Şair ve Yazar Şükran Pınarcan,Aşkın Gücü adlı eserinı tanımlarken şu ifadelere yer verdi;Tarihi çağlar ötesine dayanan aşk, birçok şairin, filozofun, yazarın ve âlimin kalemine konu olmuştur. Hemen ker kalem farklı şeyler yazsa da aslında aşk her gönülde aynıdır.Bir aşkın çok büyük olması için illa da fırtınaların kopması gerekir. Kimi aşklar dillere destan olmuşken kimileri de sessiz sedasız gönüllere defnedilmiştir. İşte sözünü ettiğimiz destansı aşklar, asırlardır dilden dile hiç eskimeden gelmişler.

Demirci ustası Ferhat’ın Şirin için dağları delmesi aşkın gücüne verilecek en somut örnek değil mi? Bir de gerçek adı Kays olan Mecnun ile Leyla’nın aşkı var ki onu duyduğunuzda tüyleriniz diken diken olur. Mecnun canından çok sevdiği Leylası için çöllere düşer. Uzun zaman sonra karşısına çıkan Leyla’yı tanıyamaz “Ben Leyla’yla manevi âlemde birleştim, başka bir Leyla ile buluşmaya takatim yok” der ve yoluna gider. İşte tarih Aslı ile Kerem ve Romeo ile Juliet’in sevdaları gibi destansı aşklarla doludur. Bütün bunlardan sonra bana aşkının tanımını yap deseler idi; tek kelimeyle kendinden olan her şeyden feragat etmektir aşk derdim.