükümet hükümet olsa, bu kokuşmuşluğa icazet verir mi? Devleti oluşturacak kurumlar sağlıklı oluşturulsa, bu tiyatrolar izlenir mi? Devlet devlet olsa, soruşturma şovlarıyla değil, gerçek soruşturmalarla hakkın ve hakikatin peşinde koşmaz mı? Koşmuyor, koşamıyor.

 

'HALA AŞILAMADIĞINIZ TURİZM ÇALIŞANI HAKKINI HELAL EDİYORSA BİZ DE EDİYORUZ'

Bütün yetkileri tek elde topladığı halde, ektiği tohumların yarattığı cerahatı helalleşmeyle temizleyeceğini zannediyor. Onca günaha batmışlar, bir de çıkıp helalleşmeden bahsediyorlar umarsızca. İyi, peki, hadi gelin helalleşelim o zaman Sayın Erdoğan. Devlet korumasında miting miting dolaştırılanların iddiaları soruşturulmazken; imzasız ihbar mektuplarıyla yıllarca mahkûmiyet alanlar hakkını helal ediyorsa bizden yana da helal olsun.

 

Ne zaman ki İkizdere’liler size haklarını helal eder, o vakit bizden yana da helal olsun. İkizdere’ye haram bulaşmamışsa, bizden yana da helal olsun. Evine ekmek götüremeyen baba, havalimanı işletmelerinin ertelenen kiralarını, yandaş firmaların affedilen vergilerini helal ediyorsa, bizden yana da helal olsun. Elektrik firmalarına sağladığınız hibeleri cebinden ödettiğiniz vatandaş, kepengi kapalı esnaf helal ediyorsa hakkını bizden yana da helal olsun. 128 milyar dolar dövizini çarçur ettiğiniz vatandaş;
Yüzüne maske taktığınız ama hala aşılamadığınız turizm çalışanı, hakkını helal ediyorsa, bizden yana da helal olsun.

 

'VAKALARI DA TESTLERİ DE DÜŞÜRDÜK'

Milletimiz çölde kalmış misali 'aşı' serabı görmekten bir hal oldu Ama bu iktidar hayallere basamak atlatmaktan bıkıp usanmadı. İnsanların sağlığı ve onuruyla aynı anda oynamaktan geri durmadı. Toplumsal bağışıklığımız için 38 milyon kişiye daha aşı gerekiyor. Bu, en az 76 milyon doz aşıya daha ihtiyacımız olduğu anlamına geliyor. Henüz toplumun ancak yüzde 13’ü aşılanabildi. Çocuk aşıları ise gelmedi. Üstelik çocuklarda mutasyonlar, dolayısıyla enfeksiyonlar ve öldürücülük riski arttığı halde. Aşılama hızı böyle giderse, tam aşılanmaya ancak 450 günde ulaşabileceğiz. Peki biz bu 19 günlük sözde kapanmada ne yaşadık? İktidar sözcülerine bakarsak aşılamada destan yazdık. Vakaları da testleri de düşürdük. Rakamlara işkence yaparak vaka sayılarını mucizeler göstererek azalttık.