AK Parti Kongreleri Vaka Sayılarının Artmasına Etkili Oldu mu?
Türkiye son iki gündür, Covid-19 salgının başından bu yana görülen en yüksek günlük vaka sayılarına ulaştı. Sağlık uzmanları son bir ayda gerçekleşen siyasi parti kongreleri ve çeşitli toplumsal eylemlerin bu tabloda güçlü bir etkisi olduğunu ancak kesin bir şey söyleyebilmek için Sağlık Bakanlığı’nın saha taraması/filyasyon verilerini paylaşması gerektiğini söylüyor.
AK Parti'nin Aralık 2019'da başlattığı ancak pandemi nedeniyle bir yıldan uzun süren olağan kongre sürecinde çeşitli kentlerde, kapalı alanlarda ve geniş katılımlı çok sayıda kongre düzenlendi.
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir ay önce Rize'deki kongre salonunda yaptığı konuşmasında, "Salgının olduğu bir dönemde kongre yapıyoruz ve salon lebaleb (tıklım tıklım) dolu" diyerek geniş katılıma vurgu yapmıştı.
Son bir ay içerisinde sadece kapalı alanlarda yapılan siyasi parti kongreleri değil; açık alanlarda Boğaziçi Üniversitesi protestoları, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı ardından pek çok kentte düzenlenen kadın hakları eylemleri ve Nevruz mitingi gibi çeşitli toplumsal eylem ve gösteriler de kalabalıkları bir araya getirdi.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, AK Parti kongreleriyle ilgili olarak, "Bu konuyu gündemde tutmak kimseye fayda sağlamaz. Buradan bir ayrıcalık çıkarma hikayesi oluşturmanın doğru olmadığı kanaatindeyim" ifadelerini kullansa bile, kalabalık grupların iller arası seyahat ederek gerçekleştirdiği AK Parti kongreleri eleştirilerin hedefi olmaya devam ediyor.
Peki, geniş kitleleri bir araya getiren bu toplumsal hareketlilik Türkiye'deki Covid-19 vaka sayılarını nasıl etkiledi?
BBC Türkçe'ye konuşan Bilim Kurulu üyelerine ve sağlık uzmanlarına göre, saha taraması/filyasyon raporlarına bakarak bu sorunun cevabını verebilmek mümkün.
Çerçevesi Sağlık Bakanlığı'nca çizilen filyasyon/saha taramasında çalışan ekipler, Covid-19 pozitif kişilerin virüsü nereden kaptığına dair kaynağı tespit etme ve vakayla temaslı diğer kişilerin belirlenmesinde görev alıyor.
Buna göre tüm Türkiye'de sürekli olarak tarama yapan filyasyon ekipleri, her bir pozitif vaka için "filyasyon raporu" hazırlıyor bulaşın kaynağını tespit etmeye yarayacak veri elde etmeye çalışıyor.
Ancak bu raporların analizi kamuoyu ile paylaşılmadığı gibi, Bilim Kurulu üyelerinin erişiminin olup olmadığı da belirsizliğini koruyor.
Bilim Kurulu üyesi Prof. Serap Şimşek Yavuz, sokak eylemi ve parti kongreleri gibi toplumsal hareketlerin salgına spesifik etkisini belirlemek için filyasyon raporlarına bakılması ve bunlarına kamuoyuna açıklanması gerektiğini söylüyor:
"Bu veriler Sağlık Bakanlığı'nın elinde olabilir çünkü tüm vakalar bir sisteme kaydediliyor. Bunların filyasyonları yapılıyor ve bulaşın nereyle bağlantılı olduğu görülüyor. Ben o verileri bilmiyorum ama o verilerin izi sürülebilir. Bu verilerin uygun şekilde analizi yapıldığında, hangi vaka nereyle bağlantılı bulunabilir. Aslında bu analizlerin yapıldığını tahmin ediyorum ama bunu toplumla da paylaşmak lazım. İnsanlar da ona göre kendilerine çeki düzen verirler."
BBC Türkçe'ye konuşan bir diğer Bilim Kurulu üyesi Prof. Mustafa Necmi İlhan ise şöyle söylüyor:
"Kalabalık olan her yerin riskli olduğunu söylemek mümkün. Ancak elimizde bunu ölçecek bir veri yok. Diyelim bir yerde toplumsal hareketlilik oldu, orada vaka arttı ya da azaldı mı diye bir veri olmadığı için bir şey söylemem mümkün değil.
Filyasyon ekiplerinin raporlarını Bakan Bey bilir. Biz veriyi görüyoruz diye bir şey yok. Bilim Kurulu üyeleri sadece görüş veriyorlar. Kamuoyu bu soruları kamuya sormalı."
Filyasyon sisteminde yüzde 99'luk bir vaka/temaslı takibi başarısı yakalandığını söyleyen Bakan Koca'nın en güncel açıklamasına göre Türkiye'de şu anda 11 bin filyasyon ekibi görev yapıyor.
Prof. Şenol: Bilim Kurulu sorumluluk almaktan kaçınıyorPeki, Bilim Kurulu üyelerinin salgının kaynağını tespit eden filyasyon verilerine dahi erişimi yoksa, hükümete sunulduğu ifade edilen tavsiye kararları neye göre alınıyor?
Bilim Kurulu üyesi Prof. İlhan bu soruyu şöyle yanıtlıyor:
"Tabii ki kamuoyu ile paylaşılan veriler ya da kamuoyu ile paylaşılmayan ama bizlerin de bilgi sahibi olduğu bazı veriler olabilir. Tavsiyelerimizi ve görüşlerimizi akademik veriler üzerinden paylaşıyoruz. Cumhurbaşkanı'nın açıkladığı tedbirlerin hepsinin temelinde bilimsel kanıtlar yatıyor. Bizim görüşlerimizin hangisinin uygulanıp uygulanmayacağı elbette yürütmenin kararı."
Bilim Kurulu olarak tavsiye edilen tedbirlerin tamamının yürürlüğe girip girmediğini sorduğumuz İlhan, "Bu çok iddialı bir soru. Tabii ki karar veriyoruz, bunlar da uygulamaya giriyor diye düşünebiliriz ama böyle köktenci sorulara cevap vermemi beklemeyin" diyor.
Prof. Esin Davutoğlu Şenol ise salgınla mücadele için belirlenen tedbirlerin bilimsel değil, politik olduğunu değerlendiriyor:
"O masada durmanın gereğini yerine getirmeyen Bilim Kurulu, konunun sorumlusu gibi görünmekle birlikte sorumluluğu almaktan kaçınıyor. Salgına karşı kendi aldıkları tavsiye kararları neydi ama sonucunda çıkan karar ne? Bir bilim insanın bunu söyleme sorumluluğu vardır. Orada duruyorlarsa hiç değilse kendi tavsiye kararlarının ne olduğunu açıklamaları gerekir."
'O büyük parti kongreleri, mutant virüs hangi seviyedeyken yapıldı?'Mutasyon geçirmiş Covid-19 virüsü Türkiye'de ilk kez iki ay önce görüldü.
Bakan Koca, dün yaptığı basın toplantısında Türkiye'deki mutant virüs oranının yüzde 75'e ulaştığını ve bu varyantın bulaştırıcılığının çok yüksek olduğunu söyledi.
Prof. Şenol, Türkiye'de mutant virüsün etkisini ortaya koyan bu açıklamanın 'çok geç' yapıldığını ve bu süreçte virüsün yayılımına izin verildiğini değerlendiriyor:
"O büyük parti kongreleri mutant virüs hangi seviyedeyken yapıldı? Sadece parti kongreleri de değil, geçtiğimiz süreçte pek çok sosyal hareket yaşandı. Salgının ortasında bir yandan müthiş bir kutuplaşma yaşanıyor. Sivil topluluklara karşı ciddi bir basınç uygulanıyor ve bu da sokak hareketlerine neden oluyor. Aradan geçen iki ay içerisinde mutant virüs seviyesini açıklamayarak, virüsün yayılımına izin vermiş olduğumuz anlaşılıyor."
Türkiye'nin salgında üçüncü bir tepe noktasına doğru ilerlediğini söyleyen Prof. Yavuz, Mart başından bu yana "kontrolsüzce yapılan toplantıların" ve mutasyon geçiren virüsün çok büyük etkiye sahip olduğunu düşünüyor.
Prof. İlhan ise vaka sayılarındaki artışı "mevsimin değişmesi ve insanların yasaklardan sıkılmasıyla bir araya gelmelerine" bağlıyor.
Buna ek olarak mutant virüslerin de etkili olduğunu söyleyen İlhan, "İlk olarak Amasya ve Tokat'ta görülen mutant virüsün bütün Türkiye'ye yayılması kaçınılmazdı" diyor.
'Restoranları kapatmak için Ramazan ayını beklemenin bilimsel bir temeli yok'Yeni tedbirlere göre restoran ve kafeler gibi her türlü yeme-içme işletmesi, 13 Nisan-12 Mayıs arasındaki Ramazan döneminde kapanarak yeniden paket servis uygulamasına geçecek.
Kabine toplantısının ardından açıklanan diğer tedbir kararları hemen uygulamaya geçmişken; bu yasağın başlaması için neden özellikle Ramazan ayının seçildiği sorusu yanıtsız kaldı.
Bilim Kurulu üyesi Prof. İlhan, "Buna ben cevap veremem. Sonuçta buna karar vermişler, kabineden bir açıklama yapılmış" diyor.
Bilim Kurulu üyesi Prof. Şimşek ise bu kararın "bilimsel bir temeli olmadığını" söylüyor:
"Aslında şu anda salgın bu kadar hızlı gidiyorken, bunu önlemek için ne yapabiliyorsanız yapmalınız. Bu tedbiri 13 gün bekletip Ramazan'da uygulamaya sokmanın bilimsel bir açıklamasını yapabilmek mümkün değil."
Prof. Şenol ise restoranlar gibi yeme-içme yerlerinin ikincil bulaş alanları olduğunu belirterek, "Salgının asıl odağı buralar değildir, buralar yayılma yerleridir. Bilimin ölçütlerinin kullanılmadığı, taktiksel bir yönetim izleniyor. Şu anda en kolay neyi kapatabiliriz? Bu karar karşısında kim daha az tepkisel davranır? Bunlar hesaplanıyor" diyor.
Yeni tedbirler ne kadar etkili olur?Kabinenin ardından açıklanan yeni tedbirlerin salgının yayılımını durdurmakta ne kadar etkili olacağı konusunda iki Bilim Kurulu üyesi birbirinden farklı düşünüyor.
Prof. Yavuz, vaka sayılarının beklenen hızda düşmesi mevcut tedbirlerin yeterli olmayacağı kanaatinde:
"Yeni alınan tedbirlerin mutlaka bir faydası olacak ama bu tedbirler salgını hızla kontrol altına alabileceğimiz tedbirler değil. Normalde Mart başında uyguladığımız tedbirlerden daha fazlasını getirmemiz gerekiyordu ama Mart başına göre daha az önlem getirildi. Bu haliyle salgın biraz daha uzun sürecek."
Şenol da tedbirlerin hastanelerdeki yükü azaltmak açısından "kısmen etkili" olsa bile, "salgının süregiden yükünü hafifletmeye yetmesi mümkün değil" diyor.
Prof. İlhan ise "Son alınan tedbirlerin etkili olacağı aşikâr" diyerek Kasım ayını örnek veriyor:
"Kasım ayında başlayan hafta sonunda sokağa çıkma kısıtlaması ve restoranların paket servise geçmesiyle birlikte vaka sayısı beş bine kadar düşmüştü. Dolayısıyla hafta sonu kısıtlamalarının çok yerinde olduğunu düşünüyorum. Bir hayli azaltıcı etkisi olacaktır."